Bir kitap fuarı daha bitti. Bu vesileyle güncelle bağlantılı yeni çıkmış bazı kitaplar üzerinde duracağım.
Bunlardan biri de Ayrıntı Yayınlarından Eylül 2017 basımı olan Oktay Duman tarafından yazılmış “Devrimcilerin Filistin Günlüğü 2 (1976-1985)” adlı kitabı. Onlarca kişiyle görüşülerek derlenen bu kitabın güncelle bağlantılı yanını, Suriye’deki iç savaşın 30 yıl öncesinin ipuçlarının ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) ana gövdesinin siyasal İslamcı bir yapıya kayışının izlekleri oluşturuyor.
12 Eylül darbesi sonrasında yakalanmamak için bir sığınak bulmak ve askeri eğitim alarak tekrar yurda dönüp mücadeleyi devam ettirmek gibi gerekçelerle Suriye’ye ve Lübnan’a giden kimi solcu militanlarla yapılan bir sözlü tarih çalışması olan bu kitabın bir önemi de Türkiye solunun Filistin mücadelesinde yer alışının birinci ellerden anlatısıdır.
Kitaptan alıntıladığım ve bir kısmına da yorumumu (bu paragrafları Y harfiyle gösterdim) kattığım bazı notlar:
* Ortadoğu’ya giden militanlar, Türkiye’de silahlı mücadeleyi savunan sol örgüt üyeleridir.
* Kitapta Türkiye Komünist Partisi (Birlik) (TKP(B)), Türkiye Komünist Emek Partisi (TKEP), Kurtuluş, Acilciler, Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB), Dev-Sol örgütlerinden kişilerle görüşmeler yapılmış.
* Ortadoğu’ya giden sol örgütlerden Sovyetler Birliği’ni sosyal emperyalist olarak gören ve genel olarak ‘halkın sülalesi’ denilen kesimlerden hemen hemen kimse yok. Birkaç Partizan veya Türkiye İşçi Köylü Ordusu (TİKKO) üyesi kişi var. Bunun nedeni, Suriye ile Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler içinde olması ve oradan destek görmesi.
* 1982 yılında İsrail, Lübnan’a yerleşmiş olan FKÖ’yü oradan çıkarmak ve dağıtmak için Lübnan’ı ve başkenti Beyrut’u işgal eder. Bu işgal öyle kanlı olur ki, ortalık cehenneme döner. Türkiyeli birçok devrimci enternasyonalist bir görüşle Filistinlilerle birlikte İsrail ordusuna ve Lübnanlı Falanjistlere (partilerinin adı Ketayyip) karşı savaşırlar. Yazarın tespit edilebildiği kadarıyla bu savaşta Türkiyeli 39 devrimci ölür.
* İsrail ordusu özellikle Türkiyeli savaşçılar üzerinde daha bir dikkatle dururlar. Bunun nedeni, 1971 yılında İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom’un Mahir Çayan ve arkadaşları tarafından kaçırılıp öldürülmesidir.
* İlginç bir bilgi; Filistinliler savaşta ölülerini kefenlemeden, olduğu gibi üstündeki kıyafetle birlikte gömüyorlar. Herhalde savaş koşullarından olsa gerek.
* Filistinliler Ortadoğu toplumları içinde en çok okuyan (zorunlu olarak yurtdışı üniversitelerinde) ve doktor, avukat, mühendis gibi mesleklere sahip olan bir toplumu oluşturuyor. Sosyal ve kültürel ilişkilerde bu durum, onları diğerlerinden olumlu anlamda farklı kılıyor.
* Uluslararası anlaşma sonucunda Filistinli militanlar Cezayir, Tunus, Ürdün gibi çeşitli ülkelere dağıtılırlar. Ayrılmalarından kısa bir süre sonra 17 Eylül 1982 yılında Batı Beyrut’ta, içinde Filistinli kadınların, yaşlıların ve çocukların bulunduğu Sabra ve Şatilla kamplarında İsrail destekli Falanjist faşistler tarafından katliam yapılır. 5 bin insan katledilir ve buldozerlerle açılan çukurlara gömülür. Katliam kararı İsrail Başbakanı Menahem Begin ve Savunma Bakanı Ariel Şaron tarafından alınır.
* Filistin ve Lübnanlı örgütlerle birlikte Türkiye sol örgütlerinde içinde bulunduğu bir platform kurulur. 12 Eylül faşist cuntasını teşhir etmek için yürütülen bir imza kampanyasına bu platformun bir üyesi olan Halid Meşal de imza verir. Filistinli siyasetçi Halid Meşal, 2004 yılından beri HAMAS örgütünün lideri olup İhvanı Müslim hareketinin içindedir. Nereden nereye… (Y)
* Filistin Kurtuluş Örgütü’nün en büyük kesimini Yaser Arafat’ın başkanlığını yürüttüğü El Fetih örgütü oluşturur. El Fetih, gittikçe İslamcı bir çizgiye kayar. Bunun nedeni, başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinden aldığı para yardımıdır. FKÖ içindeki sol yapılar azınlıkta kalırlar. Sovyetlerin çöküşüyle birlikte Filistin hareketindeki sol örgütler güçsüzleşir ve hareket İslamcıların egemenliğine geçer. Bu örnek de gösteriyor ki, Körfez sermayesi radikal İslamcı hareketlerin aktive olmasının ana kaynağını oluşturuyor. (Y)
* Sosyalist Blokun çöküşü, Ortadoğu’daki devrimci hareketlerin de çöküşüdür. (Y)
* 1990’lara doğru silahlı mücadeleyi savunan sol örgütler de kadrolarının yakalanmasından çok, dünyadaki köklü değişimlerden dolayı gittikçe sönümlenmişlerdir. (Y)
* Kitabın yazarı Oktay Duman 2016 yılının ocak ayında Şam’a ve eskiden Filistinlilerin kamplarının olduğu bölgeler gider. Yazar şöyle diyor: “Baas tugaylarının mevzilerini ziyaret ettim. Binlerce Filistinli, Suriye’nin değişik kentlerinde olduğu gibi Kuneytra’da da Suriye’ye karşı Selefi güçlerin safında yer alıyor ve sınırın hemen dibindeki İsrail’i güçlü bir cephe gerisi olarak değerlendiriyorlardı. Selefi grupların saflarında savaşan ve ölen Filistinlilerin sayısının bu kadar çok olması; zamanla hareketin nasıl bir siyasal erozyon yaşadığının da çarpıcı bir göstergesiydi.” (Syf. 182)
* Kitaptaki anlatı döneminden bugüne kadar yaklaşık 40 yıllık dönemde hiçbir siyasal İslamcı hareketin İsrail’le bir çatışması olmadı. Buna siyasal İslam’ın etkisine giren Filistin örgütleri de dahil. İsrail’i her türlü melanetin başı sayan İslamcıların İsrail’e laftan öte söyledikleri bir şey yok. Filistinli akademisyen Edward Said bile bir intifadacı (direnişçi) gibi İsrail tarafına taşlar attı. Ama tekbirler eşliğinde insan boğazlayanlar İsrail’e bir taş dahi atmadılar, atamadılar! (Y)
* Son olarak çok önemli bir notu ekleyeceğim. Ortadoğu’ya giden PKK dışındaki sol örgütlerin hemen hepsi şöyle diyorlar: "Bizler buradaki koşulları değerlendiremedik. Dolayısıyla Türkiye’de de mücadeleyi sürdüremedik. Bunu bir tek PKK yaptı." Bunları söyleyenlerin hiçbiri PKK’nin kendi örgütlerinden temelde mücadele amaç ve dayanaklarının farklı olduğu gerçeğini ifade etmiyorlar. Bunu elbette biliyorlar ama söylemiyorlar çünkü, siyasal iddialarının boşa çıktığını ifade etmekten hala kaçınıyorlar. (Y) (HŞ/HK)
Künye: Devrimcilerin Filistin Günlüğü 2, Oktay Duman, Ayrıntı Yayınları, İstanbul Eylül 2017