Kürt çocukları bu kez PKK tarafından kaçırıldıkları iddasıyla politik gündemin merkezine oturdu. Özellikle on son yıldır politikleşen Kürt çocuklarına savaş açan devletin onları aynı zamanda mağdur olarak göstermesi yeni bir durum değil. 2006 Mart olaylarında da çocuklar devlet tarafından öldürülürken ana akım medya büyük bir ironiyle “Çocuklara Kıymayın Efendiler” gibi manşetlerle ailelere ve PKK’ye seslenmişti. Bu yüzden devletin iki yüzlülüğü en iyi Kürt çocukları hakkındaki söylemlerinde görünür olur. Yaptığım saha araştırması sırasında, on iki yaşından beri defalarca tutuklanan, görüşme yaptığım sırada da on beş yaşında olan bir çocuk devletin bu iki yüzlülüğünü şu sözlerle ifade etmişti: “On sekiz yaşından önce oy kullanamıyorsun. Oy kullanamıyorsam demek ki aklım siyaseti almıyor. Aklım siyaseti almıyorsa o zaman beni hapse atmanıza hakkınız yok. Hapse atıyorlarsa o zaman ben de oy kullanayım.” Bu yazıyı yazarken de, Bingöl’de tutuklanan Hasan Salık adındaki on beş yaşında bir çocuğun kırk beş yıl hapis cezasına çarptırıldığı haberi geçti internette.
Özellikle son on yılda Kürt çocukları Kürt hareketinin en önemli aktörlerinden biri haline geldi. Bugün Gewer’de, Cizre’de, Adana’da ve daha birçok yerde kronolojik olarak çocuk kabul edilen yaş grubu mücadelenin en ön saflarında bulunuyor. Son zamanlarda gerillaya katılımda da yine çocukların çoğunlukta olduğu düşünülüyor. 90’lı yıllarda belki mücadelenin seyircisi ya da tanığı olan çocuklar bugün mücadelenin taşıyıcısı durumundalar. İlk başlarda büyükler bu duruma şaşırsa da artık sohbetlerinde biraz hayranlıkla biraz da kıskanarak hep çocukların eylemlerinden bahsediyorlar.
Çocukların politikleşmesi ancak şiddetin, zorunlu göçün, yoksulluğun ve buna karşı başlatılan direnişin Kürt toplumunda yarattığı dönüşümle açıklanabilir. Savaş Kürt toplumundaki aşiret ve aile yapısını, toplumsal cinsiyet ve yaş ilişkilerini radikal bir biçimde dönüştürdü. Belki de denilebilir ki Kürt sorunu bugün aynı zamanda Kürtlerin hayat döngüsündeki bir krizdir. Bu süreçte yeni bir çocukluğun ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
Şiddete tanıklık eden ve maruz kalan, çok erken yaşta çalışmaya başlayan ve her daim aşağılanan çocuklar zorunlu göçle geldikleri yerleri ancak radikal bir sokak siyasetiyle kendilerinin kılabiliyorlar. Büyükler tarafından kullanıldıkları iddia edilen bu çocuklar tersine büyükleri yeterince politik olmamakla ve siyaseti ciddiye almamakla eleştiriyorlar. Onlara göre, görüşme yaptığım bir çocuğun sözleriyle, “büyükler siyaseti oyun zannediyor”. Bunun da ötesinde, çocukluk artık yaşlarılarından bağımsız olarak Kürtlerin kendilerini tanımladıkları bir kategori haline geliyor. İlginç bir şekilde, yaşları yirmiye yaklaşmış olan bazı gençlerin bile kendilerini çocuk olarak tanımladıklarını farkettim. Çünkü çocuk olmak “taş atan çocuklar” olarak bilinen radikal bir politik grubun parçası olmak anlamına geliyor. Onlara göre bugün en çok çocuklar gerçek ve samimi bir siyaset yapıyor. Bu anlamda belli bir siyasetin simgesi olan çocuklukla kendilerini başka bir tür bir siyasetin (parlementer siyaset, STK siyaseti, basın açıklaması kültürü vs.) taşıyıcısı olan yetişkinlerden ayırıyorlar. Dolayısıyla, çocuklar siyaseti olgunlaştıran ya da büyüten bir şey olarak değil yetişkinliğe girmenin bir reddi olarak deneyimliyorlar. Yani çocukluğu kuran siyasetin kendisi.
Durum böyleyken devletin çocukların kaçırıldığı iddiası oldukça temelsiz görünüyor. Ailelerin yaptığı eylemler çok beklenmedik birşey değil. Birçok aile çocuklarının gerillaya katılmasını istemiyor olabilir. Kaldi ki aileler çocuklarının kaçırıldığını değil, çocuklarını geri istediklerini söylediler. Ancak çocukları onlardan izin alarak gitmiyor. Şunu da vurgulamak gerekir ki bazı çocuklar, özellikle de kız çocukları, zaten baba, abi şiddetinden, erken evlendirilmekten ya da evlerindeki hapis hayatından kurtulmak için gerillaya katılıyor. Sokak daha çok erkek çocuklarına açık bir politik alan olduğu için gerillaya katılım birçok kız çocuğu için neredeyse tek çözüm. Kız çocuklarına yönelik aile şiddeti de yine birçok açıdan savaşın bir sonucu.
Bazı durumlarda çocuklara yönelik şiddet, savaş koşullarında iktidarı azalan babanın aile içindeki iktidarını şiddet kullanarak yeniden kazanmaya çalışmasının sonucu. Bazen de anne-babanın hapiste olduğu ya da öldürülmüş olduğu ailelerde kendileri de tutunamamış ama baba rolünü almak zorunda kalmış, hatta kendileri de çocuk sayılabilecek abilerin kardeşlerini kontrol etme çabasından. Diğer durumlarda da çocuklar biliyor ki gerillaya katılmasalar da kendilerini bekleyen sadece yoksulluk, hapis ve devlet şiddeti. Pozantı cezaevidenki tecavüzler, Roboski ve daha birçok olay gösteriyor ki devletin varolduğu yerler Kürt çocukları için güvenli değil. Bu nedenle bugün Kürt çocuklarına dair geliştirilecek söylem çocukların da taleplerini içeren genel bir barış söylemi olmalıdır. Barış sağlanamazsa gerillaya katılım yaşının daha da düşeceğini düşünüyorum. (HD/HK)
* Haydar Darıcı, Antropoloji ve tarih doktora öğrencisi, Michigan Üniversitesi, Ann Arbor