Gelin görün ki, ekonominin çarkları "Yangını söndürdük!", "Son 10 günde iyileşme var. Bundan sonra üretim artacak." gibi mesajlarla dönmüyor . Zaten başta kapasite kullanım oranları olmak üzere reel sektöre ait tüm veriler yangının söndürülmediğini sadece küllendiğini göstermekte.
Yeni kurtarıcımızın Gaziantep başlangıçlı Anadolu çıkartmasının içeriğine bakıldığında durum daha da netleşmekte. Zira, Derviş'in gerçekleştirmekle yükümlü olduğu yapısal reformların hepsi doğrudan reel üretimle ilgili ki... Anadolu sermayesi küçük ve orta ölçekli yapılarıyla reel üretimin temel taşıyıcısı.
Gündemdeki yapısal reformların başında da tarım ve endüstri bölgelerinin belirlenmesine yönelik yasalar gelmekte, ama... Yazılı yasa düzeniyle geç tanıştığımızdan olsa gerek, her ikisi de Catherina'nın beden dili kadar etkileyici değil!
Oysa, Bankacılık ve Telekom da olduğu gibi bu iki yasa da toplumun tüm kesimlerini kır-kent, sermaye-emek ayırımı yapmadan doğrudan ve kökten etkileyecek olanlardan! Diğer bir ortak özellikleri ise, yarattıkları değişiklikten karşılıklı olarak etkilenecek olmaları!
Tarımsal mülkiyeti değiştirecek
Bugüne kadar "tarım" kırsal kesimin ekonomik faaliyeti olarak değerlendirildiğinden "tarım reformu" da salt kırsal alanı etkileyecek bir reform olarak algılandı. Dahası, devletin büyük çifçiyi destekleme dönemi biteceği düşüncesiyle de etkin bir destek gördü.
Ne var ki, "tarım reformu"yla birlikte devletin gerek üretim gerekse pazar aşamasında sektörü desteklemekten vazgeçmesi maliyet ve nihai malın fiyatının artmasına neden olacaktır.
Başlangıçta, geliri tarıma dayalı Anadolu sermayedarını olumsuz etkileyecek bu durum, zaman içinde tarımsal mülkiyetin el değiştirmesine neden olacaktır. Çünkü, küçük ve orta ölçekli çifçiler; devlet koruma ve desteğine dayalı üretim biçiminden; piyasa koşullarında girdi sağlayarak üretim yapmaya yönelik bilgilendirilmemişlerdir .
Dolayısıyla:
1.Piyasa ekonomisine geçiş, kısa ve orta vadede tarımsal girdi maliyetlerini arttıracaktır.
2.Destekleme sistemlerinin revize edilmesi yerine, "doğrudan gelir ödemeleri sistemi"ile fakir çiftçiye karşılıksız gelir aktarımının yapılması, kırsal alandaki gelir dağılımını daha da bozacaktır.
3.Üretici, örgütsüz olduğundan ürününü, ederinin altında piyasaya arzetme zorunluluğu ile karşılaşacaktır.
4. Ara mekanizmalar ve kurumlar olmadığından ürünler arası fiyat dengesinin sağlanması zorlaşacaktır . Ürünlerin fiyatları yapay talep artışıyla yükseltilemeyeceğinden, üreticinin refah seviyesi düşecektir.
5.Temel tarım ürünlerinin üretiminden vazgeçilmesi, yeni sanayi ürünlerine pazar açacak , yerli üreticinin bu yeni ürünleri tanıması ve rekabet koşullarını oluşturması için gerekli zaman, ithalatçı firmalar lehine işleyecektir.
Tarımda büyük boyutlu işsizlik
Sonuçta, tarımda büyük boyutlu işsizlik baş gösterecektir. Böylelikle, tarım reformunun temel hedeflerinden biri olan tarımsal nüfusun azaltılması kendiliğinden gerçekleşecektir.
Piyasa koşullarında rekabeti beceremeyenler, piyasadan çıkarken yaşam standartlarını korumak amacıyla topraklarını da elden çıkaracaktır . Böylelikle büyük ölçekli tarım üreticisi ve tarım destekli endüstri yatırımcısının ekonomik ve siyasi gücü daha da artacaktır.
Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı (EBYT) o güne kadar çoktan yüce Meclis'ten geçmiş olacağı için elden çıkan topraklar endüstri yatırımcıları için cazibe merkezleri haline dönüşecektir. Hem de 10 milyon dolarcık yatırım karşılığında!
Yangın mı? Derviş'e sorarsanız söndü , ama... Anadolu'nun közleri parlatmaması için tetikte durmakta yarar var.