Dimitri Eipides'in anısına
7 Şampiyonlar Ligi kupası.
14 Fransa Ligi şampiyonluğu.
7 Fransa futbol kupası.
2010 yılından itibaren kadınlar klasmanında dünyanın en güçlü futbol takımı sayılan Olympique Lyonnais (OL) başarılarına mütemadiyen yenilerini katıyor ve kolay kolay duracak gibi görünmüyor.
Takımdaki yıldız oyuncular bir yana, ümit veren genç futbolcu kadınlar kulübün başkanı Jean-Michel Aulas'ın başarılarındaki rolünü kesinlikle yadsımıyor.
Kendilerine saygıyla yaklaşan ve profesyonel oyuncu muamelesi yapan herkese minnettar olduklarını belirtirlerken mazide çektikleri zorlukları da unutmuyorlar.
Yönetmen hanesinde kadın sinemacı Stéphanie Gillard adını gördüğümüz "Les Joueuses "(The Squad/Ekip) başlıklı belgesel "birlikten güç doğar" sözünü doğruluyor. Kamera kahramanlarını yakından takip ediyor, özel hayatları hususunda olmasa da futbol açısından seyirciyi tatmin ediyor.
Takımın durumu başka kadın takımlarına kıyasla hayli iyi olmakla birlikte, hakları açısından daha çok mesafe kat edilmesi gerektiğini bilhassa tecrübeli futbolcular gayet iyi biliyorlar.
Kadın niye futbol oynar ki?
Çok da eski olmayan bir mazide kadınların profesyonel futbol sahnesinde yeri yok gibiydi. Kısaca OL için de geçmişteki şartlarla bugünküler arasında dağlar kadar fark var. Doğru dürüst üniformalarının olmadığı, soyunma odalarının esamesinin okunmadığı dönemde stadyumda 30-40 kişiye oynadıkları oluyordu; onlar da akrabalar ve tanıdıklardan müteşekkil sadık bir seyirci grubuydu. Oysa sonradan, gittikçe artan ilgiyle 50 bin futbolseverin karşısına çıktıkları maçlar bile oldu.
Belgeselin hemen başlarında 2018 Fransa'da yılın kadın futbolcusu ödülü için aday olan 15 oyuncudan 7'sinin OL takımında olduğunu görüyoruz. O sene ödüllendirilen Ada Hegerberg çok uluslu bir şirket kadar renkli bir görünüme sahip, Olympique Lyonnais'ye Norveç'ten katılmış yıldız bir futbolcu.
Ekibi ayakta tutan bir diğer yıldız, orta saha oyuncusu ve senelerden beri takım kaptanlığı yapan sert mizaçlı Wendie Renard; inişli çıkışlı dışavurumları bazen seyirciyi bile tedirgin edebiliyor.
Filmde parlayan oyunculardan Amel Masri ve ağzı iyi laf yapan Eugénie Le Sommer'i de unutmamak lazım:
"'Kızsın sen; neden futbol oynuyorsun ki?' sorusunu oldum olası garipsemişimdir. Böyle insanlar futbol oynamam hususunda kuşku duymama sebep oluyorlar. ABD'de kadın takım sporları içinde en popüler olanı futbolken Avrupa'da niye öyle ki? Arada devasa bir kültür farkı var!"
Filmde futbolcu kadınların arasında, en azından sahada olan derin uyuma şahit oluyoruz. Birbiriyle göz temasının çok mühim olduğunu, mütemadiyen konuşmamak veya bağırmamak için sadece bakışlarla taktiklerin etkin bir şekilde uygulanabildiğini kanıtlıyorlar.
Kendini bir kadın oyuncu olarak değil de sadece "futbolcu" olarak gören ödüllü Ada oynarken kafasının içindekilere odaklandığını, kendisi için mühim olanın bir dinamiği rakiplerinden birkaç saniye önce fark edip ona göre harekete geçmek olduğunu ifade ediyor.
Bilhassa büyük stadyumlarda tahammül edilmesi zor seviyelerdeki tezahürata karşı kendini korumaya alıp maç sırasında sadece takım arkadaşlarının seslerini duymayı başaran da var.
Olympique Lyonnais oyuncuları birlik ve uyum halinde oldukları için yollarına emin adımlarla devam ediyorlar.
Sportif ruh yaşatılmalı
İlgiyle seyredilen ama biraz daha kısa tutulması arzu edilebilir dingin belgesel insanda daha çok bir tanıtım filmi izlenimini veriyor. Daha emekleme safhasında sayılan kadın futbolunun desteğe ihtiyaç duyduğunu tabii ki inkâr edemeyiz. Lyon kenti takımı Olympique Lyonnais'nin görmüş geçirmiş oyuncularının ümidi yeni nesillere misal oluşturmak ve yakında yerlerini alacak genç futbolcuların spor hayatlarını daha iyi şartlarda sürdürmeleri; yeterli bir seviyede sağlık hizmetlerinden yararlanmaları ve sağlık sigortası sahibi olmaları öne çıkan temennilerinden ikisi.
Filmde kahramanlarımızı popüler kültürün olmazsa olmazlarından moda çekimlerinde de görüyoruz; kendilerini geliştirmeleri için kulüp tarafından sağlanan olanaklardan İngilizce derslerinde de izliyoruz bazılarını.
Kendilerine kıyasla epeyce yüksek ücretler alıp tüm dünyada idol haline gelmiş Messi'den, Ronaldo'dan, Zidane'dan ve Thierry Henry'den de bahsediliyor; aynı zamanda kadın idollerin artık yaratılması gerektiği de ifade ediliyor.
Sahaya makyajla çıkanından maç sırasında kaşı patlayıp sahayı kan revan içinde terk edenine, gayet geniş bir spektrumun karşısındayız. Usta/çırak ilişkisinin ne kadar mühim olduğunu muhtelif örneklerle anladığımız gibi okullara oyuncuların yaptığı ziyaretler sırasında çocuklara kadın futbolunu Fransa'da sevdirme çabalarına da şahit oluyoruz.
Zafer sarhoşluğu
Film bitmeye yakın, Budapeşte'de FC Barcelona'yla 18 Mayıs 2019'da yapılan şampiyonlar ligi finalinin sonunda gelen zafere tanık oluyoruz.
Dünyanın çeşitli diyarlarından kahramanlarımızın stadyuma "dans etmek için gelmedikleri" bir kez daha kesinleşiyor. Küçümsenmekten çoktan bıkmışlardır; muvaffak oldukları için gururludurlar.
Şampiyonluğu kapmış futbolcuların bilhassa soyunma odasındaki taşkın sevinçleri, ritmik sloganları, şarkıları, çığlıkları, başarının getirdiği coşku perdeden taşmaktadır. Sanki daima disiplinin etkisi altında ve hâkim düzenin gerektirdiği ciddiyet halinde izlediğimiz kahramanlarımız gevşiyor ve bir süreliğine de olsa gönüllerince rahatlıyorlar.
Aynı kulübün erkek takımının fertleri onları arayıp tebrik etmediği için içerliyor, fakat sonra "Başarımızı kıskanıyorlar!" deyip gülüşüyorlar.
Gönül isterdi ki film, tanıttığı futbolcu kadınların sosyal kökenlerini, onları toplum tarafından aykırı görülen bir alana iten sebepleri daha derinlemesine işlesin. Her ne kadar bize yansıtılmasa da sanki otoriter bir rejimin baskısı altında kameraya yansıyabilecek herhangi bir "kusur"un ortaya çıkmaması için azami çaba gösteriliyor.
Nedense erkek futbolunda olduğu şekilde, oyuncuların özel hayatlarından ihtimamla uzak tutuluyoruz; mütecessislikle suçlanma ihtimalini göze almasına rağmen cinsel hayatları hususunda yürütebileceği tahminlerle de seyirci baş başa bırakılıyor. Kameraya yansıması pek istenmeyecek kaçamak bir bakış, hoşnutsuz bir surat ifadesi dışında profesyonel futbol camiasını "lekeleyebilecek" herhangi bir sürprizle karşılaşmıyoruz!
(MT/AÖ)