Elmadağ'da bir ara sokakta Mekan Artı. Bir erkek kapı aralığında sigara içiyor. 20.30'da oyun başlayacak. Fuayede on kişi var.
Daha sonra oyunun yönetmeni Ufuk Tan Altunkaya olduğunu öğreneceğim kapıdaki genç oyunun başlamasına beş dakika kala "Birazdan sizi teker teker içeri alacağız. Lütfen eşyalarınız arkadaşlarımıza teslim edin" diye uyarıyor. Çok kibarlar!
Seyirciler arasında salona ilk kim girecek tartışması başlıyor, kimse sıranın önüne geçmek istemiyor.
Ben de kendime ne en önde ne de en arkada olacak şekilde bir yer ayarlıyorum. Hani derler ya, "çocuğum sakın öyle önlere geçme, ama arkada da kalma", tam Aristotales kafası.
Kapının önünde sıra oluyoruz. Hepimize şerit halinde siyah kumaş dağıtıyorlar. "Lütfen bu şeritleri gözünüze bağlayın, sonra sizi içeri alacağız."
Gözlerim kapalı, kapının önüne çekiyorlar beni. Eşikten atlamamı söylüyorlar. İçeri giriyorum. Kibarlık kapının dışında kalıyor.
Seyirci gözaltında
Bundan sonrası için Tiyatro Artı'nın "Bizde Yok!" oyununu izlemeniz gerekiyor. Seyircilerin gözlerini bağlayarak kendi içine çeken oyunda, aslında oyuncular siz, siz de oyuncusunuz.
Gözaltına alınıyorsunuz, "ellerini indir" diyor biri, ama size mi söylüyor bilmiyorsunuz, birileri dayak yiyor, birileri de küfür ama o birilerini hep "kendiniz" sanıyorsunuz.
Oyunda sizinle Eyüp Kapalı Spor Salonu'nda öldürülen gazeteci Metin Göktepe konuşuyor, bir ara da 1995'ten beri devletin "Bizde Yok" dediği Hasan Ocak göz kırpıyor.
Oyun "best of 90s" tadındaki 90'lı yılların popüler kültür geçidiyle devam ediyor. Çizgi film, ilk özel kanal, Çarkıfelek ve Süper Baba. En çok da Süper Baba.
Ardındansa bir Cumartesi Annesi dile geliyor. Ona "Anlat anne" demişler, o da içinde ne var ne yoksa anlatıyor.
Farkındalık
"Bizde Yok!" ilk olarak 18. İstanbul Tiyatro Festivali'nde sahne aldı. Altunkaya her zaman aklında olan 1990'ların gözaltında kayıplarını ve Cumartesi Anneleri/İnsanları'na dair projeyi en son simulatif bir yapıya oturtup festival için hazırlamış.
"Tiyatro Artı olarak klasik seyir biçimlerini kıran biçim denemeleri üzerinden giden bir anlayışımız var. Doğru biçimi doğru metinle buluşturmaya çalışıyoruz.
"Temelde üçe ayrılmış bir kurgu yapısı var. İlki Cihat'ın (Süvarioğlu) oynadığı gözaltı kayıp süreci, ikincisi gözaltındakilere odaklanan benim "rüya" olarak değerlendirdiğim bir bilinç akışı bölümü...
"Sonrasında tekstten uzaklaşıp topluma doğru döndüğümüz ve 90'larda nasıl uyutulduğumuza dair bir video gösteriminin ardından son olarak hala Galatasaray'da eylemlerine devam eden Cumartesi Annesi ile yüzleşme sürecimiz yer alıyor."
Fotoğraf ve videoların ağırlıkta olduğu bir belgesel performans çalışmasından seyircilerin bilfiil oyunun içine çekildiği bir "deneyim" haline gelen Bizde Yok farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
"Oyunu kurgularken çıkış noktamız farkındalıktı. Otoritenin ne şekilde var olabileceğini, yok ediciliğini, kendini haklı çıkartması ya da hakikaten 'haklı olabileceği' soruları üzerinden oyunu kurguluyoruz."
"İkinci kısımda Efe Erdal gazeteci Metin Göktepe'yi oynuyor. Birebir onun yaşadıklarını anlatıyor. Ancak oyunda özellikle 'bu kişi Metin Göktepe' demiyoruz. Asıl anlatmak istediğimiz, toplumun genelinin susturulduğu, toplumun genelinin bu süreçleri yaşadığı gerçeği."
Farklı tepkiler
Altunkaya "farkındalık" çabasının bazen boşa çıktığında da söz ediyor.
"Festivalde ülkücü bir aile geldi oyuna. Çok ilginç bir şeydi, hiç beklemiyordum.
"Alenen bıyıklarından, aile yapısından ülkücü oldukları belliydi. Neden bu oyunu seçmişler bilmiyorum ama küçük çocukları da vardı. Normalde çocukları almıyoruz ama festival komitesi bir şekilde almış.
"Adam o kadar keyif aldı ki oyunun ilk bölümünden. Adeta dil buldu. Komünistlere küfür ettikçe keyif aldı, kahkahalarla güldü, 'oh oh' yaptı. Ve sonra birden işler değişmeye başladı, gözaltındakiler dinlemeye, Cumartesi Annesi'ni dinlemeye başladı.
"Oyunun hakikaten bir dönüştürücülüğünün olup olmadığını çok merak ediyordum. Ama kapılar açıldığında hemen dışarı fırladılar. Kadın da çocuğu kolundan tutup 'Gel oğlum, ben sana şimdi gerçekleri anlatacağım' dedi. Çekip gittiler.
"Bu benim için çok ilginçti çünkü Cihat'ın oynadığı komiser rolünün safi kötü olduğunu düşünüyordum. Sırf bu yüzden, karakterin geçmişine girmek istedim. Başına öyle bir şey gelmeliydi ki adam bu hale gelmeliydi, hatta izleyiciler onunla empati bile kurabilmeliydi. Ama o aileyi ve o kadar keyif aldıklarını görünce dedim ki, 'Demek ki böyle safi bir şekilde komünistlerden nefret eden var, o zaman bu da bir realite.'
"Başka bir seyirci de geçen haftalardaki bir gösterimde gözleri dolarak çıktı oyundan. Üç defa gözaltına alındığını söyledi. Çok iyi bir tepki verdi. Oyun duyuldukça insanlar gelmeye başladı ve çok doğru bulduklarını söylediler. Hatta bana 'gözaltına alındınız mı' diye soruyorlar."
Altunkaya Türkiye'de gözaltında kaybedilen binlerce insanı bilmeyen bir kitleye oyun oynadıklarını söylüyor.
"90'ların Çiller döneminin o yok edici dönemini, insanı yok etmesini anlatıyoruz.
"Bazen söylemi aşağı çekmek zorunda kalsak da insanların yüreklerinin telini titretecek bir yerden anlatmaya çalışıyoruz."
Bayhan Ekici, Cihan Esen, Cihat Süvarioğlu, Demet Ergün, Efe Can Erdal'ın oynadığı "Bizde Yok!"un proje koordinasyonu Didem Kaplan'a, teknik yönetimi Zeki Elveriş'e, video tasarımı Murat Huvaj'a, müziği Fatih Göksel Aydoğduoğlu'na ait.
Oyun haziran ayına kadar her cumartesi saat 20.30'da Mekan Artı'da görülebilir. (EA/YY)
*Ayrıntılı bilgiye ulaşmak için tıklayınız.