“Büyük Ayı ve kardeşi Küçük Ayı, aşırı sıcaklar yüzünden bir türlü uyuyamıyordu. Odasının üstünde, terasta yaşayan ayı kardeşlere yardım etmek isteyen İnci, kış uykusuna yatabilmeleri için onlara masal kitapları okumaya başladı.”
Kış uykusuna yatmakta güçlük çeken ayılara masal okusak acaba uykuları gelir mi? Uyumak için tüm şartlar uygunsa evet, peki ya değilse? Ya da şöyle sorsam soruyu...
Uyuması gereken ama odası çok sıcak ya da çok aydınlık veya karnı çok aç bir çocuk, “Hadi uyu artık,” dediğimizde uykuya kolayca bu şartlar altında geçebilir mi?
“Hayır” dediğinizi duyar gibiyim, çok zor. İşte Derin Uykular Tatlı Rüyalar kitabında bu konu öyle incelikli bir yerden anlatılmış ki, hayran oldum.
İnci’nin odasının tam üstünde, çatı katında yaşayan ayı kardeşlerden Büyük Ayı, uyuyamadıklarını söyleyerek, derin uykular, tatlı rüyalar hakkında kendisine bir kitap ödünç verip veremeyeceğini sormak için aşağıya iner. Küçük kız ve ayı kardeşlerin arkadaşlıkları işte böyle başlar.
İnci, ayı kardeşlerin uykuya dalabilmeleri için onlara kitaplar okur ama bir türlü gözlerine uyku girmez. İyi bir okur olan İnci, ayıların kış uykusuna yatmaları için gerekenleri ayılar hakkında bilgiler veren kitaptan öğrenmiştir.
Onların kış uykusuna yatabilmeleri için, havaların iyice soğuması, karların yağması ve karınlarının tıka basa yiyecekle dolu olması gerekir. İşte o zaman ayılar, aylar süren kış uykusuna yatabilirler.
Hikâyenin ilerleyişi öyle keyifli ki, bitmesini istemediğim için yavaş yavaş okuduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. Yazarın, İnci ve ayı kardeşlerin yolculuğundan beslenerek, iklim krizine böylesi nahif bir eserle dikkat çekebilmiş olmasını çok sevdim. Yiğitler ’in, hikâyeyi anlatırken seçtiği enstrümanlar ve yolculuk esnasında çevrede olan biteni detaylı bir şekilde tasviri de oldukça hoş.
Ayrıca, çizer Büşra Kaygın Gafarov’un desenleri ile metnin uyumuna da vurgu yapmadan geçemeyeceğim. Bu güzel yolculuğu okurken resimlerin güzelliği karşısında, resim/metin ilişkisinin bir eseri nasıl da zenginleştirdiğini bir kez daha düşündüm.
Hikâyenin sonunda İnci ve ayı kardeşlerin yolculuklarının nerede sonlandığını okuduğumda, ne şahane bir fikir dedim ve bu ayı kardeşlerin Nemrut Dağı’nda kış uykusuna yatamayan iki ayının gözlenmesinden ilham alınarak yazıldığını öğrenince gezegenimizin ve içinde yaşayan tüm canlıların doğal yaşam dengelerinin iklim krizleri nedeniyle nasıl altüst olduğunu bir kez daha düşündüm.
Derin Uykular Tatlı Rüyalar kitabı bize küresel ısınmanın sonuçlarından biri olan hayvanların kış uykularına yatamamalarını çok anlaşılır ve eğlenceli bir dille anlatıyor.
Dünyanın dengesinin bozulması sonucu olan veya olabilecek bir sürü felaket var ve maalesef insanlar olarak bu konuyu (bilinçli kişileri tenzih ediyorum) hep kulak ardı ediyoruz. Yaşanabilecek büyük felaketlere dur demek için peki bireysel olarak biz ne yapabiliriz? Nemrut Dağı’nda bir türlü uyuyamayan ayı kardeşlerin bize söylemek istediklerine kulak verelim.
(MT/EMK)