Diyarbakır beklentisi hayal kırıklığı yarattı. Başbakan mitingde ne söyleyecek diye beklerken Diyarbakır'a yeni cezaevi müjdesi verdi. 600 kişilik eski cezaevini yıkıp, geçmişin acı anılarını hafızalardan silmeyi düşünen zihniyet, altı bin kişilik yeni cezaevi projesini meydanlarda açıklayarak ne yapmaya çalışıyor.
Hükümetin bölgede çatışma ortamının artacağına yönelik bir beklentisi mi var? İki yıl önce projesine başlanan kapasitesi yüksek yeni cezaevinin açılışını kim yapacak?
Diyarbakır'a yapılacak başka yatırım yok mu? Mahpushane işkencelerini hatırlatan başbakan, prompter destekli yaptığı duygu yüklü konuşma sonrası, L tipi yeni cezaeviyle mesaj mı vermek istedi?
Referandum ve kutuplaşma
AB kriterleri nedeniyle 2001-2002 yıllarında birçok maddesi değişen 12 Eylül anayasasının son değişiklikle toplumu kutuplaştırmasını tehlikeli buluyorum. Hükümetin kendini açıkça desteklemeyenleri ötekileştirdiği bu günlerde referandum sonrasının daha vahim olmasından endişe duyuyorum. Türkiye'nin yakın siyasi tarihinde benzer süreçler yaşanmıştır. Adnan Menderes'i idama götüren nedenlerin gerisinde o dönemde iktidarın tek güç olmak adına attığı yanlış kararların da etkili olduğunu unutmayalım.
Bu ülkede farklı düşüncelerin olduğunu reddederek demokratik olunmaz. DP'nin geçmişte yaptığı Vatan Cephesi, TBMM' de oluşturduğu tahkikat komisyonun gibi oluşumların ne amaçla kurulduğunu unutmayalım...
Hükümet ve hükümete yakın olan kurumların başında olanların son günlerdeki açıklamaları içler acısı, gücün zaman içinde nasıl Belamlaştığını gösteriyor. Cemil Çiçek "sünnet ", Veysel Eroğlu "burnunu sokma ", Hak-İş Başkanının evet demeyen sivil toplum örgütü için "konsomatris" benzetmesini yadırgıyorum. Bu ifadeleri, tahammülsüz antidemokrat bilinçaltının yansımaları olarak kabul ediyorum...
Açılımla kaosa sürüklenen ülke referandumla keskin bıçak haline getiriliyor... Ortam fazlasıyla samimiyetsiz, güvensiz ve dayatmacı... (GS/TK)