Fotoğraf: AA - Arşiv
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethini takiben ganimet olmaktan da kurtarmak için fetih camisine çevirdiği, kurduğu Vakfiyeye kaydettiği Ayasofya Kilisesi (büyüklüğünden dolayı katedral olarak da nitelenmektedir) Mustafa Kemal Atatürk tarafından bir kabine kararıyla 24 Kasım 1934'de müze statüsü aldı ve o günden bugüne kadar açılan tüm davalara karşın bu statüsünü korudu.
Mimari mükemmeliyeti, Aydın'dan gelen "mekanik" denilen iki usta tarafından M.S. 537'de inşası ve yapımda kullanılan Efes'teki Artemis Tapınağı mermer ve sütunları, Lübnan, Mısır ve Rodos'dan taşınan renkli mermerlerle bezeli sütun ile süslemeleri ayrıca giriş kapısının üstünde Amerikalı bir zenginin geçtiğimiz yıllarda tamir ettirdiği altın mozaikleri, freskleri ile dünyanın önde gelen bir kilisesidir Ayasofya.
Mimarisi itibarıyla diğer kilise ve sonra da cami mimarilerine örnek teşkil etti. Dünyanın üzerinde en çok eser yazılmış yapıtıdır. Ülkemizde de Ayasofya üzerine yazılmış çok sayıda eser mevcut.
Kilise
Kutsal Bilgelik (Holy Wisdom) anlamına gelen ve yapıldığı dönemde Yunanca konuşulduğu için ismi de Ayasofya (Hagia Sophia) olan bu yapının korunması, içindeki altın ve diğer kıymetli ikonların ve eşyanın ganimet olarak paylaşımından kurtarılması için Fatih Sultan Mehmet, burayı cami olarak kullanıma açtı.
Aziz Andrea'nın kurduğu kilise olan Doğu Roma Kilisesi, 1054'de teolojik bölünme ile doğru (ortho) yolda (doxy) olduğunu ilan ederek Roma'daki Katolik Kilisesi'nden ayrıldı.
Fetihden sonra ise kendisini ziyaret eden Patrik, kilisenin anahtarını da getirdi ve Fatih'e sunmak istedi ancak Fatih anahtarı kabul etmeyerek hem kilisenin hem Bizans içindeki Hıristiyanların koruması altında olduğunu belirtti. Bugün Fener Rum Patrikhanesi'nin girişinde anahtar teslim sahnesine ait eski bir duvar freski bulunuyor.
Fener Rum Ortodoks Ekümenik Patrikhanesi, kurucusundan dolayı çok önemlidir. Zira kurucusu Aziz Andrea (St. Andrew) Bizans'a gelerek Roma'daki Kilise gibi bir Katolik Kilisesi kurdu. Aziz Andrea Hz. İsa'ya ilk inanan olduğu ve Vaftizci John tarafından ilk vaftiz edilen olduğu için kendisine "Protokletos" (ilk Çağrılan) dendi.
Aziz Andrea'nın kurduğu kilise olması dolayısıyla Ortodoks kiliseleri sıralamasında "Primus inter Pares", Eşitler arasında Birinci sayılan kilisedir. Aziz Andrea Romanya, Ukrayna ve Rusya'nın Hıristiyanlaştırılmasında önemli rol oynadığı için bu üç ülke ve İskoçya'nın koruyucu azizidir.
Aziz Andrea, Roma'daki kiliseyi kuran Aziz Peter'ın kardeşidir. Bu nedenle 30 Kasım her yıl akrabalık statüsü nedeniyle İstanbul'da, Vatikan'dan gelen Papa temsilcileri ile birlikte kutlanır. Her yıl 30 Haziran'da ise Patrikhane'den Vatikan'a giden heyet Aziz Peter'ı anma törenine (ayinlerine) katılır.
Fatih ve Atatürk
Aslında Rum kelimesi, Roma şehrinden gelir. İstanbul'a antik adını veren İmparator Konstantine bu kiliseye büyük önem verdi, Roma Kilisesinin karşısında bir denge gibi gördü ve bu nedenle kiliseye Doğu Roma Kilisesi adını verdi.
Tarihe büyük önem veren, birkaç dil bilen Fatih batı kaynaklarını kendi dillerinden okuyarak Roma ve Fener kiliselerinin önemini çok önceden idrak etmişti.
Ayasofya Kilisesi'nin Hıristiyan dünyasındaki 992 yıllık önemini bilen Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası Hıristiyan ülkelerle iyi ilişkiler kurmak, İslamiyet öncesi ortaya çıkan ikinci bir semavi din olan Hıristiyanlığa saygısını göstermek ve Türkiye'yi batı camiasına sokmak ve yurtta sulh cihanda sulh şiarına uygun olmak amacıyla Kiliseyi bir kanunla 1934 yılında müze statüsüne aldırdı.
Ayasofya, Ortodoks ve Katoliklerin Aziz Andrea nedeniyle en kutsal saydıkları bir ibadethanedir. Ayasofya'nın bir kısmı 1994 yılındaki koalisyon hükümeti tarafından ibadete açıldı ve Diyanet İşleri ve İstanbul Müftülüğü tarafından imam ataması yapıldı.
Ayasofya 1934'den bu yana 86 yıldır müze olarak hem Müslümanlar hem Hıristiyanlar tarafından ziyaret edildi. Müslümanlar ve Hıristiyanlar adeta yanyana ibadet etti. Ayasofya mimarisiyle camilere de örnek (Sedefkar Mehmed Ağa'nın büyük eseri Sultan Ahmet ve Mimar Sinan'ın büyük eseri Süleymaniye camileri) teşkil etti. Bu itibarla, ülkemizdeki camilerin mimarisi düz çatılı Arap camileri mimarisinden farklıdır.
Sonuçları ne olacak?
Ayasofya'nın bugün (10 Temmuz 2020) Diyanet İşleri Başkanlığı'na normal bir cami olarak bağlanması uluslararası camiada, bu kararın alınmasından önce bile tepkilere neden oldu. Rusya, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Yunanistan karardan önce olumsuz görüşlerini belirttiler.
Bugün Roma'nın ortasında Vatikan'ın izniyle açılan ve ülkemizin de katkıda bulunduğu Roma Merkez Camii, 238 milyon Müslüman nüfusuyla Endonezya'nın en büyük şehirlerinden Yogjakarta'daki Borabodur Budist Tapınağı ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki başta Türklerin bulunduğu şehir ve kasabalardaki ezan okunan ve vakitli namazların da kılındığı camiler, din ve ibadet özgürlüklerine örnek olarak gösteriliyor.
Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi Katolik dünyasının kalbindeki ve Avrupa'daki camileri de tartışmaya açabilecektir.
Ayasofya'nın onarım ve restorasyonu için geçmişte Avrupa Kiliseler Birliği yardımda bulundu, bu şekilde fresklerin onarımı sağlandı. Geçen asırlarda kubbe iki kez yıkıldı ve onarıldı. İki katlı yapının yerine halı döşenmesi duvarlardaki din temalı fresk ve mozaiklerin kapatılması veya perde ile kapatılması yapıda hasara yol açabilecektir.
Perdelerin duvara tutturulması duvar ve freskleri zedeleyebilir. Dinimiz İslamiyet diğer üç dinin peygamberlerini kutsal şahsiyetlerini tanır. İncil'de bile bulunmayan Kur'an-ı Kerim'deki Meryem Suresinde Meryem Ana'dan övgü ile söz edilir.
Bu nedenle bu kadar önemli bir kilisenin camiye çevrilmesi siyasi bir karar olmakla birlikte Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün hassasiyetle aldığı bir kararı da ortadan kaldırması bakımından önemli. UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras kapsamına alınan Ayasofya böylece bu müze statüsüne de veda ediyor.
Ülkemiz topraklarında bulunan Ayasofya'da ibadet edilir ve ezan okunabilirken camiye çevrilmesinin uluslararası tepkilere yol açması ve bu durumun kullanılması izahtan varestedir.
Ayrıca kapsayıcı olmak yerine, dinler arasında gerginlik ve husumete yol açabileceği de yerli ve yabancı basında ifade ediliyor. (DK/APA)