Vera Zasuliç, bir soylunun kızıydı. 1868’de devrimci düşünceleri benimsedi. Sonraki yaşamının çoğunu hapiste, yeraltında ve sürgünde geçirdi.
1869 yılının Şubat ve Mart öğrenci aylarında, ülkedeki öğrenci eylemleri yeniden yükselir. Neçayev yurtdışına kaçar. Ardından öncülük ettiği grubun birçok üyesi tutuklanır. Moskova'ya dönen Neçayev, olası bir 'ihanetçiyi' ortadan kaldırma kararını verince Vera bir kez daha, olayla hiç alakası olmadığı halde tutuklanır. Neçayev'in yargılandığı ve Vera'nın da şahitlik yapması için götürüldüğü dava duruşmasını izleyenlerden biri de, Dostoyevski'dir. Hatta öyle ki, Ecinniler romanındaki Verhovenski, Neçayev'in izlerini taşır. Yıllar sonra bu kez Vera sanık koltuğunda oturduğunda Dostoyevski yine izleyiciler arasında olacaktır.
1869’da Neçayev’le olan ilişkisi yüzünden tutuklanan ve dört yıl hapis ve sürgün hayatı yaşayan Vera Zasuliç sürgün cezasını bitirdiğinde, kendini adamış bir devrimciydi. Güney Rusya’da militan bir Bakuninist grup olan Kiev Ayaklanmacılarına katıldı. Bunu izleyen yıllarda yeraltında çalıştı. Temmuz 1877 Petersburg valisi General Trepov, huzurunda şapkasını çıkarmadığı için bir siyasi mahkumun kırbaçlamasını emretti. Vera 24 Ocak 1878’de Trepov’un ofisine gitti ve dilekçe vermeye gelen bir oda dolusu insanın gözü önünde onu vurdu. (Vera Zasuliç bu suikast girişiminden dolayı yargılandı ve beraat etti.) Bundan sonra, devrimciler şiddete şiddetle karşılık vereceklerdi.
Olaylı duruşmadan hemen sonra saklanmaya başlar. Arkadaşları, yurtdışına kaçması için baskı uygular. Vera gitmek istemez ancak sonunda kabul eder. İsviçre'ye gider. Cenevre'de dehşet içinde suikast girişiminden ötürü, özellikle anarşist çevrelerce kahramanlaştırıldığını algılar. O yeni çevresinde hemen hemen kimseyi tanımazken, herkes onu tanımaktadır. Kimine göre insanlık sevgisiyle hareket eden saf ve masum bir genç kadındır. Kimine göre ise bir elinde silahı, bir elinde kızıl bayrak kuvvetli devrimcidir. Ama yaptığı eylemin başka eylemlere örnek olduğunu görür. Ülkesinden sürekli yeni suikast haberleri gelmektedir. 1 Şubat 1878’de ajan Nikoforof devrimciler tarafından öldürülür. Bu olaydan 24 gün sonra Kiev savcısına suikast düzenlenir. Bir ay sonra polis şefi Heyking vurulur. Yapılan her suikast eylemi daha yüksek sesle alkışlanmaktadır. Ve sonunda 2 Nisan 1879’da bir devrimci, Çar'ı öldürmeye kalkışıp, onu bir tavşan gibi kovalayınca Vera üç gün süren bir sessizliğe gömülür. Yaptığı eylemin sonuçlarını sorgulamaya başlamıştır.
Narodnikler'in Toprak ve Özgürlük adlı örgütlerinin 1879'da toplanan Voronej Kongresi'nde, örgüt biri bireysel teröre dayalı siyasi mücadeleden yana olan diğeri şiddete karşı çıkıp siyasi mücadeleyi temel alan iki gruba bölündü. Zasuliç bölünme sırasında, Plehanov ve Akselrod'la birlikte ikinci grupta yer aldı. Bunu izleyen yıllarda 1880'den sonra kendisi gibi yurt dışında sürgün yaşamı sürmek zorunda kalan Plehanov ve Akselrod'la birlikte Marksizmi benimsedi. 1883'te Plehanov'un önderliğinde Cenevre'de kurulan ilk Rus Marksist örgütü olan Emeğin Kurtuluşu grubunun kurucuları arasında yer aldı. Marx ve Engels ile mektuplaştı. Marx'ın eserlerini Rusça'ya çevirdi. Bütün hayatını devrimin koşullarını hazırlamaya adadı. Marx, Engels, Lenin ve Troçki, yakın temas içinde olduğu isimlerden sadece birkaçıdır.
Üyesi olduğu Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi (RSDİP), 1903'te ikiye bölününce Menşevikleri destekledi. 1908'den sonra partinin yasadışı etkinliklerine son vermesini savunan ve tasfiyeciler olarak bilinen grubun önderleri arasında yer alan Zasuliç 1917'de Bolşeviklerin iktidara el koymalarına karşı çıktı.
Lenin onun için şunları söylemiştir;
“... Bir kere, Vera Zasuliç bütün tasfiyeciler gibi Parti’ye kara çalmak için elinden geleni yapıyor, ne var ki, yazar olarak içtenliği kendisini öylesine net bir biçimde sergiliyor ki, şaşırtıcı oluyor. Makalede şunları okuyoruz: ‘Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisi, İkinci Kongrede kurulan ve hemen bölünen, işçiler arasında propaganda ve ajitasyon yapmaya yönelik bir aydın örgütüdür.”
Aslında Parti 1898 yılında kuruldu ve 1895-96 döneminde kendisine, kitlesel bir işçi sınıfı hareketi sağlamayı temel aldı. Düzineler ve yüzlerce işçi (St. Petersburg’daki merhum Babuşkin gibi) çalışma gruplarındaki konferanslara katılmakla kalmayıp, daha 1894-95’lerde ajitasyonu kendileri yürüttüler ve sonra da diğer kentlerde işçi örgütleri kurdular (Babuşkin’in St. Petersburg’dan sürüldüğü zaman kurduğu Ekaterinoslav örgütleri vb).
Hareketin ilk zamanlarında aydınların göreli ağırlığı yalnızca Rusya’da değil, her yerde gözlenmek durumundaydı.
Vera Zasuliç işçilerin partisine kara çalmak için bu olguyu kullanmakla, 1894-96 ajitasyon ve grevlerinin deneyimini yaşamış, düşünen tüm işçiler arasında tasfiyeciliği ezmektedir.
Şöyle yazıyor Vera Zasuliç: “1903’te, bu çalışmaya girmiş bulunan yeraltı çalışma grupları, hiyerarşik kuralları olan gizli bir dernek oluşturmak üzere birleştiler. Yeni örgütün bu durumuyla şimdiki çalışmaya yardımcı mı, yoksa engel mi olduğunu söylemek zordur...”
Bellek kıtlığıyla suçlanmak istemeyen herkes, aydın ve işçi gruplarının yalnızca 1903’te değil, 1894’ten (ve bazı durumlarda daha da öncesinden) başlamak üzere, grevlerde ve propagandada hem ekonomik, hem de siyasal ajitasyona yardımcı olduğunu bilmek durumundadır. Alenen “yeni örgütün çalışmaya yardımcı mı, yoksa engel mi olduğunu söylemenin zor”luğunu savunmak, yalnızca kocaman ve açık bir tarihsel yalanı beyan etmekten ibaret yalnızca olmuyor: Partiye yüz çevirmek anlamına geliyor.
Yeraltını ilk terk edenler, Avrupa’dakiler gibi, Sosyal-Demokrat işçi sınıfı hareketinin, proletaryanın (Avrupa’da: genellikle pleblerin), burjuva devriminde oynadığı kurtarıcı rolün çekiciliğine kapılan “yol arkadaşları”, karşı-devrimci karamsarlığa düşmüş bu burjuva aydınlardı. 1905’ten sonra nasıl bir Marksist kitlesinin yeraltını terk ettiği ve aydınlara ayrılmış her türden yasal rahat köşelerde kendilerine yer buldukları, iyi bilinen bir olgudur.
Vera Zasuliç’in öznel “iyi” niyetleri ne olursa olsun, tasfiyecilerin tezlerini yinelemesi, nesnel olarak, karşı-devrimci liberallerin küçük fikirlerinin ısıtılıp yeniden önümüze konulması anlamına geliyor. “İşçilerin bağımsız eylemi” vb. üstüne konuşurken sesleri çok çıkan tasfiyeciler, gerçekte işçi sınıfı hareketinden kaçıp burjuvazinin tarafına geçen aydınları temsil ediyor ve savunuyorlar.”
Lenin, Vera’yı çok sert bir şekilde eleştirmiş olmasına rağmen 8 Mayıs 1919’da zatürree sonucu hayatını kaybettikten sonra sahipsiz kalan mezarına sahip çıkılması talimatını vermiştir.
Kaynakça:
-Lenin, V.I. Collected Works, Cilt 19, s. 394-95, 398
-“Ölümü alkışlamayan suikastçı: Vera Zasuliç”
-Prowdin, Michael(2003), Olanaksızı İsteyen Adam Sergey Neçayev, Epigon Yayınları, İstanbul