"Anılardan bildim kendimi
Miadımdı canhıraş zamanlar
Kimi nimet kimi lanet
ne durdurak bilir ne halden anlar
Cana can katanla da
Canıma okuyanla da
Birim
biri hayatın rahminden salar beni
cehennemin dibine sokar öteki"
Benim Gönlüm / Karin Karakaşlı
Hani 2011’de Aras Yayıncılık’ta yayınlanan ve bugüne kadar beş baskı yapan Fransızcaya da çevrilip basılan “Gittiler İşte” kitabım vardı ya! Size o kitap ve kitabın adının hikâyesini anlatarak başlayayım diyorum. Bunu şu nedenle yapıyorum: Hani üstat Margosyan o çok kıymetli kitabına “Tespih Taneleri” adını uygun görüp bir zamanlar uzun kış geceleri işte tam da bu yazının yayınlandığı aralık ayı vakitlerinde kadim şehrin bazalt taş evlerinden birinde “hele gelin sayalım kaç kişi kaldık…” demişti ya! Sonra işte doksandokuzluk ya da otuzüçlük bir tespihin kopan ipinden her bir yana dağılıp gidenlerin izi bulunanların bu dünyadan da göçüp gidişlerinin hikâyesi mevzuu, benim sizlere söyleyeceklerim.
Önce Mıgırdiç Abi çekip gitti aramızdan! Kendisini Mıgırdiç Abi ve Aras Yayıncılık sayesinde tanıdığım Tomo Abi, namı resmi Yetvart Tovmasyan da bu hafta göçüp gitti.
Yirmi gün kadar önce yaptık, TÜYAP Diyarbakır Kitap Fuarını. Fuara kardeşi Takuhi Tovmasyan Zaman’ı davet etmiştim Mıgırdiç Abiyi birlikte konuşmak için. Kal birkaç gün demiştim Takuhi’ye. “Kalamam, biliyorsun Tomo Abi hastanede yatıyor. Durumu iyi değil. Her gün gidiyoruz yanına” demişti de hak vermiştim.
Diğer fuarlarda neredeyse hep stantlarında olduğum Aras’a gözüm kaldırmamış pek uğrayamamıştım. Ne Margos Hoca vardı, Ne Tomo ne de Aras’ın diğer duayenleri. “Gittiler İşte” ya da “Ahım var Diyarbakır”ı soranlara da, Aras’tan alıp getirin imzalayayım diyordum.
Tomo Abimiz çok güzel gülen ve tane tane konuşan kendisini hep o meşhur yeleği ile gördüğüm, görmediğimde de gözümde öyle canlandırdığım bir neşe-i muhabbet adamıydı.
Kalben ve hissen benim gözümde sıkı bir Diyarbekirliydi. Hani bazı kişiler kimi şehirlerde doğup büyümedikleri halde aidiyet anlamında kendilerini o şehre ait hissederler / sayarlar ya! İnanın Tomo Abi aynen öyleydi. Kalbi Diyarbekir atardı. Hem sadece kitap fuarları için değil, başka zamanlarda da fırsat yaratır kıymetli eşi Payline Abla ile şehre gelir ve şehrin de tok doyunca keyfini çıkarırdı. Kahvesini de şarabını da damak tadıyla içerdi. Tanıdığım ender güzel insanlardandı.
Bakın size şimdi onunla yaptığımız birkaç yazışmayı buradan uzun uzadıya yazıp paylaşmak istiyorum. Bir gün Tomo Abiden şöyle bir mektup aldım.
“Şeyhmus kardeş günaydın ,
Pazar günkü yazın dörtdörtlüktü, seni kıskanıyorum...
Nasıl bulup buluşturup toparlıyorsun...
Pazar günü yazdığını değil burda, yurt dışında da bir tek Ermeni yok ki yazabilsin... Eline yüreğine sağlık... Çok keyfli bir kalemin var...”
***
“Sevgili Şeyhmus kardeş... sireli yeğpayr im,
Gavurun akli sonradan gelir diye bir deyim var…
Şöyle ki;
Bir ay önce sana Harutyun Sarafyandan bahsettim, bu konudaki yazın hangi kitapta çıkmıştı diye sormuştum… Geçenlerde de "Amidalı Surp Giragos’un çanı" yazını okuduktan sonra düşündüm ki, niye Şeyhmus’a teklif etmiyorum ki… İçinde Ermeni konusu geçen yazılarını bir kitapta toplayıp Aras'tan yayınlayalım diye… Hani biz kendimizi yayına başlarken çerçevelendirmişiz ki ya yazarı Ermeni olacak, ya da konusu Ermeni edebiyatı, kültürü, tarihi ile ilintili olacak… Öyle ki, senin Ermenilerle/Ermeni kültürü ile ilgili epeyce makalen var… Harutyun Sarafyan, Karabêtê Xaço, hHrant Dink, Oşin Çilingir, Civan Gasparyan, Ara ve Onnik Dinkçiyan, Aram Dikran, Udi Yervant, Son Mohikan, Xaço Eşhedin getir! Ve haliyle Margosyan ve Surp Giragos Kilisesi… gelişi güzel aklıma takılanlar… bla bla bla uzatmak mümkün…
Kimi yazılarında Diyarbekir'in Ermeni yüzünden bahsediyorsun… Bu makaleleri bir kitap altında toplayıp yayınlayalım… Özellikle bu dünyadan göçüp gitmiş Amidalı Ermenileri analım… Bir de böylece mayıs ayında Diyarbekir kitap fuarına geldiğimizde elimiz boş gelmeyelim…
Amida'nın en iyi kalpli insanının makalelerini bir kitap içinde derlemiş, toplamış olarak Diyarbekirlilerin huzuruna çıkalım… ne dersin…?
Biliyorsun Aras Yayıncılık dizin de yapar böylece aradığımızı çok çabuk buluruz…
sevgiyle, hürmetle, hasretle kucaklar… buluşmak umuduyla…
Tomo” (5 Aralık 2010 saat: 12.19)
***
Ve benim cevabım;
Sevgili Tomo,
Kıymetli Axparigim,
iki gözüm kardaşım...
O şarkı;
Sibatê bi xêr diye başlar ve îyda te bimbarik...(Sabahın hayırlı bayramın mübarek olsun)
diye devam eder.
İnan ki sanki içimi okumuşsun.
Epey bir zamandı içimden geçmiyor değildi.
Ama sizlere böyle bir teklif yapmayı "ya kabul edilmezse..." diye hemen öteliyordum.
Dün gece sabaha karşı altıbuçuk saatlik minibüs yolculuğuyla Van’dan döndüm.
Restorasyondan sonra Ada'ya gittim; Deyrê Axtirman'a.
Tek başıma kilisenin iç avlusunda Van Ermenilerinin serencamını ve o bin yıllık kilisenin çağlar boyu yaşadıklarını düşündüm.
Sonra yeni yapılan ada kahvesinde iki demli çay içtim.
Döndüğümde Edremit'te fırının köz ateşinde pişirilmiş İnci kefali yedim.
Öğleden sonra iki yazar arkadaşla Wan-Amed ve Hewlêr'i “Üç şehrin hikâyesi” başlığı altında konuştuk.
Benim konuşmamda çokça Ermeniler ve Dikranagerd vardı.
Margos Hoca da, Gavur Mahlesi de...
Şimdi sabahın ilk işi gelen maillere bakınca ilk evvel Aras'tan ve senden böyle bir teklif alınca kanadım yox ki uçayım.
Benim için onurların en büyüğüdür.
Emin ol 20 gün önce "Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir, Diyarbakır" kitabımın Fransızcası Paris'te yayınlandı bu kadar "sevindirik" olmadım.
Şimdi bir başka olacak emin ol.
Size bir ayın içinde dosyayı hazırlar yollarım.
Eğer uygun düşer derseniz Yervant'a bir de müzik cd'si yaptırabilirz.
Kitapla birlikte şık olabilir.
Yine de takdir sizlerin.
Bütün arkadaşlara hepsine ayrı ayrı baki selamlarımı yolluyorum.
Tabi bu kitaba Mıgırdiç Ağabey önsöz yazmalı...
Selamlarımla.
Şeyhmus
(Tarih: 6 Aralık 2010)
“Ben Paylin ile aramızda konuşurken bu kitabın adı ne olsun diye kaba hatlarıyla gittiler işte, hepsi gittiler…. olsun dedim...
Amidalı Surp Giragosun çanı makalede geçiyordu zannedersem bu cümlecik... bilmem sen dersin, diğer masadaki arkadaşlar ne der...
Hele kitabın bir bütününü görelim de...
Bana telaşe müdürü diyorlar...
Ne yapayım.. heyecansız yaşanır mı?
evvelsi akşam...
Ahmet Kaya gecesinde başkan Baydemir ile karşılaştık öpüştük...
Çok güzel bir geceydi... bizim Ermenilerin de epeyce emeği vardı gecenin tertiplenmesinde...
Bizim oğlan da katıldı çıplak ayaklar kumpanyası, Mihran Tomasyan
Çatallı bıçaklı performans onundu... plastikten kelepçe de... bayağı ses getirdi...
Diyarbakır 2. Kitap Fuar Günleri belli oldu... 17-22 Mayıs 2011, mayıs da görüşeceğiz... yakın...
kolay gelsin
Tomo (tarih: 12 Aralık 2010)
***
Benim cevabım;
Tomo axparigim,
Doğrusu aniden kafamda
"dılo yeman.." diye bir isim peydah olmuştu kitaba ad olarak.
Ama itiraf edeyim senin yaratın da yabana atılır gibi değil.
Takdir sizlerindir.
Çatal bıçak görüntüsü gerçekten de zihinlere kazınandı.
Emeği geçen bilumum "fille"lere ve "dacik"lere sabah merhabası da benden iki gözüm.
Selam ve hürmetle..
Şeyhmus (tarih : 13 Aralık 2010)
***
“Cumhurbaşkanının Görüş(e)mediği Kürtler yazın ne hoştu, nehir gibi akıp gidiyordu, üç kez okuduğumu Şeyhmus kardeşe demeye fırsat kalmadan, ben sallanana kadar ‘Diyarbekir Surları, Sırlarını Fransızca fısıldıyor’ haberi geldi…
Yüreğine sağlık, kalemine sağlık, aklına sağlık… nefesin tükenmesin…
Şeyhmus Diken’in bir kitabının Aras yayınlarından çıkması, yayınevine ayrı bir heyecan, şevk ve gurur verecek ve akabinde başka bir dilde/dilerde de bu kitabı görmenin hayali ile…
Hayal ve umutla yaşıyoruz…
inadına inadına…
sirov
Tomo “
(tarih: 16 Ocak 2011)
***
Evet size Tomo Abi ile sadece Gittiler İşte kitabım üzerinden birkaç yazışmamızı paylaştım. Daha başkaları hem de çokça var elbette ama uzar, tadında kıvamında bırakayım en iyisi.
Gittiler İşte yayınlandı Mayıs 2011 Tüyap Diyarbakır Kitap Fuarı'nda ilk imzasıyla görücüye çıktı. Hem de önerdiğim gibi Yervant’ın müzik cd’siyle. Aras 500 adet getirmişti kitabımdan, fuarın sondan bir önceki günü kitap tükendi. Çok keyifli imzalar yaptık.
O günlerde fuarın konuğu olarak Tanıl Bora arkadaşım gelmişti. Bizim Aras’taki standı da ziyaret etti. Tanıl’a kitabı imzalı olarak verirken ‘Tanıl bak işte İletişim için düşündüğüm kitap Aras’a kısmet oldu’. Tanıl o engin gönüllüğü ile “Abi bazı kitaplar bazı yayınevlerine daha çok yakışır” dedi.
İşte ipi kopan tespihin tanelerinden biri Tomo Abiyi uğurlama yazısı bu kadar oldu.
Güle güle abim benim…
(ŞD/RT)