Devlet?
Devlet denildiğinde aklınıza ne gelir?
Ne hissedersiniz ya da nasıl bir tanım uygun görürsünüz?
Tanım, tanımlanana bir değer yargısı biçmektir. Bir başka deyişle zihindeki soyut ve genel tasarımı somutlaştırma halidir.
Peki.
TDK’nın devlete nasıl bir tanım uygun gördüğünü merak ettim, baktım. Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık. Tanımlamaya devam ediyoruz. Devlet, büyüklük, mevki.
Ve o da ne!
Devlet, mutluluk.
Devlet, talih.
Devlet olmak, böyle bir şey işte. “Milletler” topluluğunun oluşturduğu tüzel bir varlık olan devlet, bizzat var oluşunu sağlayan yapı taşlarına, temel aktörlerine karşı suç işleyebilir, cezalandırabilir, yok sayabilir ve nihayetinde yok edebilir. Zira, “büyüklüğün” gereği budur. Öyle ki, cansız bir bedene dahi işkence edebilir ve yine sokak ortasında çırılçıplak bir bedeni teşhir edilmiş vaziyette bırakabilir. Tüm bunları yapma yetkisine/hakkına sahip olabilmeyi de mevcudiyetindeki kudrete borçludur. Kudretli olmak, yaptığın her şeye meşruiyet kazandırabilmektir. Üstelik, söz konusu bu kudretin bekası ise gerisi teferruattır.
Tüm bunların tanımı, mutluluk ve talihtir.
Başımıza gelen felaketlerin adresi devlet ise, bunu bir talih olarak algılamalı, bundan mutluluk duymalıyız.
Peki ya terörist olmak.
Terör nedir?, Terörist kime denir?
TDK’ya soruyoruz tekrar. Terör?, Terörist?
Terör, yıldırı. Terörist, yıldırıcı. TDK, bu konuda sözü çok uzatmamış. Yıldırmak, yani gözdağı vermek/korkutmak.
O halde gelin isterseniz, yaşanan (yaşanmakta olan) son olayların canlı tanığına kulak verelim ve bunun üzerinden kavramlarımızı derinlemesine irdelemiş olalım. Acaba toplumlar üzerinde yıldırıcı etkiye sahip, gözdağı veren tek grup, “terörist” olarak adlandırılanlar mıdır yoksa devletin bekası diye adlandırıldığınızda gözdağı vermek, yıldırıcı olmak, meşru bir hak haline mi dönüşür?
“Gelin buraya kimin terörist olduğunu görün”
Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde dört gün boyunca sokağa çıkma yasağı uygulandı. Güvenlik birimleri sokaklardaki barikatları kaldırmak, bomba düzeneklerini imha etmek ve operasyonlar sırasında Silvanlıların, “can güvenliğini sağlamak” için bu kararı aldıklarını açıkladılar.
Yasak kalkmadan kısa süre önce ilçenin CHP'li Başkanı Abdülmenaf Manaz, RS FM'de Yavuz Oğhan'ın canlı yayın konuğu oldu. Manaz, Silvan'ın durumunu anlattı.
"Eve hapsedildik 4 gündür sokağa çıkamıyoruz. Binaların üzerinde keskin nişancılar var. Şuanda da elektrikler yok, dışarı çıkamıyorum, dışarı çıksam karşı binanın çatısında keskin nişancı var acaba ateş eder mi etmez mi diye düşünüyorum. Ben 20 yıldır Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilçe başkanıyım, bu ilçede muhtarlık yapmış biri olarak söylüyorum 90'lı yılları geçti burası. Kimin bölücü olduğunu kimin olmadığını gelin gözünüzle görün. Vatandaşın ne ekmeği ne suyu ne de elektriği var, hiçbir şeyleri kalmadı. Yarı açık cezaevi gibi bile değil, kapalı cezaevinde gibiyiz"
Manaz, Ankara'ya kızgın. İlçe halkının psikolojisini anlatırken uygulamanın ilçede yaşayanları dağa yönlendirdiğini, PKK'nin elini güçlendirdiğini söyledi, "Yaşlı olmasaydım dağa çıkardım" sözleriyle yönetenlere mesaj gönderdi: "Böyle devam ederse yüzde 99'umuz çoluk çocuğumuzu da alıp dağa çıkacak. Benim 12 çocuğum var, yaşlı olmasaydım dağa çıkardım. Bizi sürekli dağa göndermek istiyorlar. Devletin başındaki adam bize verin kimliğinizi dağa çıkın diyor. Biz bir şey söylediğimiz zaman terörist bunlar, bölücü bunlar deniyor. Gelin buraya kimin terörist kimin bölücü olduğunu görün. 12 çocuğum ve torunlarımla beraber hepimiz bir evin içindeyiz bahçeye bile çıkamıyoruz."
Otorite, hayali bir gerçekliktir. Bunu toplumsal bir gerçekliğe dönüştüren insanların ta kendisidir. İnsan özgür doğar. Peki özgür yaşar mı? Kolektif bir neticenin ürünü olarak yaratılan güç ve bu güce itaatkâr olmak, özgür bir yaşamı dinamitlemek değil de nedir? Haksızlıklara ses çıkarmamak, biraz da bu itaatkârlık ve içsel korkularla ilintili değil midir?
Şiddete farklı anlamlar yüklemek ya da kabaca deyişle bir kulp takmak, şiddet olmaktan çıkarır mı? Şiddet, günlük yaşantımızda farklı suretlerde karşımıza çıkabiliyor. Bazen devletin bekası olabilirken, bazen terör/ist olabiliyor. Devletin bekası yahut terörist olmak.
Son tahlilde, şiddet yalnızca insanları yok etmekle kalmayıp, insanlığa dair de ne varsa beraberinde süpürüp götürürken, totalde bize dair ne kalabilir? (MB/NV)