mîrza metin'in ilk dikkatimi çeken yanı tiyatroya olan sevgisi, emeğe yönelik saygısı ve bir karşılık beklemeden kendinden verenlere yönelik inancı ve güvenciydi.
"erk"i tanımayan ve değer vermeyenler en önce birbirlerini buluyor. bir tür çekim gücü var bu "erk tanımaz"lık halinin; tıpkı "tanrı tanımazlık" gibi!
ayrı ve özel bir dil oluşturuyorlar böyleleri kendi aralarında!
sonra o dil başka benzerler tarafından da kullanıla kullanıla anonimleşiyor, bir çeşit ortak dile dönüşüyor. o zaman anlaşmak için kullanılan "resmi dil"in hiçbir anlamı kalmıyor.
söylenen bazen "acı dili" oluyor, paylaşılan ise her zaman "sevinç dili" oluyor, yüceltilen "aşkın dili" de oluyor sıklıkla!
acıları yaşayanlar, sevinci özleyenler ve aşkı tadanlar dilleri ne olursa olsun aynı dilden konuşup anlaşıyorlar. o dillerin hepsi eninde sonunda "yürek dili" çünkü!
aptal değildiler!
"dayê... xem neke dayê. ji bo tiştên wisa kuştina însanan ehmeqane ye! û ew ehmeqin!..."
"üzülme anne. böyle şeyler yüzünden insan öldürmek aptallıktır ve onlar aptallar."
ilk cümle kürtçe, daha doğrusu "kırmançe" ikincisi de "türkçe"; anlamları aynı!
ama asıl anlam o cümlede ve o cümleyi oluşturan sözcüklerde gizli değil. asıl anlam orada, diyarbakır 5 no'lu askeri cezaevi'nden geçen altıbini 1980-84 arasında orada bulunan toplam sayısı bugün belki de yüzbinlere ulaşan insanların bedenlerinde gizli.
onları ancak görürseniz, anlattıklarına tanık olursanız, onlardan yana durarak onları dinlerseniz anlarsınız. pek çok insanla konuştum dört yıla yakın sürdürdüğümüz "diyarbakır cezaevi gerçeğini araştırma ve adalet komsiyonu"ndaki çalışmalarımız sırasında.
yüzleştim "vahşet"le, "vahşet"in diliyle.
onlardan birisi orada yaşadıklarını şöyle anlatıyordu, diline dair:
"cam ve tel vardı, sadece bir karartı olarak görüyorduk biz. sesi bize gelmiyordu, arada sırada geliyordu. hücre (görüş kabini) karanlıktı, bir asker bizim yanımızda bir asker onların yanında iki kelime söylüyorduk, hemen geri çıkıyorduk. kürtçe'yi yasaklayınca biz de artık görüşe gitmedik."
canım acıdı. dilimde acı bir tat! demirin ve kanın tadı!
bir dil neden yasaklanır? yasaklayınca ne olur?
canları yanınca kendi dillerinde feryat ettikleri için işkence görenler "ana dilleri"yle, onları yasaklamakla yetinmeyip konuştuklarında işkence edenlerle ilgili ne düşünür?
aradan otuz küsur yıl geçtikten sonra bugün bile resmi kurumlar ve resmi kişilerin önlerinde feryatlarını kendi bildikleri dillerde haykıramayanlar ne düşünür?
yüzleşmek ve yaşamı yeniden kurmak için bu soruları gerçekten sormak ve anlamını aramak gerekli!
destar tiyatro
"cerb", "bûka lekî" ve "disko 5 no'lu"...
bu ülkede yaşayanların çoğunun "anadili farklı". dörtte birinden fazlası "kürtçe" konuşuyor. oyunlarını kürtçe oynayan tiyatroların sayısı toplamın dörtte biri değil! dörtyüzde biri de değil! bu ülke diyarbakır cezaevi değil. bu ülke diyarbakır cezaevi ya da!
yalnız bilimi ve bilgiyi üretmek için değil, sanatı üretmek ve böylelikle kendi varoluşunu gerçekleştirmek için de kendi dilinde ifade etmek gerekli. destar tiyatro bunu yapıyor.
kültürel varlığını ancak öz diliyle sanatını ürettiğinde gerçekleştirebileceğini biliyor.
ama sanatın dili de evrensel. o dile yaklaştıkça ifadedeki dilin hangi dil olduğunun önemi kalmıyor. onun için arkada perdeye yansıyan türkçe karşılıkları okuyamasam da anlıyorum, "disko 5 no'lu"da anlatılanları.
çünkü orada mirza metin tiyatronun en yalın hali ve tiyatronun ana diliyle yani, beden diliyle anlatıyor, diyarbakır 5 no'lu cezaevinde yaşananları.
mîrza metin, sevgili berfîn zenderlîoğlu'nun yönetiminde bizleri 30 yıl öncesine, ama aynı zamanda belki bugün de aynı şeylerin yaşandığı "diyarbakır 5 no'lu askeri cezaevine götürüp, orada yaşananları anlatıyor. oyunun tanıtım metninde yaptıklarını şöyle anlatıyorlar:
"disko", türkiye'de bilindiği üzere askeri bir işkencehanedir. "5 no'lu" ise bu işkencehanenin bir halka karşı soykırım düzeyinde denemesidir. oyun metni "diyarbakır 5 no'lu cezaevi" ile ilgili yazılmış anı, araştırma, belgesel çalışması ve görüşmeler kaynak alınarak yazılmıştır.
çayan demirel'in, hüseyin karabey'in, filmlerle sundukları, "diyarbakır cezaevi gerçeğini araştırma ve adalet komisyonu"nun yaklaşık beş yıldır ortaya koymak için uğraştığı, son olarak 3 aralık'ta istanbul'da bilgi üniversitesi'nde gerçekleştirdiği sempozyumla, bunlardan henüz haberdar olmayanlara da bilimsel temelleriyle anlatmaya çalıştığı gerçeği sanatın bir başka dilinde "tiyatro" dilinde ama "kürtçe" olarak ve "türkçe" üst yazıyla anlatıyor.
öneriyorum; gidip izleyin!
kendiniz için değil; geleceğiniz, geleceğimiz için izleyin!
tek sözcük kürtçe bilmeseniz de izleyin!
çünkü şu sözlerdeki gerçeği anlamak için "sanal" ve "kurgusal" olsa da somut olarak görmeniz, yaşamanız gerekli!
"şey faresi, küçük fare. küçük fare pişmiş, pilavla birlikte pişmiş. biz 6 kişi, 7 kişi bir kaşıkla yemek yiyorduk. tahta kaşık bile bize vermiyorlardı. 6-7 kişi o servis tabağı, bir yemek şey yapardık. sırayla yerdik. sırayla o tahta kaşıkla... İki kişi bir..."
bir örümcek, bir sinek, bir fare, bir köpek, bir gardiyan ve bir mahkum tek vücutta dile geliyor; aklın ve hayal gücünün sınırlarını zorlayan insanlık dışı bir vahşeti anlatıyorlar.
"lar" dediğime bakmayın hepsini tek kişi anlatıyor: mîrza metin!
"di vî şerî de tu kesî qezenç nekir, her kesî wenda kir. ji ber çî?"
"bu savaşta kimse kazanamadı, herkes kaybetti... neden?"
bu savaşı ve onun insandaki gerçeğini izlemek için bir tek dile gereksiniminiz var: "insan yüreğinin diline"
bu yazı yalnız onların izlemesi gereken "bir saatlik" bir oyuna dairdir. onlar izleyince, anlayacağız, yüzleşeceğiz ve bir daha yapmayacağız. yalnız o kadar da değil!
"yapılmasına da izin vermeyeceğiz!"
yüzleşmek için!
özlediğimiz gerçek barış ve demokrasinin "olağan durum" olduğu bir gerçeği ve geleceği varetmek, bu uğurda kendi payımıza düşeni fark etmek için!
"mirin him rehetiyeke bê dawî û him jî wê bibe agirê berxwedanê. ez ji jiyanê hez dikim û him jî pir hez dikim. mirin wek daxwazeke xeyalî. çi tiştekî trajîk û çi tiştekî hêsan."
ölüm, hem sonsuz bir rahatlık hem de direnişin ateşi. ben hayatı seviyorum hem de çok seviyorum. ölümü istemek imkansız bir hayal gibi. ne trajik bir şey ve ne kadar kolay.
sakın ha! bu söylenenleri anlamayacak olanlar izlemesin! (ms/hk)
oyunun kürtçe özeti:
ceribandineke li ser wahşeta 5 no'lî yê...
"dîsko" wek ku tê zanîn li tirkiyê işkencexaneyeke leşkerî ye. lê "5 no'lî" işkencexaneyeke wisaye ku ceribandineke qirkirina gelekî ye.
pîrevokek, mêşek, mişkek, kuçikek, gardiyanek û girtîyek di laşekî de tên zimên.
û wahşeteke li derveyî însanetiyê, wahşeteke ku hiş û mejî yê meriv nagire vedibêjin.
teksta lîstikê bi çavkaniya serborî,lêkolîn,belgefîlm û hevdîtinên li ser "girtîgeha 5 no'lî" yê hatiye nivîsîn.
"disko 5 no'lu" vahşet üzerine bir deneme... (1 perde / 60 dk. / kürtçe / türkçe üst yazılı.)
nivîskar/yazan: mîrza metîn / derhêner/yöneten: berfîn zenderlîoğlu; lîstikvan/oynayan: mîrza metîn / sêwirînerê dikê/sahne tasarım: metîn çelik; sêwirînerê ronahiyê/ışık tasarım: alev topal / mûzîk: nizamettin ariç / wêneyên xewnan; vîdeo: pia rönicke & zeynel abidin kızılyaprak / afîş: metin çelik; asîstan: adar baran değer, alan ciwan, sevgi turan / wergera jor-nivîs ê/üst-yazı çevirisi: nazê yerlikaya; efekt: alan ciwan, adar baran değer / wêne/fotoğraf: nazım serhat fırat
ji bo alîkarî û parvekirina fikran spasî / paylaşımları ve destekleri için teşekkürler: ahmet türk, bayram bozyel, çayan demirel, hüdayi morsümbül, mahir caymazer, mustafa caymazer, osman kavala, yılmaz sezgin, z prodüksiyon, canan kılıçarslan
kaynakça: 5 no'lu belgeseli/çayan demirel, auschwitz'den diyarbakıra / irfan welat, biz bunlara çok güldük / hüseyin masdar, diyarbakır 5 nolu / bayram bozyel, dörtlerin gecesi / mehmet tanboğa-fevzi yetkin, ölüm koridoru / fırat aydınkaya, sayım düzenine geeeç! / yılmaz sezgin.
oyun bu ay içinde 15- 22 aralık perşembe günleri 20:30'da şermola performans'ta izlenebilir!
istiklal cd. imam adnan-nane sk. no:5 kat:2 beyoğlu istanbul (istiklal caddesinden imam adnan sokağa girince soldan ikinci sokak, ikinci bina.) İletişim: 0555 996 10 43 - 0212 243 74 36 http://www.sermolaperformans.com e-posta: [email protected] , [email protected]