Yıllarca çeşitli gazete ve dergilerde gezi yazısı okuyan biri olarak, gezi yazılarının en kolay tür olduğunu düşünüyorum. Son dönemde çok popüler bir meslek oldu gezi yazarlığı. Büyük gazetelerin seyahat eklerinde eski bakan ve eski gazetecilerin çeşitli maceralarına şahit oluyoruz. Okuyanı çok mu bilmiyorum ama gezenler çok fazla. Zaten mesleğin riski de yok. Yol boyunca düşüp kalmazsan, son derece eğlenceli zaman geçirirsin. Bir de bol bol fotoğraf çekmen gerekiyor. Eğer gittiğin yerlerin masraflarını başkaları karşılıyorsa, bu işe dört elle sarılmakta fayda var!..
Ben şimdilik kendi masraflarımı karşılayarak gittiğim yerlerin resmini kabataslak çıkarmaya çalışıyorum. Bol bol geziyorum, fotoğraf çekmiyorum, genellikle rehberleri de dinlemiyorum. Eksik kalan yer olursa google’dan tamamlıyorum. Çıktığım gezilerde bir tek şey hedefliyorum. Kimseyle tartışma, varlığını hissettirme ve sadece o anı yaşa. Eğer gezi hem kültür ağırlıklı hem de spor amaçlı ise birincil tercihim oluyor.
Uzun zamandır gitmek istediğim Kastamonu Dipsizgöl ve Gözetleme Kulesi gezisi böyle sürprizli oldu. Gezi davetine “Gözetleme Kulesi” film afişini de eklemişlerdi. Başrollerini Olgun Şimşek ve Nilay Erdönmez’in paylaştığı filmin cazibesine kapılarak yola çıktım. Hem doğanın içinde olacaktım, hem de daha önce izlediğim filmden karelere denk gelebilecektim.
Film Tosya otobüs terminali, Dipsizgöl mesire alanı ve Gözetleme Kulesi’nde çekilmiş. Hikaye doğa kanunlarından çok daha sert bir durumu, ensest vakasını işliyor. 30 Eylül 2017 tarihinde sahiplerini bulan 24. Uluslararası Adana Film Festivali’nde en iyi senarist ödülünü alan Pelin Esmer, 2012’de gösterime giren Gözetleme Kulesi filminin de senaryosunu yazmış ve yönetmiş.
Bu ilanın heyecanıyla Kastamonu iline bağlı Dipsizgöl’e ulaşmak için 235 kilometrelik yol kat ettik. Günübirlik bir gezi olduğu için sabah 07.00’de Ankara’dan çıktık, gece 22.00’de geri döndük.
Dipsizgöl efsanesi
Bölge 90 hektarlık çam ormanlarıyla dolu ve yabani hayvanların da yaşam alanı. Ormanlık alanın rakımı ise 1550 metre. Mesire alanında bulunan Dipsizgöl’ün derinliği 40 metreden fazla ve kaynak sularıyla besleniyor. Göl gerçekten çok küçük ve 500 metrekarelik bir alanı oluşturuyor.
Fotoğraf çekmek için güle oynaya dolaştığımız gölün çevresini yürüyerek on dakikada tamamladık. Bölge tam bir piknik alanı, ancak kar yağdığında kış romantizmini sevenler için kartpostal görüntüsü yaşatır güzellikte.
Bu krater gölünün kulaklara aşina bir de efsanesi var: “Rivayete göre yüzyıllar önce, Konarı köyündeki güzel genç kız ile yakışıklı Yörük delikanlısı, birbirlerine âşık olmuşlar. Yörük delikanlısı kızı babasından istetmiş. Ancak babası, kızını göçebe yaşayan bir delikanlıya veremeyeceğini, çünkü kızını çok sevdiğini, kızının köyden ayrılmasına dayanamayacağını söylemiş. Bunun üzerine her iki genç, birlikte kaçmaya karar vermişler.
"Şimdiki Dipsizgöl’ün bulunduğu yerde, sabaha karşı buluşacak ve kaçacaklarmış. Delikanlı buluşma yerine gitmiş, fakat kızcağız evden bir türlü çıkamamış. Yörük delikanlısı kızın gelmediğini görünce canına kıymış. Genç kız gecikmeli olarak buluşma yerine gelmiş ve sevgilisinin öldüğünü görünce o da canına kıymış. İşte, bu iki gencin birbirlerine kavuşamadan öldükleri yerde, Dipsizgöl oluşmuş.”
Efsane ne kadar gerçek bilmiyoruz ama, bölge yalnızca Dipsizgöl mesire alanıyla sınırlı değil. Son yıllarda Gözetleme Kulesi de oldukça tanınan bir yer olmuş geziseverler arasında.
Gözetleme Kulesi'nin kaderi
Kuleye çıkmak için doğa yürüyüşçüleri farklı parkurlar kullanıyor. Biz bu parkurlardan en kolayını seçtik. Ve araçların kullandığı yolu takip ederek, bazen rampa çıkarak bazen dağ eteğinde ağır ağır yürüyerek, üç buçuk kilometrelik yolu neşeli bir grupla bir buçuk saatte tamamladık. Gittiğimiz nokta Küre Dağları ve Ilgaz Dağ’ı zirvesinin görülebileceği 1750 metre yükseklikteki bir alandı.
Yeryüzü cenneti sayacağımız bu alan güneş ışıklarıyla ışıl ışıldı. Havası temiz, sis ve bulut olmadığı için manzara görüntümüz muhteşem berraklıktaydı. Ancak o güzellik içinde kötü olan, Gözetleme Kulesi’nin kırılıp dökülmüş perişan haliydi.
Zamanında orman bekçilerinin lojman olarak kullandığı mekanın içine yazılar yazılmış, cam ve çerçeveler parçalanmış, kule ziyaretçilerin insafına terkedilmiş. Oysa ki bu kadar yürümemizin bir amacı da filmle birlikte meşhur olan bu ortamın içinde olmaktı. Kulenin harabeye dönüşmüş hali insanı üzüyor. Bölge tanıtımının parçası olmuş bir mekanı sağlam tutmak yerine, kaderine terk etmek anlaşılır gibi değil.
Bazen dolaştığım yerlerin yok oluşunu gördükçe turizm gerekli mi diye düşünüyorum? Doğayı normal yollarla koruyamadığımıza göre yasaklar koymalıyız. Mesela Dipsizgöl mevkii küçük bir alan. Ancak hemen ortasına bir otel kondurmuşlar. Piknikçiler için mangal ocakları, masa ve banklar var gölün çevresinde.
Geçmişte yalnızca yöre halkı mesire alanı olarak kullanmış bu bölgeyi. Ancak bugün çok daha fazla kalabalıklara ev sahipliği yapıyor. Ve ne yazık ki, insan bulunduğu yeri o kadar hızlı yok ediyor. Bir süre sonra geçmişe dair bir iz kalmıyor. Sırf bu nedenle bazı yerlere hiç gitmemeyi tercih ediyorum.
Sonbaharda orman işçileri yoğun çalışıyormuş. Benim gördüğüm epey yaşlı ağaç kesmişlerdi. İşçilere takıldık “kurunun yanında yaşta yanmamıştır inşallah” diye. Gülüştüler.
Dikkatimizi çeken başa bir şeyde, yerli işçilerle birlikte yabancı işçilerin çalışıyor olmasıydı. Grupta bu durum epey kaygı yarattı. “Bunlar ajan olarak gelmiş olmasınlar” diye. Bir süre küçük çaplı suni bir gündem yarattık.
Aslında bu şekilde ajanlık faaliyeti yapılıyor mu bilmiyorum, ama bu yörenin ajanlarının işleri oldukça yorucu görünüyor. Düşünsenize sabahtan akşama kadar tonlarca ağırlıkta ağaçları kesiyor, parçalıyor ve taşıyorlar. Onlarda bol proteine ihtiyaç duymuşlar, iki tava dolusu yağda yumurta pişirmişlerdi. Bize de teklif ettiler, ama zamanımız olmadığı için kabul etmedik.
Aslında gezimiz Gözetleme Kulesi’nin yarattığı hayalkırıklığı dışında oldukça güzel geçti. Dipsizgöl’ün romantik bir çerçevesi var zaten. Yeşilin her tonunu görebilirsiniz. Şirin bir göl var. İçinde nilüferler yüzüyor. Çam ağaçlarının reçinesi mis gibi kokuyor.
Gözetleme Kulesi ise ıssızlığıyla insanı daha çok etkiliyor. Hatta bölgeyi keşfetmeden önce “Gözetleme Kulesi” filmini izleyin derim. Film beş yıl önce çekilmiş olsa da, maalesef konusu halen çok güncel.
Daha önce izlediğim filmi gece eve dönüşte tekrar izledim. Oyunculuk hayranlık uyandıracak derecede doğal ve masum. Malum nedenlerden dolayı vizyona girdiği dönemde yeterli ilgiyi görmemiş. Zaten bu filmi izlediğinizde Dipsizgöl’ü ve Gözetleme Kulesi’ni asla unutamazsınız.
Hangisi daha baskın geldi bilmiyorum ama hem doğa mucizesi Dipsizgöl, hem de insanın vahşi yönlerinin anlatıldığı Gözetleme Kulesi filmi, birbirine zıt iki duygunun, iyiliğin ve kötülüğün çatışması gibi geldi bana. (PT/