“Goebbels fabrikama geliyor. Tüm işçileri yüzleri birbirlerine dönük olacak şekilde sağlı sollu iki sıra halinde diziyor. Ben de ortalarında durup Nazi selamı vermek üzere kolumu kaldırmak zorundayım. Kolumu milim milim yukarı kaldırmam tam yarım saatimi alıyor. Goebbels verdiğim mücadeleyi bir tiyatro oyununu izlermiş gibi izliyor; ama yüzünde ne bir onaylama ne de bir tenkit ifadesi var. Kolumu nihayet havaya kaldırmayı başardığımda ise ağzından sadece şu üç kelime dökülüyor: ‘Sizin selamınızı istemiyorum’.”
Herr S., biraz aksi ve özgüveni yüksek bir Sosyal Demokrat Partisi üyesi. 20 küsur yıldır kendisi gibi partili olan arkadaşlarını istihdam ettiği orta ölçekli fabrikası, neredeyse onun varoluş nedeni. Herr S., rüyasında yaşadığı bu kötü deneyimi birkaç hafta sonra, 1933 yılında gazeteci ve yazar Charlotte Beradt’a anlatıyor.
Herr S.’nin rüyasından ilham alarak rüya toplamaya 1939 yılına dek devam eden Beradt, tüm bu keskin imgeler üzerinden, totaliter rejimlerin yurttaşlar üzerinde kurduğu baskının neden olduğu yabancılaşmayı, köksüzleşmeyi, izolasyonu, kimliksizleşmeyi ve hayatın olağan akışında meydana gelen süreksizliği göstermeye çalışıyor.
Freud’a göre rüyalar, bilinçdışındaki bastırılmış arzuların, korkuların ve düşüncelerin sembolik bir biçimde ortaya çıktığı yerler. Herr S.’nin rüyasına Goebbels’in gelmesi ve onu Nazi selamı vermeye zorlaması, otorite figürlerinin birey üzerindeki baskısını ve bu baskıya karşı duyulan korkuyu temsil ediyor ve bu rüya, Herr S.’nin güçsüzlük, çaresizlik ve direnç arzularını yansıtıyor. Goebbels’in yüz ifadesinin belirsizliği ve Herr S.’nin selamının reddedilmesi ise bireyin çabasının anlamsızlığı ve totaliter rejimin birey üzerindeki mutlak kontrolünü sembolize ediyor.
“Terör Rüyaları”
Asıl adı Charlotte Aron olan yazar Charlotte Beradt, 1907’de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Berlin'de doğdu. 1930'larda Nazi Almanyası'nda yaşayan insanların rüyalarını derleyip ilk ve tek kitabı olan “Rüyaların Üçüncü Reich'ı” (Das Dritte Reich des Traums) yazdı.
Beradt, üye olduğu Almanya Komünist Partisi’nden, “Stalinistleşme” sürecinde ayrıldı. Nazilerin iktidara gelmesinden sonra, 1933’te, ABD’ye iltica etti. Bir süre New York’ta kuaförlük yaparak geçimini sağladı, ardından Almanya gazete ve radyolarına işler yaptı. Arkadaşı da olan filozof Hannah Arendt’in bazı yazılarını Almancaya çevirdi. Arkadaşlarının teşvikiyle kaleme aldığı kitabı büyük ilgi gördü ve birçok dile çevrildi.
Beradt’ın fikri kitaplaşmadan önce, 21 Mart 1963’te WDR tarafından “Terör Rüyaları” isimli radyo programında yayınlandı. Kitap versiyonu ilk olarak 1966 yılında yayımlansa da Beradt bu tarihten önce rüyaları aktardığı defterini saklayarak ve bazen metinleri parça parça da olsa başka adreslere göndererek büyük risk aldı.
Çalışmasında insanların totaliter rejim altında nasıl rüya gördüğünü ve bu rüyaların politik baskıların bir yansıması olduğunu inceleyen yazar, bu rüyaları toplayarak ve analiz ederek, Nazi Almanyası’nın toplumsal ve bireysel psikoloji üzerindeki etkilerini belgeleyen önemli bir çalışma ortaya koydu.
Beradt, hem tarihsel bir belge hem de psikolojik bir araştırma olan kitabı için ikinci ve üçüncü ağızdan anlatılan rüyalar da dahil olmak üzere, 300 kişiden fazla bir örnekleme ulaştı.
Kaçış ve aidiyet
Kitapta korku ve baskının dışında otosansür, kimlik ve aidiyet, kaçış ve direniş temaları baskın olsa da rüyalar, daha çok Nazilerin insanlar üzerindeki baskıcı etkilerini ve yaydığı dehşeti yansıtıyor.
Çoğu rüyada Gestapo baskınları, ihbarlar ve keyfi tutuklamalar gibi otoriter rejim unsurları öne çıkıyor. Bu korku dolu rüyaların ardındaki temel etken, resmî otoritenin, bürokrasinin, yasaların, yasakların ve cezaların yoğunluğu.
Örneğin, ihbar edilme korkusuyla yaşamı kâbusa dönen bir belediye avukatı, rüyasında gelişmiş yöntemlerle kardeşiyle telefonda "Artık hiçbir şeyden keyif almıyorum" dediği için suçlandığı bir “Telefon Görüşmelerini Takip Merkezi” icat ediyor.
Viyanalı bir dükkân sahibi ise rüyasında, odanın köşesinde duran lambanın aniden konuşmaya başladığını ve hükümet karşıtı her söylemini, her şakasını polise anlattığını görüyor. Diktatörlük altında görülen rüyalarda korku, ıstırap verici bir utançla iç içe geçiyor. En korkunç kâbusları ise bittabi Nazi Almanyası’nda en acımasız zulümlere maruz kalan Yahudiler görüyor.
Kitabını Sigmund Freud’un rüya yorumlarına ilişkin teorileri temelinde kurguluyan yazar, kitabına otorite figürleriyle başlıyor, utanç ve korkuyla son veriyor.
Çünkü kitabın sonsözünü kaleme alan Barbara Hahn’ın da söylediği gibi: “Totaliter rejimler takipçileri olmadan ayakta kalamaz. Beradt’ın kitabı, insanların nasıl birer yandaşa dönüştüğünü ortaya koyar. Nasıl eğilip büküldüklerini, içsel dirençlerinin nasıl kırıldığını gözler önüne serer. Rüyaların Üçüncü Reich’ı aynı zamanda mutlak tahakkümün teorisidir.” (TY)
Künye
Rüyaların Üçüncü Reich'ı
Charlotte Beradt
İletişim Yayınları
Çeviren: Aslı Önal
Editör: Tanıl Bora
Sayfa: 148 sayfa
Kapak: Suat Aysu
Kitapla ilgili detaylı bilgi için tıklayın.