“Salvatore Mancuso iadesinin ardından gözaltına alındı, 1990’lar ve 2000’lerdeki savaş suçlarına dahli nedeniyle yargılanması bekleniyor.”
Beklentiler tam olarak karşılanmadı, Guardian gazetesinin 27 Şubat tarihli haberinde yazıldığı gibi gözaltına alınıp tutuklandı ancak geçen hafta serbest bırakılmasına karar verildi.
Bu tahliye kararı, ülkedeki “barış anlaşmasının” koşullarından biriydi.
Kurbanlarının isimlerini açıklamıştı
Kolombiyalı paramiliter grup Kolombiya Birleşik Öz Savunma Kuvvetlerinin (AUC) lideri olan 59 yaşındaki Salvatore Mancuso’nun, 1500 cinayetin emrini vermekle suçlanmasına rağmen tutuksuz yargılanacak olması, ülkedeki insanlık suçlarına dair cezasızlığın son örneği oldu.
Üstelik suçlanmakla da kalmadı, 2007 yılında verdiği ifadesinde işlediği suçları itiraf etmişti.
Mahkemede bilgisayarını açıp sunum bile yaptı: El Aro, Mápiripan, El Salado ve diğer kasabalardaki katliamları kronolojik sırayla listeledi ve bunların hepsini "yıkıcılara karşı operasyonlar" olarak adlandırdı. Kurbanların isimlerini de açıkladı.
“Pişman değil, yaptıklarından gurur duyuyor”
İki gün süren ifadesinde, aralarında belediye başkanlarının, sendika liderlerinin ve köylülerin de bulunduğu yüzlerce kişinin öldürülmesine doğrudan katıldığını veya öldürülmesi emrini verdiğini anlattı.
Hatta öldürdüklerinden bazılarının yakınları da o gün duruşma salonundaydı. Miryam Areiza, Mancuso'nun 1997'de 14 kişinin işkenceye uğradığı ve öldürüldüğü El Aro katliamını anlatırken, katlettikleri arasında babasının ismini duydu. Areiza, “Babam çiftliğiyle ilgilenen bir köylüydü. İşkence gördü ve öldürüldü, bundan Mancuso sorumluydu. Ama anlatırken pek de pişmanlık göstermedi. Pişman değil, yaptıklarından gurur duyuyormuş gibi görünüyordu” dedi.
“Kaybedecek hiçbir şeyi yok”
Duruşmayı izleyen İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden (HRW) José Miguel Vivanco, Mancuso'nun başkalarının suçlarını üstlenmek adına, işlemediği suçları da itiraf ediyor olabileceğini söyledi.
Hükümetle yapılan anlaşmaya göre, tüm suçlarını itiraf eden ve mağdurlara tazminat ödeyen hiçbir paramiliter sekiz yıldan fazla hapis cezasına çarptırılamayacak.
Vivanco, “300 katliamın daha sorumluluğunu üstlenebilir, kaybedecek hiçbir şeyi yok” dedi.
Kolombiya'nın paramiliter grupları, 1980’lerde çiftçiler tarafından, solcu gerillalara karşı kuruldu. Hükümetin de desteğiyle güçlü ordular haline geldiler. (Mancuso da Kolombiya'nın kuzeybatısındaki Cordoba bölgesinde varlıklı bir ailede dünyaya gelmişti, İtalya göçmeni bir sığır çiftçisinin oğluydu.) Finansmanları çoğunlukla uyuşturucu kaçakçılığındandı. Kolombiya’da 2016 yılında yapılan “barış anlaşması” uyarınca 30 bin paramiliter silah bıraktı.
Çokuluslu şirketler, iş insanları ve bakanlar
Mancuso, politikacılarla olan ilişkilerinden ve üst düzey politikacıların, işledikleri savaş suçlarına katılımından da bahsetmişti.
Ancak 2008’de ABD’ye gönderilince bu soruşturma sekteye uğradı. Kuzey Kolombiya'daki savaş mağdurlarını temsil eden insan hakları avukatı José Meléndez, “Mancuso iade edildiğinde, adalet ve mağdurlara yönelik tazminatların yanı sıra hakikat de iade edildi. Paramiliter grupların kurulmasına yardımcı olan çokuluslu şirketler, iş insanları ve bakanlar hakkındaki gerçeği söylemesini istiyorduk” dedi.
“Devlete hizmet etmeye geldim”
Başkan Álvaro Uribe'nin yönetimi sırasında, ABD'de uyuşturucu kaçakçılığından aranan diğer 13 paramiliter liderle birlikte ABD'ye iade edilmesi, “paramiliter liderlerin, Kolombiya'nın siyasi kurumlarıyla bağlarının ortaya çıkmasını engellemek” şeklinde değerlendirildi.
Çünkü Mancuso konuşuyordu. Barış ve Uzlaşma Vakfı adına Kolombiya'daki çatışmaları inceleyen araştırmacı Laura Bonilla, “Mancuso çok fazla konuşursa öldürülebilir” demişti.
2015 yılında 130 tondan fazla kokaini ABD'ye kaçırmaktan mahkum edildi. Cezasını 2020 yılında tamamladı, son üç yıldır bir göçmen gözaltı merkezinde tutuluyordu.
Kolombiya’ya döndüğünde yaptığı açıklamada, “Mağdurlara, devlete ve topluma hizmet etmeye geldim” dedi.
Bunu boşuna söylemiyordu, Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, “barış süreci” kapsamında, Mancuso'yu Ağustos 2023'te “barış sorumlusu” olarak görevlendirmişti…
“Cezasızlık girişimi ters tepti”
Kolombiya’ya iadesinin hemen ardından Colombia Reports’ta şöyle bir haber yayınlandı: “Kolombiya savcılığı, eski Başkan Alvaro Uribe'nin artık feshedilmiş paramiliter örgüt AUC ile olan bağlarına yönelik soruşturmaları engelleme girişimlerini yanlışlıkla boşa çıkardı.”
Habere göre, Savcı Gilberto Villareal, Uribe'nin dolandırıcılık ve rüşvet suçlarına ilişkin soruşturmanın rafa kaldırılmasına yardımcı olması için Mancuso'yu çağırmıştı ancak Uribe’nin insanlık suçlarını da anlatabileceğini hesaplamamıştı.
Çünkü Uribe, paramiliter örgüt AUC'nin "Bloque Metro" adlı grubunun kurucusu olmakla da suçlanıyor. Hatta, kendisini bununla suçlayan eski AUC savaşçılarının itibarını sarsmak için tanıklara rüşvet verdiği iddia ediliyor.
Colombia Reports’tan Adriaan Alsema, “Eski başkana dokunulmazlık kazandırmaya yönelik son cezasızlık girişimi ters tepti. Görünüşe göre savcı Villareal, eski AUC komutanının, Uribe'yi Bloque Metro ve diğer paramiliter gruplar tarafından birçok kez işlenen insanlığa karşı suçlara ortak olmakla suçladığını unutmuş” diye yazdı.
Eski dostlar düşman oldu
Paramiliterlerin katlettiği kişilerin yakınlarının avukatları ise bu fırsatı kaçırmadı, derhal Mancuso'nun Uribe’yle ilgili sorguya çekilmesini talep ettiler.
Bu sorgunun, eski başkanın, Bloque Metrosu'nun oluşumunda, paramiliter bir katliamda ve bir insan hakları savunucusunun suikastında oynadığı iddia edilen rolü kayıtlara geçirmesini umut ediyorlar.
Soracakları sorulardan bir diğeri de, paramiliterlerin, Uribe'nin 2002 başkanlık seçimlerindeki kampanyasına verdiği destek olacak.
Uribe'nin aşırı sağcı Demokratik Merkez partisi ise ABD’yi suçladı, Mancuso'nun iadesinin, “eski başkana zulmetme planının parçası olduğunu” açıkladı.
Uribe, paramiliterlere destek veren hükümetlerin eski ortağı ABD’yle ters düşmesinin bedelini ödeyecek mi, Mancuso onun hakkında ifade verecek mi, yargılama sonucunda suçlu bulunsa bile hapsedilecek mi… Bu sorular yanıt bekliyor.
Ancak paramiliter liderin, işlenen insanlık suçlarını kabul ederek gün yüzüne çıkarması bile kurbanların aileleri için önemli bir kazanım. Tabii toplu mezarlardaki cesetlerin kimliğinin tespiti için de.
Kartel ile nehir arasında bir “toplu mezar” hikayesi
Tam da bu sebeplerle El Pais’ten Camila Osorio, Mancuso’nun hayatının tehlikede olduğunu yazdı: “Mancuso, ülkenin en güçlü kişileriyle askeri, siyasi ve ticari ittifaklar kurmuştu. İtirafçı olduğundan bu yana işlediği suçları anlatmanın yanı sıra politikacıları, iş insanlarını ve orduyu kendisine yardım etmekle suçladı. O, birçok kişinin sessiz kalmasını istediği bir adam. Aynı zamanda pek çok kişinin dinlemek isteyeceği bir adam.”
2021 yılında paramiliter lidere şöyle bir tehdit gelmişti: “JEP’teki solcuların söylemeni istediği şeyleri anlatmaktan vazgeç.” (Barış için Özel Yargı (JEP), hükümet ve FARC arasındaki anlaşma uyarınca kurulan ve çatışma dönemindeki suçları araştıran geçiş dönemi adaleti kurumu.)
Mancuso’nun tüm bu suçlara dair ifadesi alınacak. Ve yıllardır devam eden “barış sürecinde” yapılmayan bu kez gerçekleşecek mi, yoksa cezasızlık sürecek mi, çok yakında göreceğiz.
“Barış değil katliam kampanyası”
Aykan Sever, bianet’e 2019’da yazdığı “Barış Olsaydı…” başlıklı yazısının “Barış değil katliam kampanyası” bölümünde, Kolombiya’daki durumu şöyle anlatmıştı:
Başlangıcı itibarıyla “Eksik barış” diye nitelenen ve bugün de “Öldüren barış” a dönüşmüş bir süreçten bahsettiğimizi daha önceki yazılar da anmıştım. Maalesef Kolombiya için bu “ölümcül” halden bir sapma yok. Barış anlaşmasının yürürlüğe girmesinden (1 Aralık 2016) bu yana yüze yakın silah bırakmış eski gerilla öldürülürken, katledilen sosyal lider sayısı 500’lü rakamlara ulaştı. Son olarak Chocó eyaletinde Aquileo Mechece isimli bir yerli lideri katledildi. Mechece Kolombiya Ulusal Yerli Organizasyonu(ONIC) yöneticilerindendi. ONIC Kasım ayından bu yana Mechece için koruma istediklerini, tehditler aldığını ama hükümetin bir adım atmadığını açıkladı. BM İnsan Hakları Komisyonu bir mesaj yayımlayarak bir an önce sorumluların bulunmasını istedi. Saldırının paramiliter gruplarca yapıldığı sanılıyor.
Yerlilere dönük devlet teröründe de artış var. Geçtiğimiz günlerde Cauca eyaletinde protesto yapan bir yerli grubuna yapılan bombalı saldırıda 9’u hayatını kaybetti 15 kişi de yaralandı. Yine aynı günlerde uçaklarla yerli köyleri bombalandı. Cali kentinde bunları protesto eden öğrencilere polis ateş açtı, biri hayatını kaybederken, 5’i yaralandı.
Yerlilere dönük saldırıların temelinde, bu bölgelerde koka üretiminin artırılması ve aynı zamanda yasa dışı yeni maden alanları açılması arayışı var. Bu yüzden yerlileri topraklarından göç ettirmek için devlet destekli baskı politikaları yürürlükte.
(AS)