Dershaneler kapatılma arifesindeyken destekleyenler ve karşı çıkanlar birbirlerini hayli hırpalıyor ve bu örnek olay üzerinden siyaset olabildiğince hızlanmış gibi. Kapatılsın, kapatılmasın karşılıklı cenahındakiler kamuoyu oluşturmak için neredeyse bütün yöntemleri kullanmak için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Ve ne gariptir ki bunları yaparken de hiç kimsenin aklına 60-70 kişilik sınıflarda okumak zorunda bırakılan çocuklar gelmiyor.
Aslında Anayasaya göre eğitim ve sağlık konusunda devletin yükümlü olduğunu ama bunu bihakkın yerine getirmeyip dar ve orta gelirli ailelerin boğazından kısarak çocuklarını özel okullara ve dershanelere taşıdığını, buna rağmen ancak yüzde 10 civarındaki öğrencinin dershanelerden üniversitelere taşınarak, üniversiteye girmeyi başarabildiğini hiç kimse tartışmıyor.
Ve yine ne acıdır ki kapatılma meselesi konusunda üzerinde bunca fırtına koparılan dershanelerin iyice irdelendiğinde tümüyle sınırlı sayıda başarılı ve flaş öğrencilere yatırım yaptığını, diğerlerini de kaderine terk ettiğini görmek istemiyorlar. Bir başka yönüyle de dershanelerin para kazanma anlamında büyük bir sektöre dönüştüğünü de kimseler tartışmıyor.
Dershane işinin cemaat-siyaset boyutu ise başka bir mevzu zaten. Sahiden başka bir mevzu. Başka ve derin devletin inanç temelli yeniden kurgulanması ve dizayn edilmesi üzerinden bir toplum mühendisliği projesi adeta! O denli sistemleşmiş ve mekanize olmuş bir proje ki, hiçbir öğrenciyi ve velisini doğru bilgilendirecek, hatta doğru yönlendirebilecek güç ve kudrette birileri de yok maalesef.
Gelinen aşamada sanki artık demeye getiriliyor ki “Tamam buraya kadar! Gerekeni yaptınız. Bundan sonrası devlet olarak artık bizim işimiz.” Bir cümle ile özetlenmesi gerekir ise doğru düzgün eğitim verilen okullarda çocuklarını okutmak isteğinde olan ailelerin, devletin açmak zorunda olduğu okullar yerine yine farklı bir yönlendirme ile "kapa dershaneyi, aç özel okulu! Ben de sana destek olayım!" Şimdi sormalıyız Allah aşkına bu mudur çözüm?
Duble yollar yapılıyor, amenna, yakışır. Peki, azami 20-30 kişilik sınıflarda eğitim öğretim verilecek devlet okulları açmak çok mu zor? Çocukları özel okullara yönlendirmeyen bilimin ilkeleri doğrultusunda parasız temel eğitim öğretimi esas alan bir yeni ve köklü düzenleme çok mu zor!
Her kim Anadili’nde eğitim istiyorsa isteğine göre bir eğitim planlaması yapmak ve anadilinde eğitimi kural haline getirmek çok mu zor!
Valla sizleri bilmem ama uzun yıllar evvel okuduğum "Barbiana Öğrencilerinden Mektup" kitabını hatırladım. Hani İtalya'nın bir bölgesinde devletin eğitim politikasından umudu kesen 8-13 yaş arasındaki çocukların devlete rağmen devletin yürüttüğü politikanın tam tersi bir alternatif eğitim modeliyle kendi kendilerinin eğiticisi oldukları bir yeniden varoluş eğitim düzeni. Peki, sizce böylesine bir yapıyı kurmak çok mu zor, inanınki değil.
Öyle örneklere tanık olunuyor ki; dershane ve özel okuluyla örgütlendiği şehirlerden büyük paralar topladıkları halde kafa tokuşturmayı ilkesel duruş olarak algılayan ve kurumunun basit sarf malzemelerinin alımını bile şehirden sağlamayan sözde eğitim kurumları sizce şehrin eğitim altyapısına ne gibi bir iyilik sağlayabilir ki! Birini örnekledim sanki diğerleri farklı mı? Elbette değil. Açık ve net yazıyorum. Muhalefetini kendi ellerimizle kurup ördüğümüz şehirlerde pekâlâ alternatif kurumsal eğitim öğretim yapılarımızı da örgütleyebiliriz. Bu sahiden mümkün…
Yoksa çocuklarımıza gelecek kurmak derdi tasasıyla arayış içerisine girerken, geleceğimizi çocuklarımız üzerinden vuracak tahripkâr kurumlara daha çok mecbur kalacağız gibi. (ŞD/ÇT)