Diyarbakır'ın turistik gezi programına dört yıl önce Dengbêj Evi de eklendi. Kürtçe bilmeyene ne demek acaba dedirtse de aslında söz söyleyen kişi yani Kürt ozanı, hikaye anlatıcısı anlamına geliyor.
Dengbêjler, Kürtçenin yasaklı hale gelmesiyle, uzun süre susmuş; sadece evlerde, kendi aralarında söylemişler. Bazı yörelerde enstürman olsa da genellikle enstürmanısız bir gelenek olan dengbêjlik, Kürt dili, edebiyatı ve tarihinin aktarıcısı olarak tanımlanıyor.
Son yıllarda dengbejler yeniden stranlarını (türkü) söylemeye başladı. Diyarbakır Belediyesi de hem bu kültürü yaşatmak hem de turizm potansiyelini arttırmak için kurduğu Dengbêj Evi'nde gencinden yaşlısına 28 dengbeji topladı, ayda bir kere divan yapıyorlar.
Uzun süre susan gelenekleri yeniden canlandırmak, bazen onları "egzotik" bir hale getirip, doğallığını kaybetmelerine yol açabiliyor. Ama zorla susturulmuş bir geleneği canlandırma süreci, içinde çok farklı dinamikleri de barındırıyor; bunu ancak zaman gösterebilir.
Ben de tüm bu soru işaretleri ile gittiğim Dengbêj evinde bilmediğim bir dilde dinlediğim stranlara yabancılık çekeceğimi biliyordum.
Bu dengbêjlerin içinde en yaşlısı Seyîdxanê ve tek kadın temsilci Feleknaz'ın birbirlerinden çok farklı dengbêjlik serüvenlerini dinlemek bir nebze de olsa yabancılığımı hafifletti.
"Diyabakır Bülbülü" lakaplı Seyîdxanê, uzun yıllar Belediye'de çalıştıktan sonra düğünlerde yaptığı dengbêjliğe, bu evde devam etmeye başlamış.
Türkçe ve Kürtçe söyleyen Seyîdxanê, Belediye'de çalışırken verilmeyen maaşını Belediye Başkanı'na televizyon kanalı aracılığıyla şu şekilde duyurmuş:
"Ben geldim Yenişehir Belediyenin düzüne
Güneş vurar yavruların yüzüne
Başkan imansızdır inanmaz sözüme
Ağlama yavrum ağlama mevlam kerimdir
Geceleyin açlıkta uyku girmez yüzüme
Yastık döşek tiken olmuş yüzüme"
Bunun üzerine Seyîdxanê bir hafta sonra maaşını alabildiğini gülerek anlatıyor; bir yandan pas pas yaparken kadınların "kurban olam sesine" iltifatlarını da aynı keyifle anlatıyor.
"Türkçeye çevirsem bir anlamı kalmaz"
Feleknaz ise son 10 yıldır dengbêjlik yapmasına rağmen "kendimi bildim bileli, söz söylerim ama gençken kadın sesi erkeğe gitmesin diye yasaktı" diyor.
Peki ne değişti diye soruyorum, "Kürt mücadelesi" diyor.
Kürtçe bilsem Feleknaz ile daha rahat konuşacağız ama aradaki tercümanlara mahkumuz. Bir süre sonra tercümanları bırakıyoruz; Feleknaz biraz zorluyor kendini ve kelime kelime anlatmaya başlıyor.
"Köyler boşaltıldı, şehre geldik, her şey kadınların omuzuna bindi; çocukları okula götürmek, ekmek parası çıkarmak. Erkekler baktı kadınlar daha cesaretli, bizi rahat bıraktı."
En çok ne söylemeyi seversin soruma "aşk, kahramanlık" diyor ama biraz zorlayınca aslında aşka dair söylemeyi pek de sevmediğini itiraf ediyor. Ve Kürt mücadelesini anlatan bir stran söylemeye başlıyor; "Türkçeye çevirsem bir anlamı kalmaz" diyor.
Feleknaz, dengbêjliğinin yanında Barış annesi. Hakkari Çukurca'ya giderek ölen dokuz asker için beyaz tülbent bırakanlardan. "Barış için tek başıma gece, gündüz her yere yürürüm" diyor.
Feleknaz, Fransa, Almanya, Danimarka gibi ülkelerde konserler vermiş ama Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde dahi polisin elinden zor kurtulmuş. Belki bir gün Feleknaz ve diğer dengbêjleri ana akım televizyon kanallarında dinleme fırsatımız olur ve bu kadar yabancı kalmayız, kimbilir...(NV)