Bazen söz kalmaz ya, yine öyle oldu. Gencecik bir beden toprağa düştü yine... Ölümdü resmi kayıtlara göre ama bu ülkenin gizli olan gayri resmi bir tarihi var ve vicdanlar hep gayri resmi tarihi yazar ve okur. Gayri resmi tarih okul parası biriktirmek için yok paraya inşaatlarda çalışan Ömer'in ölümünü anlatıyor.
Tarihi ilkokul ve lise kitaplarında okuyan bir toplum Ömer gibi nicelerini göremez mezar taşında sadece ölü yazdığı için. Ölü kelimesi örtebilir mi her türlü baştan savma işi, bir kişi ölüyse eğer Fatiha'dan başka bir şey gelmez mi elden? Gelmesin istiyorlar, ölümüzü toprağa, sebebini zihinlerimize gömelim ve sormayalım istiyorlar. Yoksa Ömer inşaattan düşmüş, okul parası biriktiriyormuş, çalıştığı yerden parasını alamıyormuş, üstelik korunaksız çalıştırılıyormuş, bunların önemini anlamamamızı istiyorlar.
İnsanlarımızın ölümünü artık ecele bırakmıyorlar farkında mısınız? Açlıktan ölüyoruz, kurşunlanarak ölüyoruz, inşaattan düşerek ölüyoruz. Öldürüyorlar bizi... Ve ölüm sebeplerimiz şanlı tarihimize yazılmıyor. Şanlı tarih bizi kabullenemiyor. Oysa açlıktan ölmesek, kurşunlara gelmesek, inşaatlardan düşmesek, şanlı tarihe geçmek için elimize silah bile verirler ama biz beceremiyoruz, şanlı tarihimize katkıda bulunamıyoruz. Niye yazsınlar öğretmen olmak için, okulu için para biriktirmek zorunda kalan ve bunun için inşaatta çalışarak ölen Ömer'in hikâyesini? Renkli basında reyting malzemesi sadece...
Bilirim kendimden, Ömer gibilerin hiç yaz tatili olmaz. Her sonbahar okula döndüğünde ilk Türkçe dersinin konusu olan "Yazın tatilde ne yaptınız?" kompozisyonlarından "sıfır" alan, hayal gücünü kullanamayan "tatilsiz öğrenciler" olarak da yazmazlar ki resmi tarihe! Tatil kompozisyonlarından sıfır almamız kayıtlıdır resmi tarihe.
Ömer yazın okul parası biriktirmek için çalışıyordu bir lise inşaatında. Arkadaşlarına anlatabileceği pek de tatil anısı olamayacaktı muhtemelen...
Geçenlerde Kübra bebek öldüğünde "Aslında ölen Kübra bebek değildir. Ölen öve öve bitiremediğiniz sosyal devlettir" demiştim. Farkı var mı? Ölen Ömer değil, sadece paralı eğitim sisteminin ölümü ve deşifre oluşudur. "Okumak için paraya ihtiyaç yok, yeter ki iste" diyenler de görsün isterdik bu çaresizliğimizi. Ömer istedi, belki de herkesten çok istedi. Ama istemek yetmedi.
Arkadaşları duyarsız kalmadı kalamadı. Ömer için okuduğu üniversite olan Muğla Üniversitesi'ne bir dilekçe vererek Hacettepe Üniversitesi'nde hazırlanan büstün okulun bahçesine dikilmesini istediler. Adı da "meçhul öğrenci" anıtı olacaktı. Tabi ki her resmi kayıtlardaki üniversite rektörlüğü gibi reddetti gayri resmi kahramanları. Üstelik imza toplayan öğrenciler de öğrencilerin deyimiyle "duyarlı ve erdemli" davranışlarından dolayı "pankart açıp slogan atarak izinsiz gösteri yapmak" suçundan savunma yazacaklar üniversiteye. 23 Mayıs savunma yazmak için son gündü. Her zaman resmi tarihle yetinmeyip gayri resmi tarih atlasını, yani vicdanını yanında taşıyanlar, vicdanları yüzünden yargılanır hale geliyor. Ömer öldüğüyle kalsın demekten başka nedir bu...
Ömer'in çalıştığı lisenin inşaatı halen devam ediyor. Orada okuyacak çocuklar da onların anneleri-babaları da bilmeyecek Ömer'i... Ne yazık... Halbuki o toprağa damlamıştı Ömer'in ölürken kanı, o duvarlara sinmiştir. O duvarların içindeki çocuklar eylül aylarında "tatilde ne yaptınız" sorusuna yüz puanlık kâğıtlar dolduracaklar, Ömer'in tatillerde ne yapmak zorunda olduğunu bilmeden.
O okulun içine izin verilmeyen büst dev bir heykel olarak zihnimize kazındı "Meçhul Öğrenci Anıtı" diye... "Nerde nasıl öldü?" sorusu soranlara, inşaatta öldü yerine "devlet dersinde öldürülmüştür" diyeceğiz Ece Ayhan'dan feyz alarak. Dedim ya zaten ecelimizle ölemiyoruz.
Samsun'da 2.5 yaşındaki Kübra bebek açlıktan öldürüldü, Bismil'de 18 yaşındaki İbrahim kurşunların isabet etmesi sonucu öldürüldü, Ömer inşaattan düşerek öldürüldü. Hepsi de devlet dersinde... Bunlar sadece bir çırpıda aklıma gelenler. Zorlasam Uğurları da hatırlarım Ceylanları da... Sanki unutabilmişim gibi...
Belki arkadaşlarının mücadelesini verdiği büst hiçbir yere dikilmeyecek; belki boşa gitmiş bir uğraş olarak gözükecek resmi tarihimizde, ama gayri resmi tarihi okuyoruz biz. Vicdanlarımızın yazdığının ötesinde bir tarih anlayışımız yok. İyi ki o büstü uğraşlarıyla çoktan yüreklerimize diken arkadaşları var.
Ve hayalimiz, bütün sınıf o büstün önüne geçip çocuk bayramında Ömer'e zarfsız kuşlar göndermektir. (HK/ŞA)