Çeşitli kadın platformlarından kadınlar olarak İstanbul Tuzla’daki fabrika bölgesine girdiğimizde yoğun bir koku genzimizi yakıyor. Fabrika bölgesinin havası gibi ağır, çalışma koşullarının zorluğunun habercisi bir koku.
Buraya gelmemizin nedeni ise kötü çalışma koşullarını ve düşük ücret uygulamasını değiştirebilmek için sendikalaşan, bu yüzden de işten çıkarılan Çan Ortak/ Norm Sanayi işçilerinin 1 Haziran 2015’den beri devam eden direnişine destek vermek, onlara yanlarında olduğumuzu söylemekti.
Otobüsümüz fabrikaya ulaşınca tanıdık bir yüz karşıladı bizi: Fikriye. Fikriye işten çıkarılan on iki işçiden biri. Mücadeleci kimliğinden asla ödün vermeyen güçlü, dirençli bir kadın. Kendisini serbest bölgelerde kadın emeğini anlatan Bölge (2010)isimli belgeselimizin çekimleri sırasında tanımıştım. 12 yaşından beri ağırlıklı olarak tekstil sektöründe çalışan bir kadın işçi. Dersimli. Ailesi o 4 yaşındayken köylerinde yaşama koşulları ortadan kalktığından yedi kardeşiyle birlikte 1980 yılının Ekim ayında İstanbul’a gelmek zorunda kalmış. Babası da işçi Fikriye’nin. İşçi olmaya yabancı değil sözün kısası. Türkçeyi sonradan öğrenmiş, çalışmak zorunda olduğundan ilkokulu bitirdikten sonra ortaokul ve liseyi dışarıdan okumuş. 2008 yılında tanıdığımda Fikriye, Tuzla Serbest Bölgesi’nde çalışıyordu.
Belgeselin çekimleri sırasında “kazanılmış bir hakla değil, mücadele vererek örgütlenmek, sendikalaşmak Emine Aslan gibi mücadele vermek” istediğini söylemişti. Bu dediği de gerçekleşti.
Fikriye, 6 yıl Ismaco Amsterdam B.V, Tuzla Deri Endüstri Serbest Bölge’de kurulu olan Hollanda bağlantılı firmada çalıştı. Üç yıl önce Deri-İş Sendikasına üye oldukları gerekçesiyle dört işçiyle birlikte 18 Aralık 2012 günü işten atıldı. Ismaco, Ermenegildo Zegna grubuna bağlı olarak Türkiye’de yirmi yıl aşkın bir zamandır bulunmakta.
Fikriye işten çıkarılma sürecini o dönemde şöyle anlatıyordu:
“Öğle yemeği saatinde işçi arkadaşlarımızla görüşmemizi engelleyerek bizi fabrikanın dışına çıkardılar. İşçi arkadaşlarımızı da sorgu odalarına sokarak işten atmakla tehdit ettiler. Kimisine kredi borçlarının ödeneceği, kimisine de asla işten çıkarılmayacakları söylendi. Bununla da kalmadı, Ismaco yetkilileri ‘sendika istemiyoruz’ yazılı imzalar toplamaya başladı. Finans müdürü ‘sendika isteyen solcu işçilerdir, sağcı işçiler sendika istemiyor’ propagandasıyla işçileri birbirine düşürme çabasına girdi. Fabrika önündeki direnişimiz onları çok rahatsız etti. Bizi engellemek için Serbest Bölge Müdürlüğü ve Gümrük Müdürlüğü Güvenliği devreye girdi. Her gün yüzlerce insanın girdiği serbest bölgede bizi içeri almamak için serbest bölge güvenliği etten duvar oluşturdu. Bunun için de Serbest Bölge yönetmeliğini kendilerine kalkan yaptılar.”
Fikriye’yi ve arkadaşlarını bu direnişin sonunda işe almadılar. Serbest Bölge’ye girişleri yasaklandı. Kapıya fotoğrafları ve kimlik fotokopileri bırakıldı. Ancak, mücadeleleri sonuç verdi İsmaco’da direnen işçilerin. Sayıları da fazla değildi. Dört kişi başlayıp dokuz kişi oldular hepi topu. Direniş toplam 296 gün sürdü ve sendika şu anda yetki aşamasında.
Bir yıl boyunca işsiz kaldı Fikriye. Sonunda bugün hak mücadelesi içinde olduğu yeni işyerinde işe başladı.
Şu andaki direnişlerinin nedenlerine gelirsek; Çan Ortak/ Norm Sanayi Fabrikası’nda kimyasal ve biyolojik silahlara karşı askerlerin kişisel güvenliğini sağlayan karbon içerikli elbiseler (kamuflaj giysisi) üretilmekte.
Fikriye genel olarak fabrikadaki çalışma koşullarının ağırlığından, özellikle solunum yollarıyla ilgili meslek hastalıklarının yaygınlığından söz ediyor. Kendilerine verilen bez maskelerin hiçbir işe yaramadığını, tükürdüklerinde karbon çıkardıklarını, her taraflarının siyah toz olduğunu işçiler için hiçbir güvenlik önlemi alınmadığını, bölgede sağlık ocağı olduğu bahane edilerek işyeri hekiminin bulunmadığını, yemeklerin kötü olduğunu, tuvaletlerin girilemeyecek kadar pis göründüğünü, maliyeti fazla geldiğinden tuvalet kâğıdı olmadığını, havalandırma bulunmadığını belirtiyor.
Biz yanlarına uğradığımızda direnişin 20. günüydü. Direniş çadırındaki arkadaşların hepsi coşkulu, güler yüzlü ve kararlıydı. Destek beklediklerini, sendikalı olarak çalışıncaya ve işyeri sendikayı tanıyıncaya kadar mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini dile getirdiler. Halaylar çektik, sohbet ettik, çeşitli kadın platformlarından kadınlar olarak desteğimizi dile getirdik. Havadaki ağır koku gittikçe azalmaya başladı. Bir süre sonra biz de duymamaya başladık kokuyu. Seslerimiz, gülüşmelerimiz birbirine karıştı bir araya gelince.
Özlemiştim Fikriye’yi, sımsıkı sarıldık ayrılırken. Tekrar uğramak, tez zamanda görüşmek dilekleriyle türküler söyleyerek otobüsümüz uzaklaşırken aklımda Fikriye’nin gözlerinde bir kez daha gördüğüm inadı Necla’ nın (Akgökçe) direnmek kadınları güzelleştiriyor, nidaları kaldı. Fabrikaya gelirken ki belirsizlik, sıkıntı duygusu yerini umuda bırakmıştı… (FS/ÇT)