Cezaevine kitap göndermek isterseniz sorun çıkabilir.
Gönderdiğiniz kitaplar, dergiler ve bazen mektuplarınız bile içeridekilere verilemeyebilir…
Nedenini sorarsanız, mevzuat! Merak ederseniz, uygulama!
Acaba cezaevindekiler karikatürlerini, edebiyat notlarını, öykülerini, romanlarını, şiirlerini içeriden dışarıya gönderebilir mi?
Mevzuata göre, evet gönderebilirler…
Dışarıdan içeriye veya içeriden dışarıya göndermek istediğiniz matbuatın, basılı eserlerin, kitapların, dergilerin, yazdığınız öykülerin, notların, fotokopilerin, ders kitaplarınızın ve mektuplarınızın alıcısına verilmesine engel olan mevzuatın “yapısal bir sorunu” var mıdır?
Böyle bir sorun süreklilik kazanır ve ifade özgürlüğünü ihlal eder mi?
Dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya iletişimde yargının yargıları nedir?
Önce dışarıdan içeriye…
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 21/12/2023 tarihli Serdar Güzelçay ve diğerleri (G.K. B. No: 2022/66987) (R.G 01.03.2024 – 32476) kararında, ceza infaz kurumlarında terör suçlarından tutuklu ya da hükümlülere gönderilen ancak teslim edilmeyen kitaplar hakkında ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Anayasa Mahkemesi bu kararında “yapısal bir sorun” bulunduğu düşüncesindedir.
AYM kararında yapısal sorun şöyle özetleniyor:
“Yayınların verilmemesine dair Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurullarınca alınan kararların bir bölümünde; ilgili yayınlarda terör örgütlerinin propagandasını yapan açıklamalara, kamu kuruluşlarını aşağılayıcı ve küçük düşürücü ifadelere, devlet büyüklerini ve ülke güvenliği için çalışan kurumları yıpratmaya yönelik yazı, haber ve yorumlara yer verildiği kabul edilmiştir.
Ayrıca Eğitim Kurullarının kararlarında; yayınların müstehcen içeriği olduğu, yayınlarda Ceza İnfaz Kurumlarının krokisine, diğer bölümlerine dair görsel bilgilerin ve açıklamaların yer aldığı, açlık grevi ile ölüm orucu eylemlerinin, suçun ve suçlunun övüldüğü ve yasaklı yayınlardan alıntılar içerdiği belirtilmiştir. Bu tespitler sonrasında Ceza İnfaz Kurumlarının güvenliği ile mahpusun ıslahı amaçlarının gerçekleştirilmesine engel olacağı gerekçesiyle söz konusu yayınların başvuruculara teslim edilmemesine karar verilmiştir.
Söz konusu kararlarda hangi içeriklerin bu nitelikte olduğu noktasında somut açıklama yapılmamıştır. Eğitim Kurulları kararlarının bir kısmında ise ilgili yayının hangi sayfalarının sakıncalı olduğu açıkça belirlenmiş ancak sakıncalı kısmın çıkarılarak geri kalan kısmın başvuruculara verilmesinin mümkün olup olmadığı tartışılmamıştır.”
Acaba içeriden dışarıya durum nedir?
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm tarafından Rıza Kartal Başvurusu (B.No: 2022/69525- 5.11.2025) hakkında verilen kararda; ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun posta yolu ile göndermek istediği dokümanın sakıncalı bulunarak gönderilmemesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiası hakkındadır.
Anayasa Mahkemesi kararında olaylar aşağıdaki gibi açıklanmıştır:
“Anayasa Mahkemesine 29/6/2022 tarihinde yapılmış olan başvuruda; Burhaniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan Başvurucu, Cumhuriyet gazetesi çizeri Zafer Temuçin'e mektup ve kendi karikatürlerini yollamak istemiştir. Söz konusu mektup, bir sayfa yazı ve iki sayfa karikatür çizimlerinden oluşmaktadır. Başvurucu, mektubunda, karikatür çiziminin beğenilmesini umduğunu ve çizimlerine ilişkin Z. Temuçin’in eleştirileri almak istediğini belirtmiştir.
Başvurucunun kendisinin çizdiği anlaşılan karikatürlerin birinde Cumhurbaşkanı, aç olduğunu söyleyen kız çocuğunu yatağına yatıran babanın üstünde oturur vaziyette çizilmiş ve ‘Sabırdan koruk helvası yapılıyor biliyor musunuz?’ demektedir. Diğer karikatürde ise bir mahpus ‘Adil yargılama Hakkımızı istiyoruz. Özgür Tutsaklar’ yazan bir pankartı kendisinden kaçmaya çalışan hâkime doğru uzatmaktadır.”
Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu söz konusu el yazısı metni ve karikatürleri incelemiş, dokümanların -içeriğini dikkate alarak- Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kuruluna sunulmasına karar vermiştir.
Disiplin Kurulu, incelemesinin sonucunda iki sayfadan oluşan karikatür çizimlerinde kişi ve kurumları küçük düşürücü ifadelerin olduğunu tespit etmiştir. Mektupta yer alan metne ilişkin ise bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Disiplin Kurulu, mektubun alıcısına gönderilmemesine karar vermiştir.
Başvurucu, Disiplin Kurulu kararına karşı Burhaniye İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Hâkimlik, başvurucunun DHKP-C terör örgütü faaliyeti kapsamında yargılanarak mahkûm edildiğini belirttikten sonra söz konusu örgütün mensuplarının kendilerini zaman zaman "özgür tutsaklar" olarak tanımladıklarını ve bu şekilde propaganda yaptıklarını, karikatürlerin birinde bu ifadenin kullanıldığını, yine karikatürlerde resmedilen Cumhurbaşkanı ve hâkimi temsil eden çizimlerin kurum ve kişilerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu, çizimler ve çizimlerde kullanılan dilin eleştiri sınırlarını aştığını tespit ederek şikâyetin reddine karar vermiştir.
Başvurucu, karara itiraz etmiştir. Burhaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimliğin kararının usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek itirazı reddetmiştir.
Başvurucu; göndermek istediği karikatürlerin gönderilmemesinin düşünce ve ifade özgürlüğünü engellediğini, karikatürlerin içeriğinin hakaret oluşturmadığını, eleştiri niteliğinde olduğunu, mizahın hakaret olmadığını belirterek ifade özgürlüğünün ve haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
Anayasa Mahkemesi başvuruyu kabul edilebilir bulmuştur.
Anayasa Mahkemesi bu kararında; hükümlü ve tutukluların Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin kapsamında korunan temel hak ve özgürlüklerin tamamına kural olarak sahip olduklarını ve bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altında olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmadığını kanaatindedir.
AYM; hapis cezasının veya özgürlükten yoksun bırakan benzer bir yaptırımın amacı ve meşruiyetinin toplumu suça karşı korumak ve bununla bağlantılı olarak da mahkûmların ıslahını sağlayabilmek olduğunu Halil Bayık [GK], B. No: 2014/20002, 30/11/2017 kararına atıfla açıklamıştır. Bu nedenle “mahkûmların kendilerini geliştirmelerine imkân sağlayan edebî metinler oluşturmalarına ve bunları yayımlayabilmelerine olanak tanınması da mahkûmların ıslahı için önemlidir.”
Anayasa Mahkemesi karikatürü şöyle değerlendirmiştir:
“Somut olayda iki sayfadan oluşan karikatürlerin değerlendirilmesi gerekir. Karikatür, ele aldığı konuları komik veya iğneleyici olması için abartan ve çarpıtan resim türüdür. Karikatürlerin siyasi eleştiri yapmak için sıklıkla kullanıldığı da aşikârdır.
Bu nedenle karikatürlere ilişkin bir değerlendirme yapılırken söz konusu belgelerin içinde abartı barındırdığı hususu dikkatle değerlendirilmelidir. Bununla birlikte karikatürlere ilişkin bir değerlendirme yapılırken ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal ve kaçınılmaz sonuçlarının göz önüne alınması gerektiği, mahpusların ceza infaz kurumu dışındaki bireyler gibi karikatür oluşturamayacakları hususu da vurgulanmalıdır (…)
Ceza infaz kurumlarınca mahpusların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin takdir payı içinde kalıp kalmadığı ve esas itibarıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı müdahalenin gerekçesine bakılarak anlaşılabilir. Dolayısıyla mevcut başvurudaki gibi ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde kurumların ve derece mahkemelerinin dava konusu ifadelerin ceza infaz kurumunun asayişini ve güvenliğini tehlikeye düşüren, kamu görevlilerini hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yönelten yalan ve yanlış bilgileri içerip içermediği, tehdit ve hakaret unsuru taşıyıp taşımadığı değerlendirmeleri gerekir (…)
Öte yandan demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (…) Bunun yanında Anayasa Mahkemesi, siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır (…)
Başvurucunun söz konusu karikatürler ile ekonomik güçlük içinde olan bir babanın karnı aç olan çocuğunu uyutmaya çalıştığını çizdiği ve bu çizimde Cumhurbaşkanı'na da yer vererek ekonomik sorunların ülke yönetiminde tercih edilen politikalardan kaynaklandığını resmetmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Diğer karikatürde ise bir mahpusun kendisini dinlemekten kaçan hâkime kendisini anlatmak için düştüğü çabayı ve yargı mercilerince verilen hatalı kararlara yönelik bir değerlendirmeyi ifade etmeye çalıştığı görülmektedir. Bu bağlamda karikatürlerin ekonomik durum ve yargı sisteminin işleyişine ilişkin eleştirileri ortaya koymaya çalıştığı değerlendirilmiştir.
Somut olayda karikatürlerin siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin eleştirilmesi niteliğinde olduğu, siyasal ortama ilişkin değerlendirme niteliği taşıdığı, ülke yönetim biçiminin ve yargı sisteminin eleştirisine yönelik düşünceleri ifade ettiği değerlendirilmiştir. Siyasi eleştiri olduğu kabul edilen başvuru konusu karikatürlere demokratik çoğulculuk açısından daha fazla tahammül edilmesi gerekir. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında başvurucunun posta yolu ile göndermek istediği dokümanın sakıncalı bulunarak gönderilmemesinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı değerlendirilmiştir.
Bununla birlikte yargı mercilerince her ne kadar söz konusu karikatürlerin örgütsel propaganda içeren, terörü öven ve teröre teşvik eden açıklamalar olduğu tespitine yer verilmişse de karikatürlerde terörü öven, teşvik eden veya onaylayan ifadenin ne olduğu ilgili ve yeterli gerekçeyle ortaya konulamadığı da anlaşılmıştır.”
Anayasa Mahkemesi açıklanan bu gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ve ihlalin giderilmesine ve Başvurucuya onbinlira manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesine göre; “…cezaevinde bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlandırma makul ve ölçülü olmalıdır.”
Türkiye’de ifade özgürlüğünün kendisi yapısal bozukluk içinde olduğu bilinen bir gerçektir.
İfade özgürlüğünün sınırlandırılmasındaki ölçütlerin makul ve ölçülü olamamasından kaynaklanan hak ihlalleri, idari pratik haline dönüşmüştür. Çünkü ifade özgürlüğü hakkının sürekli ihlal edilmesinin nedeni; hak sahiplerinin insan olduğunun ve insan haklarının bulunduğunu kasten dikkate alınmamasıdır.
İçeridekilerin ve dışarıdaki herkesin ifade özgürlüğü ihlal edilmek için değil, hakları olduğundan vardır.
Üstüne üstlük içeride olmanın dayanılmazlığına katlanırken hapislikte kitaplarla, mektuplarla yaşama bağlanırlar ve onlarla birlikte hapislik çekerler. Hapislik zordur, hapis yatmak daha zordur.
O yüzden yapısal sorunların yarattığı sürekli hak ihlalleri sonuçlarının en çok hissedildiği ve yaşandığı mekân, cezaevleridir.
Dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya gönderilen edebiyatla, karikatürlerle, umutlarla ve özgürlüklerle; hapislik dayanılabilir ve yaşanabilir olur.
Duvar çatlağında çıkan çiçek gibi…
Hiç kimsenin ifade özgürlüğü cezaevlerinde bulunsalar bile ihlal edilmemelidir.
(Fİ/HA)







