Küresel kitle turizminin kurbanı Venedik'in 2030 yılında yerli ahalisi kalmayacak gibi görünüyor. Piyasanın dikte ettiği kira ve emlak fiyatları spekülatörlerin eliyle tırmanmaya devam ederken, yöneticiler konuya kayıtsız kaldığından gerçek Venedikliler anakaraya göç etmek zorunda bırakılıyor. Lagüne dalan devasa kruvaziyerler İtalya'nın şaşaalı vitrininin tarihî ve arkeolojik değerlerini sarsarken kâr edenler uluslararası turizm şirketleri oluyor. AB ülkelerinden İtalya bir yandan kendini bir ortaçağ kalesi gibi dış dünyaya kapatmaya çalışırken diğer taraftan ekonomik krizin yarattığı kaotik ortamda hazinelerinden birinin hoyratça yıpratılmasına izin verebiliyor. Günde ortalama 60 bin kişinin ziyaret ettiği masal şehirde azınlıkta kalan halk, "Venedik satılık bir mal değildir!" diye haykırırken durum her geçen gün vahimleşiyor, Akdeniz'in eski hâkimlerinden "Serenissima" içi boşalmış, ruhsuz bir dekora dönüşüyor.
Almanya, Avusturya, İtalya ortak yapımı Venedik Sendromu dünyanın çeşitli festivallerine katılıp ödüller kazandığı gibi 6.Documentarist vesilesiyle İstanbul'a da uğramıştı.
Venedik Sendromu
Şanlı geçmişinde Venedik'in Akdeniz’in ötesine ulaşan bir gücü vardı. Haçlı seferleri sırasında çapulcuların Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkentini yağmalayarak ganimetleriyle San Marco meydanını süsledikleri malum. Genova, Pisa ve Amalfi Cumhuriyetleri gibi denizlerde oluşturdukları hâkimiyet sayesinde çeşitli koloniler kurmuş Venedikliler Osmanlı donanmasıyla da savaşmış olmalarına rağmen devşirmelerle aynı müesseseye epey katkıda bulunmaktan da geri durmamışlardı.
Türkçe’de halen geçerli birçok denizcilik teriminin kökünde onların kullandığı kelimeler var. Beyoğlu’ndaki en eski elçilik binası Palazzo Venezia İtalyan Sefirinin İstanbul İkametgâhı olarak kullanılmaya devam ediyor. Fakat Avrupa'nın savaşlardan en az zarar görmüş memleketi sayılan İtalya'da arkeolojik değerlere verilen değer azalmışa benziyor. Tarihî eser restorasyonu konusunda dünyaya örnek olan çizme halkı yarattığı medeniyeti adeta kendi eliyle yok ediyor.
Yılda 20 milyon turistin aşındırdığı Venedik artan ulaşım imkânlarına paralel olarak her sene daha çok ziyaretçiyi misafir etmeye hazırlanıyor. Fakat bir zamanlar bir veya iki hafta kalan gezginlerin yerini günübirlikçiler aldığından turizmin yerel esnafa yararı asgari oluyor. Bazıları için bir "pizzeria"da yerel lezzetleri tatmaya veya bir "bar"da İtalyalılar’ın medarıiftiharı espresso’yla soluklanmaya vakit olmuyor; dolayısıyla bu furya, aslında mizah gücüyle tanınan Venedikliler’in söylenmesine yol açıyor. Telaşla oradan oraya koşturulan güruhlar nerede bulunduklarını evlerine döndüklerinde fotoğraflarını incelerken anlayabiliyorlar.
Turizmcilerin çıkarları yerel halkın ihtiyaçlarıyla her zaman bağdaşmadığından küçük bir azınlığın hırsı sıradan insanların ekarte edilmesine sebep oluyor. 20 sene önce 200 bin olan nüfus şu anda 1438 büyük veba salgınından sonraki 50 binlere yakın. Belediyenin yerel halka sunduğu hizmetler azaldıkça, şehir yaşanmaz oluyor, bilhassa yaşlı nüfus zorlanıyor, gençler kısıtlı iş imkânları yüzünden zaten anakaraya göç etmeyi tercih ediyor: Gece Venedik bir hayalet şehre dönüşüyor.
Lagünde bir mülk sahibi olmak Hollywood star’larının şanına şan katıyor, kira ve emlak fiyatları ancak varsılların ulaşabileceği seviyelerde dolaşıyor; yerel yöneticiler veya devlet, nemalandıklarından olsa gerek gidişata sanki dur diyemiyor, ama bu arada batan gemiden ayrılmak istemeyen dirayetli halk kesiminin kızgınlığı tırmanıyor.
Kruvaziyer rezaleti
Sabah saatlerinde, turistler çekirge sürüsü gibi şehri basmadan, iki teyze tatlı tatlı sohbet etmekteler; derken arkalarından yüzer bir apartman misali devasa bir canavar sessizliği derin gümbürtüsüyle yırtıyor. Lagünün sularını çalkalaya çalkalaya ilerleyen çirkin deniz aracı sinyoraların huzurunu kaçırdığı gibi yakın mesafedeki tüm binaları temellerinden sarsıyor, yıllardır suya gömülme riskinin imdat çağrılarıyla tanınan şehrin sonunu yüzsüzce hızlandırıyor. Üstelik şehrin doyumsuz limanı daha büyük ölçekli gemileri kabul edebilecek seviyeye getiriliyormuş; narsisizmden önlerini göremeyenlerden ancak bu beklenebilirdi.
2012 yılında Costa Concordia kazasını ve 32 yolcunun hazin sonunu hatırlayanlar olacaktır. Bu hafta beş kişinin cezalandırılmasıyla sonuçlanan davanın konusu kruvaziyer, Avşa ve Marmara kıyılarından mümkün olduğunca yakın geçerken Barış Manço'nun "El salla el salla…" nakaratlı şarkısını bangır bangır çalan yerli deniz araçlarını hatırlatıyordu; ne de olsa Costa'nın Giglio adasının kayalıklarına oturması benzer dinamiklerle vuku bulmuştu; ilahi güçler Venedik'i benzer bir kaderden korusun ve tabii ki cambazlık becerileriyle şişinen kaptanlarla kılavuzlardan…
Venedik için değer
Gezi direnişinin en hararetli günleri sırasında İstanbul'da bulunan Irena Taskovski Venedik Sendromu’nun (Das Venedig Prinzig/ The Venice Syndrome) dağıtımcısı ve Taskovski Films'in de kurucusu. Boşnak sinemacı dünyanın değişik yörelerinden toplanmış farklı farklı hikâyelerin uluslararası sularda nasıl yelken açabileceği konusundaki uzmanlığını 6.İstanbul Belgesel Günleri sırasında bizimle paylaşmıştı.
Eserin yönetmeni ve senaryo yazarı 10 Ağustos 1967 doğumlu Andreas Pichler. İtalya'nın Almanca da konuşulan Bolzano/Bozen şehrinden olan çalışkan sinemacı 1997'den beri çeşitli belgesellere imza atmış durumda. Venedik Sendromu DOK Leipzig, Festival dei Popoli, Berlinale, Nonfiktionale, Docville Belçika, Open City Docs, CINEMAMBIENTE, Yeni Zelanda Uluslararası Film Festivali, Karlovy Vary, Şili SANFIC FF gibi etkinliklerde boy gösterdi, ödüller kazandığı gibi Almanya, Kanada, Avusturya ve Tayvan'daki sinema salonlarında gösterime bile girdi.
Venedik meraklılarına ayrıca Carlo Mazzacurati'nin 2010 yapımı, şiirsel ve hümanist Sei Venezia adlı belgeseli tavsiye edilebilir, bir de her ne kadar şehrin batmaması yönünde gerekli önlemleri aldıklarına emin olsam da, ilgili İtalyan mercilerine - memleket çoktan Disneyland’a dönüştüğüne göre - daha fazla riske girmeden kanalları örnekte görüldüğü gibi parke taşlarıyla kaplamaları… (MT/AS)
#direngalata
* Umut Sürel/Facia Von Tiss'in anısına