Beş yıldır Diyarbakır’da izliyorum 1 Mayıs kutlamalarını. Bu beş yılda 1 Mayıs’ın, Newroz ve hak talepleri için düzenlenen diğer etkinliklere göre hep daha az katılımla geçtiğini gözlemledim. Bu yıl katılım nasıl olacaktı? Emek örgütleri ve dostları günler öncesinden bu sorunun cevabını aradı.
Haksız bir soru değildi bu.
1 Mayıs İstasyon Meydanı’nda kutlanacaktı ve geçen yıl 5 Haziran’da HDP mitinginde patlayan bombanın psikolojik etkisi sürüyordu şehirde. Sokağa çıkma yasağının devam ettiği Sur’da kaç kişinin hayatını kaybettiğini kimse tam olarak bilmiyordu.
Nusaybin, Şırnak ve Yüksekova’da 47 gündür sokağa çıkma yasağı ve çatışmalar devam ediyor ve her gün ölüm haberleri geliyor. Bu koşullarda insanlar 1 Mayıs’ı kutlamak için alana gelir miydi?
Bu düşüncelere, somut bir durum olarak, Adana’da kutlamanın tehditler üzerine iptal edildiği, Antep’te canlı bomba eyleminin gerçekleştiği bilgisi de eklenince katılımın düşük olması kaçınılmaz gibi görünüyordu.
Ama öyle olmadı, son yılların en kalabalık 1 Mayıs’ı kutlandı Diyarbakır’da.
HÜDA-PAR kermesinden polis barikatına
İl binası İstasyon Caddesi üzerinde olan HÜDA-PAR kermes düzenlemiş. Polis barikatına ulaşmadan, 1 Mayıs’a katılmak için caddede yürüyenlere küçük kutular içinde simit satmaya çalışmaları, kermese davet etmeleri tedirginlik vericiydi.
Yanımda yürüyen genç grup, kermesin 1 Mayıs’ta düzenlenmesini “Manidar” olarak nitelendiriyor.
Polis ‘gerekli’ önlemleri almış. TOMA ve diğer zırhlı araçlar sokak aralarında, polisler gölge yerlere çekilmiş. Polis barikatından, “Ne işiniz var burada?” bakışlarının tacizinden sonra, tertip komitesinin görevlileri “Hoş geldiniz” diyerek üst araması yaptı.
Alan, son dönemin çatışmalarında hayatını kaybedenlerin posterleri, Kürtçe ve Türkçe afişlerle donatılmış.
1 Mayıs marşı alanı inletiyor, ancak saat 13:00 olmasına rağmen konuşmaların yapılacağı platformun önü neredeyse bomboş. Erken gelenler meydandaki ağaçların gölgesine, duvar diplerine çekilmiş, etkinliğin başlamasını bekliyorlar. Havada yağmur sıcağı var.
Ermenice pankart
Emek örgütleri ve siyasi partilerin onlarca pankartı arasında Ermenice bir pankart dikkatimi çekiyor. 1 Mayıs’ta Ermenice bir pankart, Diyarbakır için bir ilk anlamına geliyor.
Pankartın etrafında toplanmış yaklaşık 30 kişilik grubun içinde tanıdık bir simayla, Hadi Gümüş ile karşılaşıyorum.
Müslüman ve Kürt olarak büyümüş, çocukluğunda “gavur” diyerek aşağılanmış, gençlik yıllarında sosyalist hareketlerle tanışınca Ermeni olduğunu da keşfetmiş Hadi Gümüş. Daha önceki görüşmelerimizde yaşadığı bu süreçleri uzun uzun konuşmuştuk.
Emekçi Diyarbakır Ermenileri adıyla 1 Mayıs için bir de bildiri hazırlamışlar. Bildiride kısaca 1 Mayıs’ın tarihine değiniliyor ve Osmanlı döneminde Ermenilerin 1 Mayıs’la ilişkisine değiniliyor. 1890 yılında Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu bütün dünyada eylem çağrısında bulunuyor.
Ermeni devrimciler çağrıya uyarak Erzurum’da 1 Mayıs’ı kutluyorlar. Bu kutlamaya Osmanlı Meclis-i Mebusan üyesi Varteks Efendi (Serengulyan) da katılıyor. Mebus olmasına rağmen Varteks Efendi daha sonra birçok Ermeni gibi tutuklanıyor, tehcir ediliyor ve çeteciler tarafından katlediliyor.
Hadi Gümüş, “Bundan sonra 1 Mayıs’a ve diğer etkinliklere Emekçi Diyarbakır Ermenileri pankartımızla katılacağız” diyor.
Hemen yanlarında LGBTİ, Haziran Hareketi, Alevi Dernekleri ve sendikaların pankartları… Diyarbakır kocaman açmış kollarını, hayatı bütün renkleriyle kucaklamaya hazır görünüyor.
Ancak son dokuz aydır yaşadıklarının tarifi imkânsız bir ağırlığı var. Konuşmacılar da en çok buna dikkat çekiyor.
Kamuran Yüksek: Öcalan dışarıda olmalı
Programın başlamasıyla alana gelenlerin sayısı artıyor, ağaç gölgelerine sığınmış insanlar meydandaki yerini almaya başlıyor. DBP Eş Başkanı Kamuran Yüksek, son yılların en kalabalık 1 Mayıs kitlesine hitap ediyor.
Yüksek, Kürt halkına yönelik baskıları, özyönetim talebinin hükümet tarafından çarpıtıldığını ve barış için Abdullah Öcalan’ın dışarıda olması gerektiğini anlatıyor. “Sayın Öcalan dışarıda olmalı ve Nelson Mandela gibi barış sürecini hayata geçirecek adımlar atabilmeli.”
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel de bir konuşma yaptı ve barış için Dolmabahçe mutabakatına dönülmesi gerektiğine vurgu yaptı. Söz alan emek örgütü temsilcileri de kalıcı bir barışın, işçi ve emekçilerin geleceğini belirleyeceğine dikkat çektiler.
Bajar konseri
Diyarbakır’da kutlanan 1 Mayıs’ın konserini Bajar verdi. Konser öncesi Bajar’ın solisti Vedat Yıldırım ile konuşma olanağı buldum.
Soruları üzerine Diyarbakır’ı anlattım Vedat Yıldırım’a. Ben de İstanbul’u sordum elbette ve ne yazık ki hiç iç açıcı şeyler söylemedi.
Bajar, Mîrkut şarkısıyla başladı konsere. Alanı dolduran gençler, konuşmaların ve sıcağın ağırlığını silkinip halaya durdu. Şarkı aralarında atılan sloganlar, Kürt halkının Cizre’de, Sur’da ve diğer şehirlerde yaşanan vahşeti unutmayacağını anlatıyordu.
İş cinayetleri, çalışma koşulları, hak gaspları dile getirildi. Bütün konuşmacılar 1 Mayıs 1977 Taksim katliamını hatırlattı ve failleri lanetledi. Demokrasi ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasını talep ettiler. Ve esas olarak “Barış” dedi Diyarbakır. ‘Duygusal kopuş’un, ölümlerin, her türden şiddetin önüne geçebilmek için adil ve acil barış talep etti Diyarbakır.