Çocuğun korunması, bir zarardan dolayı mağdur olan veya mağdur olma olasılığı bulunan çocukları korumak için yapılan tüm çalışmaları ifade eder. Yani gerek koruma gerekse çocuğun güvence altına alınması, çocuğun refahı ve iyi olma halinin sağlanmasıyla yakından ilgilidir. En basit haliyle, çocuğun korunması, tüm çocukların zarar görmeme, zarardan korunma hakkını ifade eder.
Günümüzde Türkiye’de çocuk koruma alanında sistemin mihenk taşı olan 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu, korunma ihtiyacı olan mağdur veya suça sürüklenen çocukların korunması için beş önemli tedbir öngörüyor. Bunlar; danışmanlık, eğitim, sağlık, koruma ve barınma tedbirleridir. Bu kapsamda korunmaya ihtiyacı olan çocuk; bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru olan çocuğu ifade eder.
Çocuk merkezli bakış açısıyla çocukları ilgilendiren bütün eylemlerde, çocuğun yüksek yararının gözetilmesi gerekir. Dolayısıyla, çocuğa sağlanan koruma kanunlarının, çocuklara yönelik temel hizmetlerin bütünü çocuğun herhangi bir alanda ve herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya kalmasının engellenmesini gerektirir.
Peki, deprem sonrasında çocuk koruma sisteminde ortaya nasıl sorunlar çıktı, hangileri varlığını sürdürüyor, hangileri çözüme kavuştu, biraz bu sorulara cevap arayalım.
Depremin yaşanması ile birlikte kendini evinde, ailesinde güvende hisseden çocuğun evi yıkıldı veya hasar aldı. Bu durumda korku, panik, üzüntü ve belirsizlik duygusu yaşadı, çocuğun güvenlik duygusu zedelendi, fiziksel ve ruhsal sağlığı bozuldu. Deprem sonrasında ailede yaşanan ebeveyn kayıpları ile birlikte kimsesiz ve yalnız kalan çocuklar korunmaya muhtaç hale geldi. Uzun süre enkazda kalan kişilerde önemli sağlık sorunları ortaya çıktı, organ kayıpları ile birlikte engelli ve bakıma muhtaç hale gelen birçok çocuk oldu.
Deprem sonrasında aile dinamikleri değişti, travma yaşayan ailede rol ve sorumluluklar yerine getirilemedi, çocuklar korumasız ve muhtaç duruma geldi, ailede çocuk ihmalleri meydana geldi.
Tüm bu durumlara ek olarak ailelerin bulundukları barınma koşullarından dolayı mahremiyet artık yeterince korunamaz hale geldi. Bu nedenle çocukların risk altında olduğu istismar olaylarında artış olduğu da düşünülüyor.
Çocukların deprem sonrası yaşadıkları psikolojik sorunlarla ilgili olarak ailesine ve çocuğun kendisine meslektaşlarımız psiko-sosyal destek veriyor. Uzuv kaybı yaşayan engelli durumundaki çocuklar için bu durumu kabullenmeyle ilgili, engelli hakları konusunda bilgiler veriliyor ve ilgili kurumlara yönlendiriliyor.
Ebeveyn kaybı yaşayan refakatsiz çocukları ise yörenin geniş aile ağı içinde akrabaları sahipleniyor, hukuksal olarak vasi tayin ediliyorlar.
Çocuk sorunlarının çözülmesine yönelik kurum, kuruluş ve STK’ların birçok çalışma yapmasına rağmen sorunlar halen tam anlamıyla çözülmüş değil. Bazı riskler devam ediyor.
Ebeveyn kaybı yaşayan akrabaları tarafından bakılan çocukların, çocuk koruma sistemi içinde takibinin yapılarak koruma altına alınması ve yakınlarına “koruyucu aile” olarak verilmesi çocuğun yararına olacaktır.
Öte yandan uzuv kaybı yaşayan, protez takılan veya protez takılacak çocuklarla ilgili bu süreçte rehberlik ve özel destek ihtiyacı bulunuyor.
İl dışına göç eden aileler ve çocuklarının uyum sorunlarının giderilmesine yönelik izleme ve takibinin yapılması gerekiyor. Birçok evin yıkıldığı toz toprak içinde kalan ilimizde çocukların oyun alanları da yıkıldı ya da çocuklar sağlıksız koşullarda kaldı. Bunun için bir an önce molozlardan temizlenmiş oyun ve okul alanları oluşturulması, çocuk park alanlarının düzenlenmesi gerekiyor.
Her çocuğun gelişim, eğitim, sağlık ve oyun hakkının korunması bir zorunluluktur. Çocukların boş vakitlerinde sosyal, kültürel ve sanatsal faaliyetlere yönlendirilmesi için konteynerlerde çocuk dostu alanlar oluşturulması çok önemli.
Ayrıca konteynerlerde bazı kör alanlar var. Bunlar güvenlik riski oluşturduğu için düzenlenmesi gerekiyor. Bu noktada çocuklara kişisel sınırların korunması ve mahremiyet eğitimleri verilmesi kendini koruma bilincini sağlayacaktır.
Geçici barınma alanlarında konteynerler ders çalışma, mahremiyetin korunamaması ve güvenlik riskleri nedeniyle bir an önce kalıcı konutlara geçişin hızlanması gerekiyor.
Depremin ardından kentte yaygın olarak görülen ihlal ve riskleri ise şöyle sıralayabilirim:
Yıkımlardan dolayı çevre kirliliği, güvenlikten yoksun yaşam alanları, eğitimin kesintiye uğraması, ihmal istismar, engellilik, yoksulluk, oyun alanlarının eksikliği, akran zorbalığı, erken yaşta evlilik ve barınma koşullarının yetersizliği ile ilgili bildirimler alıyoruz.
Çocuklarla ilgili en büyük riskler yıkımlardan dolayı hava kirliliği. Bu durum sağlık sorunlarına neden oluyor, okulların yanı başında enkazlar risk oluşturuyor. Bunun yanı sıra konteynerlerde dar yaşam alanlarında kalabalık ortamda ders çalışmak başarı düzeyini düşürüyor ve mahremiyet korunamıyor.
Bu süreçte çocuk koruma sisteminin sağlıklı işleyebilmesi adına bazı önerilerim olacak.
Ebeveyn kaybı olan kimsesiz durumdaki çocukların takibinin yapılması ve risk altında olan çocukların acil koruma altına alınması gerekiyor. Deprem nedeniyle engelli duruma gelen ailelere engelli hakları ve protez süreci ile ilgili rehberlik ve destek hizmeti verilmesi gerekli.
Konteynerlerde kör noktaların tespit edilerek şeffaflaştırılması, çocuk güvenliği açısından çok önemli. Çocukların oyun hakkının kullanılmasının sağlanması için uygun mekanlar oluşturulması. Konteynerlerde dar alanlarda çalışamayan çocuk ve gençler için her konteynerde kütüphaneler oluşturulması gerekli.
Geçici barınma merkezlerinde çalışan kamu ve STK görevlilerine ihmal ve istismarın önlenmesi ve bildirim konularında eğitimlerin verilmesi de önemli. (BBT/AÖ)
YARIN: KIZ ÇOCUKLARININ DURUMU