Canberk Ulusan benim fakülteden arkadaşım. Gezi direnişi boyunca sokaklarda, alanlardaydık. Ve ben direniş boyunca boynunda fotoğraf makinesi olmadan görmedim onu. Şimdi, o günlerde çektiği direniş fotoğraflarından oluşan bir sergisi var Canberk’in.
Direnişte herkesin bambaşka nedenleri vardı sokağa dökülmek için. Seninkiler neydi?
Benim sokakta bulunmamın çok çeşitli sebepleri vardı ancak sanırım birçok kişiyle benzer sebeplerdi bunlar. Öncelikle sosyal medyada tanık olduğum ve Gezi Parkı eylemlerinin başlamasında da büyük tetikleyici olan ilk olaylar, ne yapıp edip bir şekilde destek olmam gerektiği hissi uyandırdı bende. Buna uygun ortam da olunca hiç düşünmeden Eskişehir'deki ilk toplanmalardan biri olan Eti Park eylemiyle Gezi süreci benim için başlamış oldu.
Birçok kişinin dile getirdiği Gezi direnişinin bağımsız yapısı benim dikkatimi daha ilk zamanlardan çekmişti. Bu da benim için oldukça tetikleyici bir unsurdu. Birliği ve beraberliği gördükçe, içimdeki istek daha da artıyordu. Tabii bir de Sırrı Süreyya'nın milletvekili olarak iş makinesinin önünde durması ve polisin müdahale edememesi görüntüsü hala aklımdan çıkmıyor. Bunların hepsi benim için tetikleyici unsurlardı ve artık bir şekilde dışarıya çıkarmalıydım. Çünkü her geçen gün biraz daha şişiyordum.
Duygulara dayalı bir süreçti Gezi aslında, duvar yazılarında da olduğu gibi “Yeterince duygusal çocuklardık.” Sen neler yaşadın, neler hissettin bu süreçte?
Gezi süreci benim için çok ani başladı. Hatta birtakım meşguliyetlerden dolayı gündeme tam da uzaklaştığım bir zamana denk geldi ancak tam böylesi bir zamanda, bir anda kendimi sokakta buldum. Aynı gece hem Kolombiya'dan gelen misafirimle Porsuk kenarında çekirdek yemiş hem de biber gazına maruz kalmıştım.
Başlangıçta oldukça heyecanlıydım. Sonuçta Gezi Parkı eylemleri başladığında fotoğrafçı olarak değil eylemci olarak katılım gösteriyordum. Ardından sürece, ciddiyete, olayların gidişatına alıştıkça daha soğukkanlı bir şekilde hareket etmeye başladım. Yine de o süre boyunca dışarıdan ne kadar soğukkanlı olursam olayım içimde oldukça heyecanlıydım. Sonuçta ben de birçok kişi gibi ilk kez böylesine büyük eylemlere tanık oluyordum.
Birileri bunları kaydetmeli!
Geri dönüp baktığında, aradan zaman geçmişken neler düşünüyorsun o günlere dair?
Direniş aklıma geldikçe, öncelikle o dönemde kendini gösteren dayanışma ortamı canlanıyor zihnimde. Tabii ki üzücü durumlarla karşılaşıyorduk ancak gerçek direniş bilincini taşıyanlar arsında müthiş bir dayanışma hâkimdi. Yaşananlar bakımından üzücü ancak etkileri bakımından umut vericiydi. Birtakım toplumsal hareketlenmelerin o kadar da zor olmadığını bize gösterdi.
Direniş boyunca seni elinde makinen olmadan görmedim hiç. Bunun motivasyonu neydi? Belgelemek mi?
Dediğim gibi ben eylemlerin ilk gününde eylemci konumundaydım ancak eğitimini aldığım alandan da kaynaklı olarak olayları Eskişehir'de kaydeden fotoğrafçı sayısının azlığı dikkatimi çekmişti. Bu farkındalığın ardından ''Birileri de bunları kaydetmeli'' diye düşünmeye başlamıştım çünkü bu olayların diğerlerinden farklı olduğu ve olacağı her halinden belliydi.
Bir de anaakım medyanın her geçen gün daha da suskun bir hale bürünmesi bendeki motivasyonu daha da arttırdı. Bir şekilde enformasyon paylaşımı yapılmalı ve bir şekilde görüntü, ses gibi unsurlar kayıt altına alınmalıydı. Sanırım içimde oluşan, olayların unutulma korkusu da başka bir destekleyici etkendi.
Olaylara vizörden bakmak eminim çok daha farklıdır.
Olayları fotoğraflarken estetik yargılarımın öne çıktığını fark ettim. Her zaman en tezat, en ilginç, en estetik anı kendimce yakalamaya çalışıyordum. Sıradan bir haber fotoğrafı peşinde olmadığımı ilk birkaç günün ardından fark ettim. Çektiğim fotoğrafları sonrasında incelediğimde belki de oldukça zor bir şekilde o anda dikkat edebileceğiniz yüz ifadelerine çok şaşırtıcı bir şekilde tanık oluyorsunuz. Bazen çektiğiniz kareler sizin dahi hayal ettiğinizin ötesinde sonuçlar doğuruyor. Oldukça farklı ve heyecan verici.
Sonrası tufan
Unutamadığın bir olay ve akabinde oluşan bir kare vardır muhakkak.
Eskişehir'deki eylemlerin ilk gününün akşamında kendimi bir anda kol kola arkadaşlarımla birlikte yürürken bulmuştum. Oldukça hızlı ve istikrarlı bir yürüyüşün ardından yürüdüğümüz caddeyi döndüğümüzde karşımıza ışıklarını üzerimize doğrultmuş bir TOMA ve yolu kapatacak şekilde sıra sıra dizilmiş çevik kuvvet polisleri çıkmıştı. Bir süre yürüdükten sonra karşılarında durmuştuk. Oldukça ani bir şekilde patlayan gaz fişeklerinin sesi duydum ve bir anda dikkatimi üstümüzden arkasından kıvılcımlar çıkararak geçen gaz fişekleri çekti. Komik bir şekilde içimden ''Ne güzel!'' diye geçirdiğimi hatırlıyorum. Gökyüzüne baktığım ve fişekleri gördüğüm o an aklımdan çıkmıyor. Sonrası tufan.
Sergi fikri nasıl çıktı peki ortaya?
Sergi fikri, benim fotoğrafları Temmuz ayında internet ortamına yüklememle fakültemizin dekanı Prof. Dr. E. Nezih Orhon tarafından ortaya çıktı. Bu fikrin üzerine konuşmamız okulların açılmasını buldu ve çektiğim diğer fotoğraflar arasından bir karar vererek direniş fotoğrafları sergisi açmaya karar verdim. Sağ olsunlar, İletişim Bilimleri Fakültesi de desteğini esirgemedi.
Üniversitenin gazetesi serginin haberini yaptı mı, yapacak mı? Geçen sene rektörlüğün önünde Hazırlık öğrencilerinin çadırları varken haber yapılmamıştı. O yüzden soruyorum.
Okul gazetesi internet ortamına ve basılı ortama eğer bir aksilik çıkmazsa ve duyumlarım doğruysa haber yapacak. Ancak hiçbir şeyden emin olamıyoruz takdir edersin ki. (İD/AS)
* Sergi, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nde 10 Ocak’a dek gezilebilir.
* Serginin online hali için:
http://www.behance.net/gallery/Direnis-Eskisehir-Part-I/9803365
http://www.behance.net/gallery/Direnis-Eskisehir-Part-II/9878705
http://www.behance.net/gallery/Direnis-Eskisehir-Part-III/10226407