Komünizmin yıkılışından 13 yıl sonra, rejim değişikliğinde büyük payı olan bir aktörü keşfetti Polonyalılar. İsminin neredeyse devrimle özdeşleştiği Lech Walesa’nın eşi, Danuta Walesa’yı. "Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır (!)" sözü gibi, Danuta Walesa’nın yaşam hikayesi işte bu türden. Bu yazı ne komünizme bir ağıt, ne de kapitalizme güzellemedir; sadece köylü Danuta’nın hikayesidir.
Evlilik yaşamı boyunca ailesini ihmal etmekle suçladığı Lech Walesa’nın halen kendilerine bir eş ve bir baba olarak dönmesini bekleyen Danuta Walesa, önceki yıl ‘Hayaller ve Sırlar’ ismiyle yayınladığı kitabında anlattığı öz yaşam hikayesi Yeşilçam filmlerine konu olacak türden. Tanrının bile unuttuğu, kuş uçmaz kervan geçmez fakir bir köyden tezgahtarlığa ve sonra ‘first lady’liğe uzanan hayat hikayesi onunki.
Danuta, 1949 yılında Mazovya Voyvodalığı’na bağlı Krypy köyünde doğduğunda hiçbir zaman için bu köyde bir yaşam tasavvur etmedi kendine. Dededen kalma 5 hektarlık taşlı tarlayı eken bir babanın 9 çocuğundan biri olan Danuta, pek çok Anadolu insanının yabancı olmadığı elektriksiz, susuz, tuvaletsiz bir evde büyür.
Ev ve ahırın temizlik işleri, kışlık erzak yapımı onun da kaçınılmaz görevleri arasında yerini alır kısa sürede. Köyde geçirdiği yılları bedenen orada, ancak ruhen değilmiş gibi ifade eden Danuta, kardeşleriyle birlikte kar kıyamette kilometrelerce yürüyerek ilköğrenimini tamamlasa da bu çetin yürüyüş koyu Katolik Polonya’da pazar günleri ise kilise için devam eder. Ne bir başka ailede doğsaydı hayatının başka türlü olacağı, ne de üniversite okusaydı daha iyi yaşama sahip olacağı türden hiçbir hayıflanma duygusuna sahip olmayan Danuta, 19 yaşında Gdansk şehrindeki halasını ziyarete gider, gidiş o gidiştir.
1968 yılında Danuta’nın ikinci kez doğduğu Gdansk’te çalıştığı çiçekçi dükkanına genç bir adam gelir para bozdurmak için, ertesi gün bir daha gelir, bir yıl sonra da evlenirler, o artık Danuta Walesa’dır. Evlenirler, ancak Danuta maddi imkansızlık nedeniyle bir süre daha halasının yanında, Lech de bekar arkadaşlarıyla kalmaya devam eder. Sonrasında tersanenin kiraladığı bir odaya yerleşen çiçeği burnunda çiftin odasına her ne kadar bir başkasının odasından geçilse de, kapısı yarı tahta yarı cam olsa da, tuvaleti apartman merdivenlerinde herkesin kullanımına açık olsa da, mutfakta su ısıtıp, odada leğende yıkanıyor olsalar da kör kütük aşıklardır birbirlerine, samanlığın seyran olmasının önünde ne tür bir engel olabilir ki?
İlk gözaltı
Bir yıl sonra sekiz çocuğundan ilkini kucağına alacaktır Danuta. Genç anne daha hastanede loğusa şerbetini yudumlarken Lech yememiş içmemiş bir vaziyette soluğu nüfus dairesinde alır ‘Boleslaw’ babasının ismi olmak suretiyle oğlunu Boleslaw Bogdan ismiyle nüfusa kaydettirir. Bu Lech’in Danuta’ya danışmadan aldığı ne ilk karardır ne de son olacaktır.
Evlendikten sonra Danuta hiç çalışmaz, kendini kocası ve çocuklarına adayacak kutsal bir annedir o artık. 15 Aralık 1970’te tersaneden dönen Lech eşine kısık bir sesle “Bugün tersanede milicja* ile savaş oldu, sokakları kan götürdü” dese de nereden bilebilir ki kutsal anne, merkezden uzak oturmaktadırlar, televizyonlar da, prototipler de bir şey söylememektedirler. İki gün sonra akşam saatlerinde iki adam geldiğinde Lech’i almaya, küçük Bogdan iki aylıktır, Katolikler için en kutsal bayram olan Noel’e ise bir kaç gün kalmıştır, hiçbir birikimleri de yoktur üstelik. Nereye götürüldüğünü bilmeyen Lech’in o vakit elinden gelen tek şey ise alyans ve saatini çıkarıp Danuta’ya uzatması ve “Dönmezsem bunları sat” sözlerinden ibarettir. Sonraki yıllarda bu akşamın kendisinde hiçbir etki yaratmadığını söyleyecek olan Danuta, ertesi gün kocasının yanına para almadığını bildiğinden ona sigara götürmeye karar verir, ancak vardığı karakolda dün gece kimsenin gözaltına alınmadığı cevabı karşısında çaresizce evine döner. Ne yapabilirdi ki? O tarihlerde muhalefetin varlığını kimse duymamış, Lech de ona başının sıkıştığı durumlarda gidebileceği bir kimseyi işaret etmemişti. 3-4 gün sonra kim olduğunu bilmediği bir adam çalar Danuta’nın kapısını ve yalnızca şu kadarını söyler: “Hükümet değişecek, Lech’i bırakacaklar.” Gerçekten de Gomulka’nın yerine Gierek gelir ve Lech’i serbest bırakırlar. Eve gelince baş ağrısından yakınan Lech, Danuta’ya ne olup bittiğine dair tek kelime dahi anlatmaz.
70’li yıllar Lech’in tersanede çalıştığı, işsiz kaldığında araba tamir ettiği yıllardır, lotodan para kazanır eve televizyon alır. Zengin olmadıkları gibi fakir de değillerdir, kendi yağları ile kavrulduklarını düşünen Danuta, yıllar sonra kıt kanaat geçindiklerinin farkına varacaktır.
Çocukların peşi sıra doğmakta olduğu 70’li yıllardan itibaren Lech kendini devrime adar, yıllarca attığı her adım takip edilse de bunların hiçbirini, hatta muhalefet hareketine bağlandığını bile söylemez Danuta’ya.
Danuta çocuklarıyla ilgilenen bir annedir, evin bacasını tüttüren bir eştir. Yıllar sonra “Seni korkutmamak için hiç anlatmadım” şeklinde açıklasa da Lech suskunluğunu, evine tanımadığı insanların geldiği Danuta broşürlerin ortaya çıkması ile anlar olan biteni.
İlk uykusuzluk
80’li yılların ilk yarısında evlerinde basılan broşürleri buzdolabında saklayan Lech, lotodan kazandığı bir başka para ile çamaşır makinası almıştır evine bu kez. Gittikçe artan politik faaliyetleri nedeniyle kendisinin ve çocuklarının ihmal edildiğini düşünen Danuta, yedinci çocuğunu da Lech gözaltındayken doğurur.
14 Ağustos 1980’de başlayan tersane grevi ise Danuta’nın da hayatının en güzel günleri olur.
Perşembe günü evden çocuğunu nüfusa kaydettirmeye çıkan Lech greve katılır. Özgür Avrupa Radyosu’nda haberi duyanlar Lech çalışmadığından ve de kalabalık ailesi olduğundan meyve, süt, bulgur, hatta para yardımı amacıyla Danuta’yı ziyarete gelir. Bu kişilerin varlığı sayesinde kendini güvende hisseden Danuta, birkaç gün sonra Rus ordusunun Polonya’ya gireceği, milicjanın tersaneye operasyon düzenleyeceği söylentileri üzerine ilk kez uyuyamaz.
İlk yurtdışı
81 yılında Solidarnosc heyetiyle birlikte Papa 2. Jan Paul’u ziyareti vesilesiyle ilk kez yurtdışına çıkan Danuta, görüşmeyi ‘olağanüstü’ şeklinde niteler, ancak Roma’da gördükleri karşısında ise neredeyse küçük dilini yutar. Bir tarafta gri, yorgun Polonya, diğer tarafta renkleriyle bar bar bağıran Roma, etin karta bağlandığı, metrelerce kuyrukların oluştuğu Polonya, salam-sucukların neredeyse dükkanların dışına taşmışçasına askılarda sallandığı Roma.
12 Aralık 1981. Lech gece yarısına doğru eve döner, telefona elini attığında ise saat 22’den beri kesik olduğunu söyleyen Danuta’ya “Bunlar bir şey yapacaklar” der ve yatarlar, gece yarısı milicja Lech’i götürür. Ertesi gün Lech ile telefonla konuşmasına imkan tanınan Danuta’ya şöyle seslenir kocası: “Darbe oldu, olağanüstü hal var, bu durum belki 1 yıl sürecek.”
Gerçekten de tam 1 yıl süren Lech’in yokluğu hiç zor gelmez Danuta’ya, alışkındır zaten o önceki gözaltılardan, ‘Solidarnosc’ gezilerinden yahut Varşova görüşmelerinden. O gün itibarıyla 6 çocuğa bakmaktadır, nasıl bekleyebilirdi ki Lech’i? Bunca iş güçten bitkin düşen Danuta, gece olduğunda da doğrudan yatağa. Nitekim kutsal annelik duygusudur eşinin gözaltına alınışının birkaç gün sonrasında Noel için almak zorunda olduğu domuzu nasıl getireceği problemini paylaştığı polis şefinin hazırlattığı seyahat izin kağıdı ve makam aracıyla şehrin 250 km dışına yollayan onu.
İlk gözyaşı
Varşova yakınlarında izole bir bölgede tutulan Lech’i ziyarete gider bir yıl boyunca devletin tahsis ettiği arabayla Danuta, yalnızca bebek olanını yanına alıp, diğer çocuklarını eş dosta emanet ederek. İşte bu ziyaretler esnasında mahpus Lech’in gözü, kulağı, sesi olur Danuta, kocası adına demeçler verir, gizliden gizliye mektuplar taşır dışarıdan içeri, içeriden dışarı. Yine bugünlerden birinde 30’lu yaşlarda bir adam elinden tuttuğu 10 yaşlarında bir çocuk ile çalar kapısını. Danuta’nın içeri buyur ettiği genç adam antrede başını genç kadının omuzuna yaslayarak ağlamaya başlar. “Kimsin? Niçin ağlıyorsun? Buraya ağlamaya mı geldin?” soruları karşısında genç adam “Sizi görmek istedim nasıl dayanıyorsunuz diye, lütfen dayanın” der ve gider.
Mart ayı, Lech hapistedir ve yedinci çocuk Maria doğar, Danuta bir umut bekler, doğuma bırakmadılar belki vaftize kısmet diye. Ancak nafile bir bekleyiştir onunki, ilk kez ağlar Danuta. Anlamıştır artık, tamamen yalnızdır. Lech’in vaftize bırakılmadığını duyan halk ve gazeteciler kiliseden de, sonraki günler Danuta’nın evinden de eksik olmaz. Danuta hem ailevi hem de kamusal görev üstlenmiştir artık, ne zaman ki Lech’i bırakırlar işte o zaman geri plana geçecektir.
Lech’in 10 Aralık 1983’te layık görüldüğü Nobel Barış Ödülü’nü de Danuta alacaktır. Bu ödül töreni ve Papa görüşmeleri yaşamının en önemli, en mutlu anlarını oluşturacak olsa da Danuta ödülü almaya gideceğini Lech’den değil de bir gazeteciden duyar. Kocası bir basın toplantısında açıklar kararını, endişelidir, komünistler ödül töreni dönüşü ülkeye girişine izin vermez de gurbette kalıverir diye. Mahalle kuaförünün mantosu, bir arkadaşının annesinin elbisesini giyerek gittiği ödül töreni Danuta için olağanüstü etkileyicidir. Özgürlük savaşlarının bir kanıtı olarak gördüğü, diğer komünist ülkeler için de umut oluşturduğunu düşündüğü bu ödülün 2009 yılı ABD Başkanı Barack Obama’ya hangi sebeple verildiğini ise hiçbir zaman anlayamaz Danuta.
Walesa ailesi yıllar boyunca sivil ve resmi polis tarafından sürekli takip edilir, daha iyi dinlenebilmeleri açısından için evlerinin yakınlarında ev kiralanır. Gizliden de değildir bu takipler, öyle ki polisler birlikte asansöre binmekten de çekinmezler. Danuta Lech’in evde olmadığı bir gün kızlarından birinin dirseğinin çatlamasıyla fırlar evden yakındaki taksi durağına, taksi yoktur, bekle bekle gelmez, yardım edecek kimse de yoktur, küçük kız çığlık çığlığadır, polis yanaşır ve öneri üzerine Danuta polis arabasıyla hastaneye gider. Durumlarını biraz düzelttiklerinde ise orman içinde aldıkları bir yazlık evin önünde de nöbetlerini sürdürür polisler, çok geçmeden yan tarafta bir arsa satıldığı duyulur, ekonomik krizdeki Polonya’da inşaat malzemesi bulmanın neredeyse imkansız olduğu bir zamanda süratle bir ev dikilir Walesalara komşu, onları daha iyi dinleyebilmek için.
ABD Başkanı George H.W. Bush, İngiltere Başbakanı Thatcher, senatör Kenedy, Mitterand, Elton John, Joan Baez, Jane Fonda, Robert De Niro Walesaları ziyarete gelen binlerce insandan yalnızca dünyaca ünlü olanlardır. Bushlara evlerinde öğlen yemeği ikram eden Danuta için yalnızca bir sendika başkanı olan eşini dünyanın en güçlü devlet başkanın ziyaret etmesini büyük bir onur, aynı zamanda özgürlük savaşlarının sembolik zaferidir.
Lech cumhurbaşkanlığı adaylığını da danışacak değildir elbette karısına. 4 Haziran 1989 komünizm çöker, yüzde 90’lık katılımın sağlandığı ilk özgür seçimlerde Vatandaş Komitesi Üyeleri kazanır, Danuta artık bir ‘first lady’dir. Cumhurbaşkanı eşi olarak katıldığı resmi törenler dışında çocuklarıyla birlikte yine Gdansk’te yaşamını sürdürecektir Danuta.
Sonsuz bekleyiş
Komünizm sonrası devam eden ekonomik kriz, halkın bugünden yarına hemen her şeyin iyi olacağı beklentisi, Lech’in de sıradan insanlarla yavaş yavaş kontağını kesmesi ikinci kez aday olduğu cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kendisi açısından fiyaskoyla sonuçlanmasına sebep olur. Lech Walesa yorgun ve üzgün olsa da, güzel bir tarihin iştirakçisi olsa da, bir heykel olmak istemez, politikayla uğraşmakta ısrarlıdır. Danuta ise Gdansk’teki evlerinde bu kez torunlarıyla vakit geçirir, zaman zaman da çeşitli organizasyonlara eşlik eder. 1980 Eylülü itibarıyla kendini politikaya adayan Lech’in yardımı olmaksızın yaşamaya alışan Danuta, cumhurbaşkanlığının ardından, ilerleyen yaşı sebebiyle belki kendilerine döner düşüncesiyle beklediği kocası tarafından son olarak da bilgisayarla takas edilir. Gündüz internetle meşgul olan, gece ise kulağında radyoyla yatağa giren Lech için bilgisayar adeta ikinci bir insan yerini alır.
Danuta. Zamanı geri getirmenin mümkün olması durumunda hiçbir şeyi değiştirmeyecek olan Danuta. Hiçbir şeye hayıflanmayan. Zorluklara, kendini feda etmelere, hatta eşi ve kendisinin köy kökenli olup üniversite okumadıkları için kimi çevrelerce aşağılanmalarına.
Su gibi akıp giden hayat karşısında halen Lech’in kendisine dönmesini bekleyen Danuta. (EO/HK)
* Milicja: Komünizm dönemi polis teşkilatı
* Danuta Walesa, Marzenia i Tajemnice (Hayaller ve Sırlar)- Wydawnictwo Literackie, Krakow, 2011