Tarım, Demokratik Halk Partisi (DEHAP) seçim bildirgesinin "Sosyal adaletsizliğe son verilecektir" başlığı altındaki bölümünün bir maddesi olarak böyle yer alıyor.
DEHAP'ın tarım ile ilgili görüşlerinin bununla sınırlı olduğunu düşünmüyorum. En azından ittifak oluşturdukları Emeğin Partisi'nin (EMEP) bu konuda görüşlerinin daha kapsamlı olduğu bu alandaki faaliyetleri dolayısıyla da biliniyor.
Çözüm önerileri olmalıydı
Uluslar arası Para Fonu (IMF) politikalarını destekleyen partilerin pek de dostça yaklaşılmayan, kırsal nüfusun yüzde 40'ını oluşturan çiftçilere yönelik, daha ciddi çözüm önerileri olmalıydı.
Tarım kesimi bildirgede çok kısa geçiyor. IMF'nin tarım kesimine yönelik yaptırımlarını ele almamak tek başına üreticilerin değil, çoğunluğu oluşturan tüketici yoksul kesimin de hayatına dair çözümsüzlük sunmaktır.
Bildirgede tarım sektörüne yönelik başkaca ayrıntılar olmadığından ötürü yorum yapmak da mümkün olamıyor.
Özgürlük ve Dayanışma Partisi
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), bildirgesi öncelikle kırsal alandaki tahribatı tarif ediyor, bu çerçevede de da çözüm önerileri getiriliyor.
ÖDP tarım kesimindeki tahribatı "IMF üreticinin can düşmanı" başlığı ile veriyor. "IMF ve Dünya Bankası, Türkiye çiftçilerine zarar veriyor, gelişmiş ülkelerdeki uygulamaların tam aksini üreticilere dayatıyor."
Bildirgenin çiftçinin ülke ekonomisine katkısı "Çiftçinin ülkeye katkısı" alt başlığında veriliyor.
* Çiftçiler ürettikleri ile ülkedeki yıllık toplam üretim değerinin yüzde 16'sını karşılıyor.
* İhracatın yüzde 11'i çiftçiler tarafından üretiliyor.
* Çalışanların yüzde 46'sına tarım sektörü iş olanağı yaratıyor.
* Türkiye, bir ülkenin kendine yeterliliğin ölçütü olan "gıda güvenliğini" sağlamak açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir.
Bildirgenin, "IMF ve işbirlikçilerinin verdiği zararlar" başlıklı bölümünde yer alan maddeler de şöyle:
* IMF ve Dünya Bankası'nın, gelişmiş ülke çiftçileri ve uluslar arası büyük gıda ve tarım şirketlerine yeni pazar alanları açmak için istediklerini Türkiye'ye "Tarım reformu" diye yutturuyorlar.
* Bu politikalar Türkiye'nin tarım ürünleri ithalatını arttırıyor.
* Hükümetlerin taban fiyatlarını maliyetlerin altında belirlemesi çiftçinin zarar etmesine neden oluyor.
* Tarımsal kredi faizlerini yükselterek, üreticilerin yoksullaşmasına ve bir kısmının ödeme zorluğu sonucunda cezaevine düşmesine neden oluyorlar.
* Kredi faizlerinin yükselmesi sonrasında borcunu ödeyemeyen çiftçilere tekrar üretebilmeleri için kredi vermeyip, üretimi baltalıyorlar.
* Hükümet IMF'nin dayatmasıyla Şeker Yasası'nı, Tütün Yasası'nı çıkardı. Bu yasalarla birlikte şeker ve tütüne kota getirildi ve ülke içi tarım üretimi baltalandı.
* Çıkardıkları yasalarla, şeker fabrikalarını ve Tekel fabrikalarını özelleştirecekler. Tütünün, şekerpancarının alımını yapmayacaklar.
* Tütün ve pancar üreticileri; pancarını, tütününü pazarlarda marul, patates gibi tezgahlarda satmak zorunda kalacak ya da üretimden vazgeçecekler.
"Üretenler Yönetsin" başlığı altında: "IMF ve Dünya Bankası'nın dayattığı politikaları uygulayan ve uygulayacağını vaat eden tüm partilere ihanet ediyor" yer alıyor.
"Tarım düştüğü durumdan nasıl kurtulur" başlıklı bölüm ise şöyle:
*IMF ve Dünya Bankası'nın dayattığı politikaları uygulamayacağız.
* Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerini Yeniden Yapılandırma Kurulları değil, ortakları ve üretenler yönetecek.
* Tarımda destekleri üreticiler ve tüketicilerin mağdur olmaması için sürdüreceğiz. Doğrudan Gelir Desteği (DGD) tek başına değil, üretim planlaması için ek olarak vereceğiz.
* Tarım taban fiyatlarını maliyetin üzerinde belirleyerek tarım üreticilerinin makul bir kâr elde etmesini sağlayacağız.
* Destekleme alımlarına devam edeceğiz. Alımların bedellerini üreticiye peşin olarak ödeyeceğiz.
* Tarımsal kredi faizlerini düşük tutup, üreticilerin de yararlanması için düzenleme yapacağız.
* Tarımsal KİT'lerin özelleştirilmesini durduracağız.
* Toprakların işleyenlere ve topraksızlara dağıtılacağı bir toprak ve tarım reformu yapacağız. Feodal beylerin ağalıklarına son vereceğiz.
* Tarım alanında yatırım seferberliği başlatacağız, birikmiş alt yapı sorunlarını çözeceğiz.
* Üreticilerin örgütlenmelerinin önündeki yasal engelleri kaldıracağız.
* Ziraat Bankası ve TARİŞBANK'ı özelleştirme yerine, üreticilerin demokratikleştirilmiş örgütlerine bedelsiz devredeceğiz.
* Ziraat Odası Yasası'ndaki demokratik ve çiftçilerin lehine olmayan maddeleri değiştireceğiz.
* Üreticinin üretimden pazara kadarki süreci örgütlemesinin önünü açacak düzenlemeleri yapacağız.
* Doğa dostu, sürdürülebilir tarımsal üretimi teşvik etmek için; eğitim, organizasyon, işletme ve ekipman desteği sağlayacağız.
* Toprak ve suyun korunması için gerekli çalışmaları ve yasal düzenlemeleri yapacağız.
* İnsan, bitki ve doğanın bilinçli korunması için Zirai Mücadele ve Karantina Genel Müdürlüğü'nü kuracağız.
* Hayvancılığın geliştirilmesi için; projeler sağlayacak, araştırmalar, ıslah çalışmaları ve kredi destekleri yapacağız. Tüketicilerin sağlıklı hayvansal ürün tüketmesi için Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü'nü kuracağız.
* Meyveciliğe, ıslah çalışmaları dahil her türlü desteği vereceğiz.
* Birim alandan daha fazla ürün elde etmek, araştırma, üretim planlaması ve pazarlama tekniklerini geliştirmek için kamu olanakları kullanılacak, gelişmiş ülkelerin tarımsal üretimi ile aramızdaki farkı kapatmaya çalışacağız.
* En önemli üretim girdilerinden olan mazotu ve elektriği piyasa fiyatının üçte biri fiyatına çiftçilere vereceğiz.
* Üretmemek anlamına gelen tütün ve pancardaki kotaları kaldıracağız.
? Üretici köylülerin, sendika, demokratik yönetimlere kavuşturulmuş kooperatifler çatısı altında birleşmesi için yasal düzenlemeleri yapacağız.
ÖDP bildirgesi, su ürünleri politikası, Avrupa Birliği (AB) ve Gümrük Birliği üyeliğinin tarım üzerindeki etkisi hakkında görüş bildirmiyor.
IMF ve Dünya Bankası politikalarına / dayatmalarına Türkiye Komünist Partisi (TKP) ile birlikte karşı olması ÖDP'yi, "sol" partilerden ayırıyor ama ÖDP'yi diğer tüm partilerden farklı kılan esas yanı; çözümü çiftçilerin örgütlenmesinde görmesidir.
Türkiye Komünist Partisi
Türkiye Komünist Partisi (TKP), tarım politikaları çerçevesinde IMF'nin yanı sıra Avrupa Birliği'ne (AB) de değinerek diğer partilerden farklı bir yaklaşım getiriyor.
Anavatan Partisi'nin AB'yi her kesim için olduğu gibi tarım sektörü içinde çözüm olarak sunarken TKP tam tersi AB'nin tarımı tahrip ettiğini yazmış, bildirgesinde. Gümrük Birliği'nin sonuçlarına bakıldığında, Türkiye tarımı zarar görmüştür, doğrudur. Solda hiçbir partinin bu konuda yaklaşımı yok.
Bildirgede; kırsal alana yönelik tahlil ve çözüm önerileri ise slogansal bir üslupla kaleme alınmış. Belki bazılarımız "canım seçime yönelik yazılmış bir bildirgedir" diyebilir.
Ancak tarım sektörüne uygulanan bu politikaların tüketicileri de etkilediğini kabul ettiğimizde yüzde 80 hatta 90'lara varan nüfusun sorunu böyle ele alınması eksik/yetersiz kalmış denilebilir. ÖDP gibi IMF politikalarının karşısında olduğunu açıklayan TKP'nin de safını net belirlemesi, onları farklı kılmaktadır.
"Onlar Türkiye'yi hızla açlığa götüren partilerdir. Bir zamanlar bu ülke 'kendi kendisini besleyebilmekle' övünürdü. Büyük toprak sahiplerinin, yüksek kredi faizlerinin ve her geçen gün artan gübre ve mazot giderlerinin baskısına rağmen emekçi köylülerimiz soframızdan ekmeğimizin, sütümüzün, aşımızın eksik olmaması için uğraşırlardı.
Şimdi ülke tarımı uçurumun eşiğinde. Avrupa Birliği "devlet tarımdan desteğini çeksin" diye emrediyor, Ecevit "tamam" diyor. IMF "artık filanca bölgede tütün ekmeyeceksin" diyor, Bahçeli "emriniz olur" cevabını veriyor.
"Ülkemiz artık temel gıda maddelerini dışarıdan alıyor, hayvancılık ölme noktasında, kentlerde açlık başladı, yoksul köylü perişan..." tespitini yapan TKP çözüm önerisi olarak da şunları söylüyor:
* Türkiye Komünist Partisi planlı ekonomiyi tarıma da taşıyacaktır. Eğer emperyalistlerin sözünü dinlemekten, sömürücü ve asalak sınıflara boyun eğmekten kurtulursak, Türkiye'de açlık değil, bolluk olur.
* Sosyalizmde başkasının emeğinden geçinerek zenginleşen kimseye yer olmayacak. Büyük arazilere el koyarak hepimizin iliğini kurutan toprak sahiplerine "buraya kadar" dememiz yeterli.
* Yoksul köylünün ürettiği buğdayı, domatesi, taze meyveyi, zeytini, tütünü, ayçiçeğini, pamuğu, fındığı yok pahasına kapatıp sonra bunların işlendiği fabrikadaki işçileri sömürerek palazlanan patronlara "yeter artık" diye karşı koymamız yeterli.
* Onlardan kurtulursak, tarımı da sanayiimizi de yeniden örgütler, yeniden kurarız. TKP "bu ülke kendi kendisini besler, hem de en iyi şekilde" diyorsa, başkalarını aç bırakarak zenginleşenlerin çekeceği var demektir." (AA/NM)