Ekim 2001'de, bizde ve dünyada bazılarının "Medeniyet Savaşı" olarak adlandırdığı savaşın ilk aşamasında, ABD liderliğindeki güçlerin Afganistan'ın işgali için stratejik ortaklığa girdiği bu feodal beyler kimdir, neyin nesidir?
Afganistan'ın feodal beyleri ya da "40 haramileri", dünyanın en zengin adamları arasındadır: kayda değer bir üretim ve toplumsal organizasyonun temsilcileri olmadıkları halde; Doğu ile Batı arasındaki bir ticaret yolunun kayda değer bir kapısını tutmuş oldukları ve Afganistan dünyanın en büyük eroin üreticilerinden biri olduğu için.. Bir Dünya Bankası Raporu, Afganistan'ın sadece Pakistan bağlantılı kaçak mal trafiğinin hacminin yılda 2.5 milyar dolar olduğunu ortaya koyuyor. Sadece bu hacim bile, Afganistan'ın yıllık gayri safi milli hasılasının tamamının yarısı kadar.
Afganistan'ın batıdaki Herat eyaletini denetimi altında tutan İran bağlantılı İsmail Han'ın, İran'dan ülkeye giren mallardan kestiği "vergi"nin günlük 500 bin ilâ 1 milyon dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. 2002 yılında Hamit Karzai hükümeti, İsmail Han'dan tahsil etmesi gereken 100 milyon dolar vergi yerine 10 milyon dolar alabilmiş. İsmail Han'ın tek başına Herat'ta kestiği haraç, Kabil hükümetinin 2002 içinde topladığı toplam vergi miktarı olan 80 milyon doların üzerinde.
Yaklaşık 20 bin milisten oluşan bir orduya kumanda eden İsmail Han gibi, kuzeydoğu Afganistan'da Celalabad şehri ve çevresini denetleyen Muhammed Fehim de dünyanın en zengin adamları arasında iyi bir yerde bulunuyor. Rusya'nın iki yıl önce yeni Kabil hükümetine verdiği 100 milyon dolar askeri yardımın, hükümette savunma bakanlığı görevini üstlenmiş olan Fehim'in özel kasasını boyladığı sanılıyor. Fehim'in güçleri, Celelabad ve çevresinde ticari kuruluşlar ve mallara uyguladıkları vergilerle milyonlarca dolar gelir elde ediyorlar.
Kabil hükümetinin en güçlü adamlarından, başbakan yardımcısı "General" Raşit Dostum, Afganistan'ın haramilerinden bir başkası. Kuzeydeki Mezar-ı Şerif şehri ile çevresini denetimi altında tutan Özbek kökenli Dostum, komşu Özbekistan tarafından destekleniyor. Rumsfeld'in haramilerle 4 Aralık'taki tarihi buluşması onun üssünde, Mezar-ı Şerif'te gerçekleşti.
Şebergan katliamı
Dostum, bizim burada en iyi tanıdığımız haramidir. Ama o bizde, politikacılar, devlet büyükleri ve büyük medya tarafından, bir "harami"den ziyade bir "müttefik", bir "etnik kardeş" olarak tanıtılmıştır. Mayıs 1997'de, Türkiye'de devletin "iç düşman"dan kurtarılmaya çalışıldığı o 28 Şubat sonrası sıcak günlerde, Taliban'dan kaçarak ülkemize "sığınan" kardeş Dostum için MHP Genel Başkan Vekili Tuğrul Türkeş, " hükümetin Dostum'a verdiği destek yeterli değildir " demiştir. Dostum'un o günlerde MHP'lilerin akınına uğradığı da bilinmektedir.
1997'de MHP'lilerin hasret gidermek ve sağlık dilemek için kapısına koştuğu Dostum'la 2002'nin ilk günlerinde başbakan Ecevit, başbakan yardımcısı Bahçeli ve MİT müsteşarı Şenkal Atasagun görüşmeler yapmışlardır. Dostum'un Ecevit'le görüşmesine MİT müsteşarı da katılırken, Ecevit, "Taliban'ın Afganistan'dan temizlenmesinde etkin olduğu"nu belirttiği Dostum için, " Çok yapıcı bir tutum içinde. Yeni kurulan düzenin başarılı ve etkili olabilmesi için elinden gelen çabayı gösteriyor " demiştir.
Ekim 2002 başlarında genelkurmay başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu " Türkiye'nin Afganistan'daki muhalif grup Dostum'a desteğinin sürdüğü" nü bildirmiştir.
7 Ağustos 2003 tarihli Milliyet haberinde ise Afganistan'da yıllardır devam eden iç savaşın bitmesinden sonra, hızlı bir değişim süreci yaşanıyor" saptaması yapıldıktan sonra değişim şöyle müjdelenmektedir: " Özbek General Raşit Dostum'un desteğiyle Şıbırgan'da kurulan eğitim merkezinde burkalarını çıkaran genç kızlar, bilgisayar, matematik, İngilizce, tarih, güzel yazma ve el becerileri kurslarına katılıyor ."
Şıbırgan'da genç kızların medeniyetle tanışmasını sağlayan Raşit Dostum, kendisini yıllarca haracından mahrum bırakan Taliban'a daha işgalin ilk günlerinde hıncını göstermiş bir harami. O günlerde yüzlerce esirin Şebergan'daki kampa götürülmek üzere içine tıkıldıkları havasız nakliye konteynerlerinde nasıl can çekişerek öldüğü dünya basınına ilk 2001'in kasım günlerinde sızmıştı. O günlerde, "lojistik sorunları yaşayan koalisyon güçleri.." ifadeleri ile olay bazı yayınlarda " mecburiyetin yol açtığı bir talihsizlik " gibi gösterilmeye çalışılmışsa da , 2002'nin bahar aylarında ortada korkunç bir katliamın olduğu artık gizlenemez hale gelmişti. İngiliz Telegraph'ın 19 Mart nüshasında, Maksut Han adlı 26 yaşındaki Pakistanlı esirin anlattıklarına yer verilmişti: " Oksijen yoktu. Vücudumuzdaki teri, ölenlerin terini yaladık. Bazıları kendi idrarını içti. Vardığımızda 400 kişinin yarısı ölmüştü. "
Şebergan katliamında pek çok ölüme, askerlerin mermi sıkarak konteynerlerde "hava deliği açması"nın neden olduğu da bilinmektedir.
Eroin ekonomisi
Denetledikleri bölgelerdeki -uyuşturucu da dahil- kaçakçılık trafiği ile pazlazlanan, meşru işler yapan ticaret erbabından haraç kesen, bazıları bizzat merkezi hükümette yer almasına rağmen bakan oldukları hükümetin mali denetiminde olmayı red eden, çıkarları sık sık çeliştiğinden kendi aralarında durmadan dalaşan bu haramilerden iki rakip harami, Özbek kökenli Raşit Dostum ile Tacik kökenli Ata Muhammed, 4 Aralık buluşmasında Rumsfeld'le bir araya geldiler işte.
Afganistan'ın 2001 sonlarında işgal edilmesi sırasında aynı bölgede hakimiyet sağlamak üzere çatışan ve son olarak geçen ekim ayında bilmem kaçıncı kez dalaşmaya giren iki harami ile Rumsfeld arasındaki görüşmenin, ülkede istikrar sağlama çabalarına destek amacıyla yapıldığı bildirildi. Ama bu açıklamayı yapan resmi Amerikan kaynağı, Dostum ve Muhammed'in ülkedeki "silahsızlanma ve yeniden entegrasyon" programına henüz katılmamış olduğunu da bir dip not olarak geçiverdi.
Afganistan'ın 40 haramilerinin henüz katılmadığı ve yakın bir gelecekte de katılmayacakları bir başka "program", afyon tarımını(*) küçültme ve uyuşturucu trafiğini (**) yok etme çalışmaları.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Teşkilatı, 2002 yılında Afganistan'da afyon üretiminin bir önceki yıla göre yüzde 6 artarak 3600 metrik tona çıktığını bildirdi. Örgütün yöneticisi Maria Costa, Afganistan'ın bir yol ayrımında olduğunu ve ülkenin uyuşturucu kartelleri ile narko-teröristlerin eline düşebileceğini söyledi. Örgütün raporunda, afyon tarımı ve uyuşturucu kaçakçılığı sonucu Afganistan'a giren para miktarının 2003te 2.3 milyar dolar olduğu da bildiriliyor. Costa, bölge yöneticileri ve milis komutanlarının bu paradan önemli bir pay aldığını belirtiyor.
ABD tarafından 2003'ün Kasım ayı sonlarında yayınlanan bir rapor daha da karanlık bir tablo ortaya koyuyor. Beyaz Saray'a bağlı " Office of National Drug Control Policy "nin raporuna göre, eroin ve morfin yapımında kullanılan afyonun yetiştirildiği tarlaların alanı, 2001-2003 arasında, 4210 dönümden 152 bin dönüme çıkarak 36 kat artmış durumda. Yaklaşık 2 milyar sterlin değerindeki yıllık üründen, yetiştiricilerin ve kaçakçıların eline birer milyar sterlin geçtiği tahmin ediliyor.
Özellikle Tacik kontrolündeki kuzey bölgelerinde hızlı bir artış gösteren afyon üretimine işgal güçleri ve Kabil hükümetinin savaş açması mümkün değil, çünkü sırtlarını dayadıkları haramiler gırtlaklarına kadar bu işin içindeler.
Vatandaşından daha yakın
Öte yandan bu haramiler Rumsfeld'e ve onun temsil ettiği devlete, hiç şüphe olmasın, Miami'de biber gazı, cop ve şok bombalarıyla karşılanan FTAA protestocusu sendikalı Amerikan işçisinden daha yakındır. O haramilerin Amerikan şirketleri açısından "stratejik" çıkarları, 11 Eylül 2003le binlerce Amerikan vatandaşının tam olarak nasıl, neden ve kimler tarafından öldürüldüğünü aydınlatmak üzere kurulan 11 Eylül Soruşturma Komisyonu'na yaklaşık bir yıldır vermesi beklenen bilgileri vermeyen ABD "Savunma" Bakanlığı'nın "savunmak"la yükümlü olduğu sıradan Amerikan vatandaşlarının çıkarlarından daha önemlidir.
Üretim ve toplumsal örgütlenme açısından düşük, "bireysel girişimcilik" ve "kârlılık" açısından olağanüstü yüksek dinamikleri temsil eden İsmail Han, Muhammed Fehim ve Raşit Dostum gibilerle Amerikalı yöneticilerin aynı dili konuşabilmeleri, yakınlaşabilmeleri, anlaşmalar yapabilmeleri hiç tuhaf, "Batı değerleri" açısından hiç ters değil..
Belçika'daki NATO toplantısıyla başlayan Avrasya ziyaretlerinde Rumsfeld, Afganistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Irak'tan sonra bir başka stratejik ortakla buluşmak üzere Özbekistan'a giderken uçağının hava koşuları nedeniyle Taşkent hava alanına inememesi nedeniyle evine erken dönüş yapmak zorunda kaldı. Belki buna sevindi de. Çünkü tam o günlerde Reuters, Dimitri Solovyov'un Özbekistan'ın Caşlık Hapishanesi izlenimlerini dünyaya geçiyordu. (ŞA/EK)
Sadık "Dostum"un kısa tarihi !
* Afganistan'da Özbek milis gücünü oluşturması 80'lere dayanıyor.
* 80'lerde ABD'nin desteklediği mücahitlere karşı Demokratik Afgan Cumhuriyeti'ni ve "sosyalist reformlar"ı savundu.
* 1992'de bu kez Muhammed Necibullah hükümetine karşı Ahmet Şah Mesut'la işbirliği yaptı. Birlikte Kabil'i ele geçirdiler.
* 1994'de tekrar taraf değiştirerek Gülbeddin Hikmetyar'la işbirliği yaptı ve Burhanettin Rabbani - Ahmet Şah Mesut yönetiminden Kabil'i bir kez daha aldı.
* 1996'da Taliban güçlerinin Kabil'i ele geçirmesinin ardından eski düşmanı Rabbani ile ittifaka girdi.
* Kaçıp yıllarca Afganistan dışında yaşadıktan sonra, 2001'de ABD'nin operasyonu ile Afganistan'a geri döndü.
-----------------------------------------------------------------------