27 Nisan 2009 tarihinde Bostancı'da bir eve operasyon düzenlenmiş ve bu operasyonda Devrimci Karargâh örgütü üyesi Orhan Yılmazkaya polisle yaklaşık altı saat süren bir çatışmaya girmişti. Çatışmada Yılmazkaya, baş komiser Semih Balaban ve 16 yaşındaki Mazlum Şeker adlı bir genç yaşamını yitirmişti; yedi polis de yaralanmıştı.
Bu olayın ardından Bostancı'daki bu eve giren çıkan, Orhan Yılmazkaya ile ilişkisi olan hemen herkesi tutuklamıştı.
İlk dalga da tutuklanan 16'sı tutuklu 17 kişi, yaklaşık 10 ay sonra 23 Şubat 2010 tarihinde mahkemeye çıkarılmış ve 10 kişi tahliye edilmişti. Daha sonra yapılan operasyonların birisinde iki kişi tutuklanmış, diğerinde ise gözaltına alınan 16 kişiden 14'ü tutuklanmıştı. Böylece davada tutuklu yargılanan sayısı 35'e yükselmişti!
21 Eylül 2010 tarihinde Demokrasi İçin Birlik Hareketi çalışmalarında yer alan Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi, Sosyalist Parti, Sosyalist Demokrasi Partisi üyelerinin de içinde olduğu 22 kişi operasyonla evlerinden alınmış, 14'ü tutuklanmıştı. Davada yargılananların sayısı 57'ye yükselmişti!
21 Eylül operasyonuyla alınanlar ise yaklaşık yedi ay sonra, 13 Nisan'da hâkim karşına çıkarılırken, sosyalistlere kendilerini savunma fırsatı verilmeden davanın ana davayla birleştirilmesi kararı verilmiş ve duruşma 11 Ağustos tarihine ertelenmişti. 11 ay sonra yargılanmalarına başlanan sosyalistlerden sekiz kişi 11-12 Ağustos tarihlerinde görülen davada tahliye edilmişti.
Bugün itibariyle Devrimci Karargâh davasında 12'si tutuklu 57 kişi yargılanıyor. Üç yıl önce başlayan ve bugüne kadar tutuklanan 46 kişiden, 34'ü aylarca hapis yattıktan sonra bir "Pardon" ile tahliye edildi. Birbiriyle alakasız onlarca insanın yargılandığı dava, devrimcilerin yargılandığı bir torba dava olma statüsünü koruyor ve davaya sürekli yeni "sanıklar" ekleniyor.*
Davada örgüt adına çeşitli eylemler yaptığını kabul eden birkaç kişi dışında kimsenin, ne örgütle ne de isnat edilen suçlarla bir ilgileri olmadığı halde, bu davadan yargılanmaya devam ediliyorlar. İşin daha da ilginç kısmı ise şu; Devrimci Karargâh üyesi olduğunu kabul eden sanıkların ifadelerinde ve örgütün yayınladığı bildirilerde de, yargılananların örgütle ilişkisi olmadığı belirtiliyor.
Tutuklu yargılanan Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi sözcüsü Tuncay Yılmaz, Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi üyesi Semih Aydın, Bilim ve Gelecek dergisi editörü Osman Baha Okar, Red dergisi yazarı Hakan Soytemiz ve Sosyalist Demokrasi Partisi üyesi İbrahim Turgut hâlâ tutuklu yargılanıyor.
Hepsinin tutukluk süreleri 600 günü buldu. İddianamelerinde ise alışkın olduğumuz üzere; sol içerikli yayınlar, bazı konuşmaların güvenlik görevlilerince farklı yorumlanışı, afiş-pankart vb. var. Anlayacağınız hiçbir şey yok! Başka birçok davada da olduğu gibi...
Tutuklu yargılanmaları hatta yargılanmaları için hiçbir sebep bulunmayan bu insanların 600 gündür tutuklu kalmalarının hiçbir gerekçesi yok! Öncelikle özgürlükleri ellerinden alınan bu insanlara ve "dışarıdaki mahpuslara" yakınlarına yapılan eziyetin hesabının verilmesi gerekiyor.
Sizler bu satırları okurken onlar Beşiktaş Adliyesi 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 5. kez hâkim karşısında olacaklar. Özgürlük ve adalet taleplerini yineleyecekler. Tuncay'ın, Semih'in, Baha'nın, İbrahim'in, Hakan'ın bir an önce serbest bırakılmasını ve aramıza dönmelerini istiyoruz. Onları yalnız bırakmayıp mahkemede yanlarında olacağız.
Tuncay'a tutuklanmasından birkaç ay sonra yazığım bir mektupta "Yoldaşların sana 1 Mayıs'ta zarfsız kuşlar göndererek" demiştim. Gülfer, "Sevgilimi 1 Mayıs'a kadar içeride tutmaya niyetin var herhalde!" diye sitem etmişti. İkinci 1 Mayıs geldi! Bu 1 Mayıs'ta zarfsız kuşlar göndermek istemiyoruz! Taksim Meydanı'na hep birlikte yürümek istiyoruz...
İnanıyoruz; "Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen günlerdedir?"
* 6 Aralık 2011 tarihinde yapılan son operasyonda aralarında Türkiye Gerçeği dergisi yazarı Mehmet Güneş, İstanbul Üniversitesi öğrencisi Deniz Küçükbumin ve Boğaziçi Üniversitesi Şeyma Özcan'ın da olduğu 14 kişi tutuklandı. İddianameleri geçtiğimiz günlerde kabul edildi. Dosyalarının ana dava ile birleştirilmesi kararı iddianamenin kabulü esnasında verildi.