Bugün 21 Şubat Dünya Anadil Günü. Annesi Türk, babası Kürt birisi olarak "baba" dilini bil(e)meyen bir insanın çığlığıdır bu yazı...
Dil, kimliğidir insanın. Kendisini anlatma beyanıdır. Varoluştur.
Varoluştur çünkü dilini bilmek müziğini bilmektir. Edebiyatını, sinemanı bilmektir. En önemlisi insanı bilmektir dilini bilmek.
Dilim Kürtçedir benim. Hani 'kart kurt' sesinden türeyen bir dil var ya, işte o dil benim dilimdir. Hani okullarda yasaklanan bir dil var ya o dil benim dilimdir. Hani 'bilinmeyen bir dil' var ya işte o dil benim dilimdir.
Bir insanın anadili 'yabancı dili' olabilir mi? Benim oldu. Bilmiyorum ben dilimi. Dilim bana yabancı, ben dilime. Dilini bil(e)memek bir sürgün hali aslında. ülkenden şehrinden uzaklaştırılma hali değil. Bu sürgün başka.
Bu sürgün Mehmet Uzun'u anadilinde okuyamamak, bu sürgün Mem ile Zin'in aşkına anadilinde şahit olamamak, bu sürgün anadilinde ağlayamamak, gülememek, sevememek.
İnsanlar yabancı dillerdeki filmleri alt yazılı izliyorlar. Oysa ben anadilimdeki filmleri dahi alt yazılı izlemek zorundayım.
Muş'ta doğmuş ve çocukluğu farklı illerde geçmiş birisi olarak yazları Muş'a gittiğimde Kürtçeyi bilememenin ne anlama geldiğini çok iyi anlamıştım aslında. Akrabalarla dolu bir kalabalığın için girdiğimde insanlar Kürtçe konuşup, örneğin bir fıkra anlatırken, kahkahalar atarken ben hiçbir tepki veremiyordum. Ben asimilasyonu aslında orada, o sohbetlerin içinde "anlamsızca" etrafıma bakınırken anladım.
Kürt coğrafyasında büyüyen çocukların ortak hikâyesidir Kürtçe konuştuğu için ilkokul yıllarında kimi öğretmenler tarafından dayak yemek. Ama inadına unutmamıştır anadan doğma dilini birçoğu. Ben hiç dayak yemedim öğretmenlerimden. Evde Kürtçe, okulda Türkçe konuşulmak zorunda bırakılmadım. Çünkü Kürtçe benim "bilmediğim" dilimdi.
Dünya üzerindeki tüm diller eşittir. Hiçbir dil hiçbir dilden üstün değildir. Bu coğrafyada ki tüm dillerde eğitim olmalıdır. Bir dili yok etmek bir halkı yok etmektir çünkü. Bir halkı yok etmekse gül bahçesinden bir gülü daha kopartmaktır. Gökkuşağını siyaha boyamaktır. Bir dili yasaklamak bir şiiri sonsuza kadar çeviri olmaya mahkum etmektir. Hâlbuki şiirler kendi dilinde güzeldir. Ve gökkuşağını güzel yapan rengârenk olmasıdır.(SK/HK)