“Mahallede beslediğimiz kedilerimiz vardı, yaz günleri sularını ihmal etmez, ne yediysek onlara da ayırır paylaşırdık adeta. Daha neler mi burnumda tütüyor? Camımızın önünde çiçeklerimiz vardı, her gün suladığımız ve ne kadar büyüdüğünü gün gün gördüğümüz; birbirimizden alarak çoğalttığımız rengârenk sardunyalar, menekşeler... Bir de çay-kahve saatlerimiz vardı, evlerimizin önünde her gün fincanlarımıza, bardaklarımıza değişik konularda sohbetlerin eşlik ettiği, şeker yerine tatlandırdığı ortamlar. Elimizde örgülerimiz, çeyiz hazırlıkları bazen, komşunun bebeğine ya da torununa hediye hırka veya akşama pişireceğimiz sarmamızı, dolmamızı yaptığımız malzemelerimiz olurdu. Keyifle ortaklaşa bir çırpıda sarıp koca tencereyi doldurduğumuz, tadını bir daha hiç bulamıyacağımız sarmalar.”
Kadın Yaşam Merkezi’nde yapılan çalışmalar sırasında “En çok neyi özledin?” diye sorduğumuz soruya bir yararlanıcının yanıtı yukarıda size aktardığım cümleler.
Ne kadar basit, içindeyken hiç farkında olmadığımız, önemsemediğimiz, özleyeceğimizi düşünmediğimiz ama kaybedince kıymetini anladığımız sıradan yaşantılar. Hele evini, sokağını kaybettiysen, tanımadığın bir ortamda, tanımadığın kişilerin komşuluğunda yaşamak zorunda kaldıysan bu daha da önemli, hatta yaşamsal oluyor kuşkusuz.
Kadın Koalisyonu açısından depremin ilk gününden itibaren deprem illerinde başlatılan Afet Koordinasyon Ağı çalışmalarından sonra bu çalışmaların kalıcı olmasının ihtiyaç olduğu apaçık ortada idi. Kadınların bu süreçten güçlenerek çıkmasının, kendi yaşamlarını doğrudan etkileyecek yeniden yapılanma sürecinde alınan kararlara doğrudan katılmasının önemi tartışmasızdı. Aynı zamanda afetlere hazırlık çalışmalarının ve afet sonrası yapılanmanın odağında bulunmaları da şart idi. Bu yapılanmalarda öncelikle kadınların kaybettikleri ortamlara benzer ortamlarda dertleşecekleri, aynı sorunları yaşayanlarla ortaklaşacakları, yalnız olmadıklarını görebilecekleri yerlerin olması hedeflendi.
“Eltimler, kaynanamlar hepimiz aynı binada oturuyorduk. Bazen ‘keşke değişik köylerde, uzak yerlerde otursaydık’ dediğim de olurdu kocama. Vakitli vakitsiz kapının çalıyor olmasından, her öğün birlikte yiyip içmekten rahatsız olurdum, usanırdım. Şimdi nasıl burnumda tütüyor bunların hepsi, nasıl özlüyorum çalan bir kapımın olmasını, arada bir eltimle kaynanamı çekiştirip rahatladığımız günleri. Birlikte ağladığımız güldüğümüz vakitleri. Sanki dağım yıkıldı hepsini kaybedince, paramparça oldum onların ölü bedenleri enkazdan çıkınca.”
“Deprem öncesi hayatınızı nasıl sürdürüyordunuz?” sorusuna da bu yanıtı almışız.
Kadın Yaşam Merkezleri’nde sosyal hizmet uzmanı, psikolog, çocuk gelişimci ve destek personeli çalışıyor. Depremden etkilenenler ile nasıl iletişim kuracağıyla, hangi çalışmaları yapacağıyla ilgili planları olan, nerede kiminle işbirliği geliştireceği konusunda bilgili, oryantasyon eğitimi almış, süpervizyon ile desteklenen ve ihtiyaçlar çerçevesinde sürekli hizmet içi eğitimle donatılan personel. Merkeze gelen ya da dış erişim çalışmaları yaparken karşılaştığı hiç kimseye ayrımcılık yapmadan, nasıl davranacağını bilen hak savunucuları. Yararlanıcıların girdikleri anda sıcak bir selamlama ile karşılandığı, gerekli uzman desteğini almaya hazır, duygu ve düşüncelerini gizlilik çerçevesinde dinlemeye odaklanmış hizmet sunucuları olan bir merkez özetle.
“Mahallemizde bir kadın vardı, bizden biraz uzakta otururlardı, pek girmek istemezdi aramıza. Arada markette falan karşılaştığımızda yüzü gözü mor görürdüm, bir türlü yanaşmazdı, ürkek ürkekti, bakamazdı suratımıza. Arada aklıma gelir, ne oldu acaba, depremden kurtuldu mu diye. O zamanlarda ne yapacağımı bilmediğim için ona elimi uzatamadığıma yanarım. Şimdi bu merkezde aldığım eğitimler sayesinde ne yapacağımı da kime danışacağımı da öğrendim. Bu bilgimle onun da elinden tutardım belki ama bilemeyince bir şey yapamadım.”
“Merkezde aldığın eğitimlerden seni en çok etkileyen hangisi oldu?” sorusunun yanıtı yukarıdaki. Herkesin bilmesi gereken bu bilgilere deprem nedeniyle ulaşıyor olmak ne kadar üzücü değil mi? Toplum merkezlerinin, danışma birimlerinin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor böylece.
Kadın Yaşam Merkezleri’ne başvuran/gelen kadınların yapılan ilk görüşme ile ihtiyaç tespiti sonrası ilgili danışmanlık birimine (psiko-sosyal destek, hukuki destek, çocuk dostu alan, çamaşırhane-duş) yönlendirilmesi gerçekleştiriliyor. Kadına yönelik şiddet başta olmak üzere, toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk yaşta evlilikler, karar mekanizmalarına katılım, olumlu iletişim becerileri geliştirme, cinsel sağlık üreme sağlığı, hak alma bilinci kazanma, okuma yazma kursları vb. birçok konuda farkındalık eğitimleri düzenleniyor.
Aynı zamanda merkezde verilemeyen hizmetler için yönlendirme yapılan kurumlara ilişkin bilgi sahibi olma ve kendi başlarına da gidebilmelerini sağlamak üzere baro, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), adliye, halk sağlığı merkezleri, halk eğitimi merkezleri, Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM), gibi kurum tanıma ziyaretleri de gerçekleştiriliyor.
Merkez bünyesinde konunun uzmanları tarafından düzenli psiko-sosyal destek veriliyor (bireysel ve grup çalışma yöntemleriyle). Depremden etkilenenleri bir araya getirerek kendi aralarında (psikolog eşliğinde) duygularını ifade edebilecekleri grup çalışmaları da yapılıyor. Hukuki konularda nafaka, miras hukuku, velayet vb. bilgilendirme oturumları düzenlenerek kadınların bu konularda bilgilenmeleri sağlanıyor. Merkeze gelen kadınların çocuklarına özel bir alanda çocuk gelişimci eşliğinde çalışmalar yapılması da kadınların eğitimlerden daha etkin yararlanması ve çocukların gelişimine katkı sunan önemli hizmetlerdendir.
“Deprem zamanı çok açıkta kaldık. Nice kar, yağmur geçti şu kafamın üzerinden bir anlatsam; çadır bulamadık haftalarca, orada burada yattık kalktık. Başımızı yağmur-kar sularıyla yıkadık. Zaten yoktu üstümüzde başımızda, verilen yardım giyeceklerimizi değiştirecek delik arardık. Ne tuvalet ne banyo ne sabun ne su. Arkasından bizi konteynerkent denilen barakalara yerleştirdiler. Dip dibe, nefes alsan duyuluyor yan taraftan, hapşırmaya korkuyosun. Çocuklara sus, ses çıkarma, ağlama demekten içimiz bitti. Ya hele bir de yağmur yağmaya görsün; bütün yastık yorgan döşek su içinde. Baraka dedim ya, her yanından damlatıyor. Kurutabilirsen kurut o havada... Güya artık koruma altındayız ya.”
Bu cümleler de tahmin edeceğiniz gibi “Depremden hemen sonra neler yaşadınız ve ardından yerleştirildiğiniz konteynerlarınızda hayat nasıl devam ediyor?” sorusunun cevabı.
Kadın Yaşam Merkezleri’nde Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından sağlanan birçok teçhizatın yanında endüstriyel çamaşır makinaları da var. Yastık, yorgan, battaniye yıkanabiliyor ve de kurutularak getiren kişiye birkaç saat içerisinde kullanılır halde teslim edilebiliyor. Çamaşır bir taraftan yıkanırken “Ya biri görürse?”, “Biri mi bakar?” endişesi taşımadan duş alma ortamları da mevcut. Ya da uzmanlarla görüşme yapma, kendisi ya da çocuğuyla ilgili konularda danışmanlık alma veya çay içme mekânında diğer kadınlarla buluşma olanağını kullanmak mümkün.
“Geçenlerde başka bir konteynerkentte çalışanların orada kalanlara kötü davrandıklarını duydum. Düşündüm, ‘bizde de olsa ne yaparım?’ diye. Bir şey yapamam ki! Ya beni atarlarsa buradan? Ne ederim? Nereye başımı sokarım? Ne bir şikâyet kutusu var ne de bir yol gösteren. Açıktan, göz göre göre şikâyet edilebilir mi bir çalışan? O gün işin biter, kendini sokakta bulursun.”
“Öneri ve şikâyetlerinizi iletebileceğiniz bir mekanizma var mı?” sorumuza da böyle bir yanıt vermiş yaşamını daha ne kadar bu barakalarda geçireceğini bilmeyen kadın yararlanıcımız.
Merkezlerin çalışmaları sadece merkezde yapılanlarla da sınırlı kalmıyor. Merkeze gelemeyenlerle ilgili durum analizi yapmak en önem verdiğimiz konular arasında. Çünkü yıkık da olsa evini bırakmak istemeyen, bahçesinde tavuk, koyun besleyen, maydanoz, domates ekerek hem ekonomisine hem de toprakla uğraşarak iyileşmesine katkı sunanlara da merkezde verilen her tür eğitimin ihtiyaç çerçevesinde uygun alanlar bulunarak yapılması hedefleniyor. Gelemeyenin ayağına giderek hizmet sunmak!
Ayrıca merkezde sunulamayan hizmetlerle ilgili haritalama çalışmaları yapmak ve söz konusu kurumların hizmetlerinin tanıtımı için hem ziyaretler hem de uzmanların gelerek merkezlerde yapacağı bilgilendirme faaliyetleri organize etmek de yapılan çalışmalar arasında.
İllerde ihtiyaç duyan yerel yönetimler, muhtarlar ve kanaat önderleriyle afetlere ilişkin kapasite geliştirme eğitimleri vermek, merkezde yapılan çalışmaların ulusal/uluslararası alanlarda, sosyal medyada tanıtımını yapmak da görevleri arasında. Elbette savunuculuk çalışmalarına ortam hazırlamak hep hedeflerinde.
Kendi toplantılarını yapmak için mekân bulamayan STK’lere de merkezlerin kapısı açık.
Sivil Toplum için Destek Vakfı (STDV), Turkey Mozaik Fondation ve Fondation de France bu merkezlerin model olması yolunda bizlere maddi desteklerini esirgemediler.
Kadın Koalisyonu olarak Kadın Yaşam Merkezleri’nin açıldıkları illerde kadın örgütleriyle birlikte yürütülmesini önemsedik:
Adana’da Kadına Eşitlik ve Özgürlük Derneği (KÖVED), Samandağ’da Samandağ Kadın Dayanışma Derneği yaptıkları etkin çalışmalarla Kadın Yaşam Merkezleri’ni görünür kıldılar. Elbette yanlarına ve arkalarına Adana Büyükşehir Belediyesi ve Samandağ Belediyesi’nin kadın çalışmalarına inanan gücünü de alarak ilerliyorlar. Gelecekte merkezlerin sürdürülebilirliği yerel yönetimlere katılarak mümkün olacak inancımızı canlı tutuyoruz.
Merkezlerin zaman içerisinde ihtiyaçlar dâhilinde daha da gelişerek, çoğalarak çalışmalarını sürdürmesi en büyük dileğimiz.
Dayanışma yaşatır!
(GE/VC)