Apartmanın balkonuna gerilmiş ipe asılı bezin üzerinden bir yağız adam dimdik bakıyor. Derin nefes alıp ilerliyoruz. Bir kapıdan içeri giriyoruz. Bizler, Ankara’da kadın mücadelesi yürüten, direnen binlerce kadından bir avucu. Başlarımız önde, içimizde öfke, taziyemizi vereceğiz. Gençten bir kadın evin içinde koşturuyor, birkaç adam balkondaki kadına haber veriyor. Kapıdan bir metre yürüyüp sağa yöneliyoruz. Dışarıda iplere gerilmiş o güzel adam, şimdi duvardaki bir çerçeveden gözlerini bize dikiyor. Selamını alıp salona sıralanıyoruz. Çok geçmiyor ki, boynundaki kolyede “Ethem”inin adıyla Sayfı Sarısülük içeri giriyor. Ethem’in pantolon cebinden çıkan parayla bu kolyeyi yaptırıyor kendine, oğlunu boynunda taşımak için. Sonradan öğreniyoruz.
Tek tek sarılıyor bize. Bir köşeye oturuyor. Uzun sessizlikler, iç çekişler, kaçırılan gözler. Duvarda bembeyaz bir at resmi, koşuyor. Yanındaki çerçevede genç bir edebiyat öğretmeni, belki henüz baba olduğu yıllar, Ethem’in babası. “Ethem kitabı severdi” diyor bir yerde Sayfı Teyze, “Okumadı o ayrı. Köye gönderdim babasının yanına, elinde bir kitapla geri döndü.”
Hiçbirimiz Ethem’i tanımıyoruz. Artık bir kardeşimiz var, sadece onu biliyoruz. Sayfı teyzenin dilinden onlarca sözcük dökülüyor. "Ethem başkaydı" diyor, "herkese nefes, ses olurdu. Mertti, canını verirdi arkadaşları için. Hapishanelere mektuplar, eşyalar taşırdı. O bu pencereden girerdi hep" deyip balkonu gösteriyor, "kapıdan gelmezdi, kapatmıyorum ben o pencereyi" diyor.
“Kendime bakıyorum, yaşıma bakıyorum, yavrularıma bakıyorum. Tükeniyorum”.
Çok diyor. Ağır diyor. Evlatlarını ne zor büyüttüğünü anlatıyor usul usul.
Ethem’i unutturmayalım istiyor Sayfı Sarısülük. Biz hep bir ağızdan, sokağı, Ethem’in hepimizde yarattığı direngenliği anlatıyoruz. Zaten biliyor, ekliyor: “Biz dimdik durmalıyız, hesap sormalıyız. Ben Ethem’imin katili, o polis rahatça dışarıda dolaşırken, içimi serinletemem.”
Acıdan çok öfkeyle anlatıyor, üzülmek üzerine uzun konuşmuyor.
Sayfı Teyze bizi uğurlarken, kimsenin içi serinlemeden, herkesi sokağa çağırıyor. Direniş sürecinde yaralanan, tutsak düşen, ölen direnişçilerin annelerinin ortak çağrısını iletmemizi istiyor: “Anneler bacılar, yaşlılarımız gençlerimiz. Her kimse… Çocuklarımızın peşinde olalım. Çocuklarımıza, çınarlarımıza kıyamasınlar. Yeter gözyaşlarımız. Yorulduk. Kızılay’a annelerinizi alın, hepiniz gelin. 20 Temmuz Cumartesi saat 17.30’da Ethem’imin vurulduğu yerdeyiz.” (SG/HK)