Ömer Açık, bugüne kadar yazdığı çocuk kitaplarıyla kendi dünyasını muhatap aldığı akranlarıyla beraber inşa ediyor. Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan “Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün”, işte bu dünyanın içinden seslenen bir şarkı gibi. Eylem Koçyiğit’in güzel resimleriyle samimi bir öykünün içinde adımlıyorsunuz.
Hikâye dinlemek ve parka gitmek…
Kahramanımız Güneş’in açtığı sahnelerle ilerliyoruz. Bu akıllı ve meraklı kızın iki tutkusu var: Hikâye dinlemek ve parka gitmek. Dinlediği maceralar kadar, zincirleri gıcırdayan salıncağı, tersten bindiği eski kaydırağı da çok seviyor. İşte bir gün, yani parktan eve dönmeye ayak dirediği o gün, dedesi ona geçmiş zamanlardan konu açıyor. Parkta geçirilen zorlu bir gecenin hikâyesini öğrenen Güneş, babasının da desteğiyle anıların peşine takılıyor. Sonunda mahalleliyle ve arkadaşlarıyla parkta düzenledikleri kamp gecesi, ateşin etrafında acı tatlı günlerin anmasına dönüşüyor. Ama nasıl dönüşüyor? Ömer Açık bu sorunun izinde okuması keyifli, anlaşılır cevaplar veriyor.
'Kitap satmıyoruz, kitap yapıyoruz biz'
Bu arada “her yazar kendini yazar” diye yaygın bir kanaat, inanç vardır malum. Bu cümlenin sağına soluna ilaveler yapmak pek mümkün. Her yazarın maruz kaldığı şeyleri kaydettiği de vaki bence. Mesela ilerleyen satırlarda geçen şu detay gibi:“Güneş’in babası yayıncı. Kitapçı değil. Babasının yayınevinden arkadaşı Nafel Amca’nın Güneş’e öğrettiği bir şey bu. ‘Bizi kitapçı sanıyor herkes. Ama yayıncıyız, arada fark var.’ diyor. ‘Kitap satmıyoruz, kitap yapıyoruz biz.’ Babasının ne iş yaptığı sorulduğunda, Güneş de hep bu cümleyi ekliyor.”
'İnsanın anavatanı, çocukluğudur'
Doğan Cüceloğlu’nun çok güzel bir sözü var, mutlaka hatırlarsınız: “İnsanın anavatanı, çocukluğudur.” Hâl böyle olunca kaç yaşına gelirsek gelelim, nereye gidersek gidelim güzel günleri hatırlayacağımız anları biriktirmek en çıkar yol olsa gerek.
“Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün” de acısıyla tatlısıyla anıları hatırlamanın, unutmamanın değerini duyumsatan sıcacık bir mektup gibi masamıza konuyor. Geçmişte mahalledeki çocuk parkında yaşanmış bir geceye giderken geçmez denilen en zor günlerin bile, bir araya gelip dayanışmayla atlatılabileceğini gösteriyor bize yazar duru Türkçesiyle. Bir de farklı jenerasyonları ortak duygularda buluşturuyor, önyargıların aşılması adına yol gösteriyor ve belki de en önemlisi kaleme aldıklarıyla hayata sarılma gücü veriyor.
Bu arada yazıyı yazarın notuyla sonlandıralım:
“Okuduğunuz öykü 2023 Kahramanmaraş depremlerinden birkaç yıl önce yazıldı. Sizin ömrünüze ancak bugün gelebildi. Hikâyeler böyledir, yol alır, geçmişi geleceğe, insanı insana bağlar. Yaşayacağımız hiçbir yeni depremin, acı hikâyeleri taşımaması ümidiyle…” (SŞ/AÖ)