Fotoğraf: Aytuğ Can Sencar - AA
Pratikte, merhamet söylemi ve "sosyal model" adı altında kapsayıcı uygulamaların tetiklendiği neo liberal ekonomi yaklaşımıyla sosyal adalet kavramı içerisinde yok sayılan engelliler, sistem tarafından ayni ve nakdi yardımlarla açığa çıkan yoksulluklarını örtmek için kudretli "sosyal devlet söylemi"yle kullanışlı istatiksel veriye dönüştürüldü.
Sistemin, istatiksel kaldıracı olan engellilerin gücünün toplum üzerindeki etkisi yetersiz kaldığında ise kağıt üzerinde kalan "Ulusal Eylem Planları"yla da sayısal olarak görülmelerine karşın, yaşamın akışında sorunlarıyla görmezden gelindi.
Bunun en çarpıcı örneği, ana başlıklarından biri, "Afet ve İnsani Bakımdan Acil Durumlar" olan ve 3 Şubat'ta yayımlanan "2023 – 2025 Engelli Hakları Ulusal Eylem Planı"ndan 3 gün sonra meydana gelen Kahramanmaraş Pazarcık'ta 7,7 büyüklüğünde ve Elbistan'da ise 7,6 büyüklüğünde iki deprem sonucu yaşananlar oldu.
Farklı talepleri yoktu
Depremin enkaza dönüşmesinden saatler sonra başlayan, bugüne kadar hâlâ dindirilmeyen yardım çığlıkları arasında, uyulmayan imar yasasıyla dikilen katların arasında protezlerinden, tekerlekli sandalyelerinden kurtulmayı başarıp, yaşama tutunabilen engellilerin sesi de vardı. Ve öncelikli talepleri, aynı enkazın altından çıkartılanlarla birdi. Temiz su, çadır ve tuvalet...
Hak savunucuları ve sivil toplum örgütleri ulaşabildikleri engellilerin ihtiyaçlarını giderirken, devlet korumasında olan engellilerin durumu hakkındaki bilgiler ise yuvarlak cümlelerle yapılan basın açıklamalarının satır aralarına sıkışıyordu.
Açıklamalar sorularla dolu
Enkazın altından gelen "imdat" çığlıkları ve can havliyle sahaya inenlerin yardım çırpınışları ile siyasilerin bardağın dolu tarafını gösterme çabalarıyla keşmekeşe dönüşen bilgilerin içinde, devlet korumasında olan yaşlılar ve engellilerin durumu hakkındaki ilk bilgi 7 Şubat günü geldi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık, 7 Şubat'ta yaptığı açıklamanın satır arasında konuyla ilgili olarak bakanlığa bağlı yatılı kuruluşlarda kalan yaşlılar ve engellilerle ilgili intikalleri çok hızlı yerine getirdiklerini belirtti. Hasarlı birkaç yer haricinde sıkıntı bulunmadığını, buralarda olanların da tedbir amaçlı ilgili yerlere ulaştırıldığını söylüyordu. Bakan Yanık'ın ifadelerinde ilk dikkati çeken hiçbir sayı belirtmemesi oldu.
15 Şubat'ta ilk sayılar verildi
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kendisine bağlı kurumlardan hizmet alan yaşlı ve engellilere ilişkin ilk sayıları 15 Şubat günü resmi Instagram sayfasında yayımladı. Bilgilendirmede, "deprem nedeniyle kuruluşlardan nakli yapılan 533 yaşlı, 1088 engelli kuruluş dışından bakıma alınan 186 yaşlı, 273 engelli vatandaşımız bulunmaktadır" denildi.
16 Şubat'ta ise Bakanlık, nakil edilen yaşlı ve engelli sayılarını güncelleyip, çadırlarda kalan bakıma ihtiyacı olan yaşlı ve engelliler dahil farklı illerdeki kurumlara nakil ettirildiğini açıkladı. Buna göre; deprem bölgesinden 16 Şubat itibarıyla kuruluşlarda hizmet alan 533 yaşlı 1089 engelli ve çadırlarda kalan bakıma ihtiyacı olan 187 yaşlı ile 301 engelli bireyin farkı illerdeki bakanlığa ait kurumlara nakil edildiği belirtildi.
Bilgiler güncelleniyor ama...
Yazıyı hazırladığım 28 Şubat'a kadar Bakanlık, yaşlı ve engellilere dair toplam 8 duyuru yaptı. Engelli ve yaşlılarla ilgili olarak en son açıklamasını 27 Şubat'ta yayımlayan Bakanlık şu bilgileri paylaştı:
"Kuruluşlarımızdan hizmet alan 533 yaşlı ile bakıma ihtiyacı olan 212 yaşlı vatandaşımız kuruluşlarımıza yerleştirilmiştir. Kuruluşlarımızdan hizmet alan 1.133 engelli ile bakıma ihtiyacı olan 664 engelli vatandaşımız farklı illerdeki kuruluşlarımıza yerleştirilmiştir."
Bakanlığın 15 Şubat'tan 27 Şubat'a kadar yaptığı yaşlı ve engellilerle ilgili bilgilendirmede, denetimi Aile ve Sosyal Hizmetler il müdürlüklerine ait olan "özel" huzurevleri ve bakımevlerine ilişkin bilgi paylaşmaması dikkat çekti.
Sorular çoğaldıkça tablo kararıyor
Süreci şeffaf ve hassasiyetle sürdürme çabasında olan Bakanlığın bilgilendirmelerinde, deprem bölgesindeki Bakanlığa bağlı 38 özel kurumla ilgili bir ibare kullanmaması gün geçtikçe akılla takılan soruları çoğaltıyor.
Öncelikli sorular ise şöyle sıralanıyor:
Kurumlardan kaçı hasar aldı, kaçı yıkıldı? Bakanlık tarafından açıklanan ve kurumlara nakil edilen çadırlarda bakıma ihtiyaç duyanların içerisinde özel kurumlardan hizmet alan var mı? Nakil yapılan bireylerin kimlik kontrolü yapıldı mı? Kaybolan zihinsel engelli birey var mı? İşitme ve konuşma engellilerin, olası kurtarılma ve nakil süreçlerinde bilgiye erişimi nasıl sağlandı? Nakil yapılanların aileleriyle iletişime geçilip bilgilendirme yapıldı mı? Bulunduğu şehirden ayrılmak istemeyenler için nasıl bir ortam sağlandı? İlaç ve tıbbi araç gereç açığı nasıl ve ne zaman giderildi? Engellilere psiko-sosyal destek sağlandı mı?
Liste uzayıp giderken akla ilk gelen soru şuydu: Özel bakım kurumları ve bu kurumlardan hizmet alanları saymak kimsenin aklına gelmedi mi?
(UK/AÖ)