Kimi “2009’dan beri onları takip ediyorum” diyor, kimi de “Anneler bizim kırmızı çizgimiz onlardan vazgeçmeyiz” diye anlatıyor.
Başka biri, “694’üncü oturma eylemine polis araması noktasından geçip alınmıştık” diye söze başlarken, bir diğeri, “Hayır hayır arama noktası 600’üncü eylemden sonra kuruldu” diyor.
Koşarak geliyor bir başkası, “Maside’yi gördünüz mü? Besna nerede? Hanife Anne bu hafta konuştu mu? Hanım Anne ne söyledi?” diye soruyor.
Onlar, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın her hafta gerçekleştirdiği sessiz oturma eylemini düzenli olarak takip eden gazeteciler.
Çok uzun yıllardır ilk kez Taksim'e Cumartesi Anneleri'ni takip etmek için değil, anneleri takip eden gazetecilerin haberini yazmak için gititm.
Çünkü, Galatasaray Meydanı’nın Cumartesi Anneleri’ne yasaklanmasının ardından anneler, her hafta Çıkurluçeşme Sokak’taki İnsan Hakları Derneği’nde buluşup meydana yürümek istiyor.
Ancak, Beyoğlu Kaymakamlığı’nın yasak kararını gösteren polis ablukası nedeni ile sokaktan çıkılamıyor.
Tam da bu sırada, annelerin fotoğraflarını çekmek ve söylediklerini duymak için Çukurluçeşme Sokak’ta bekleyen gazeteciler, annelere doğru yaklaşmaya çalışıyor.
Ancak, gazeteciler ve anneler arasına, “etten bir duvar” çekiliyor.
Önce polislerin “Çıkarın basını buradan”, “Uzaklaştırın bunları”, “Süpürün basını” sözleri duyulurken, gazetecilerden de “Annelerle aramıza giremezsiniz”, “Bırakın işimizi yapalım”, “Kaldırımda durmuyorum, kapatmıyorum yolu” yanıtları geliyor.
Zaman zaman çıkan arbedelerde darp edilen de var, foto makinesi zarar gören de.
Yine de bıkmıyorlar, usanmıyorlar ve her hafta o sokaktaki yerlerini alıyorlar.
Sanki Cumartesi Anneleri’nin kaybedilen yakınlarını ararken göstermiş olduğu kararlılık onları takip gazetecilere de bulaşmış.
Bunu biliyorum. Çünkü elinden geldiğince ben de Cumartesi Anneleri/İnsanları’nı takip ediyorum. Evet, ben de engellemelerden nasibimi aldım. 2010’dan bugüne takip ediyorum Cumartesi oturmalarını. O günden beri 700. Haftadan itibaren yaşanan şiddetin, kötü muamelenin benzerine tanık olmadık. 25 Ağustos 2018 günü 700. Hafta için toplandığımızda yaşadığımız şaşkınlık bundan.
Soldaki fotoğrafı Ahmet Şık'ın 1997'de çekmişti. O yıllarda Cumartesi oturmalarında iktidarın ve polisin şiddetine tanık oluyordu gazateciler. Sağdaki ise 700. Hafta'da Hayri Tunç'un çektiği fotoğraf, Emine Ocak'ın yıllar sonra benzer bir muameleye uğradığını gösteriyordu. Tunç, bu fotoğrafıyla Musa Anter ödülünü aldı. |
Peki, Cumartesi Anneleri’ni takip eden gazeteciler, polisin yıllar sonra değişen bu tutumu karşısında ne hissediyor?
Gazeteci Zeynep Kuray, 2009’dan beri anneleri takipçisi. Annelerin, Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük mücadelesinde mihenk taşı olduğunu söylüyor:
“Annelerden korkuyorlar. Önce anneleri sonra bizi engelliyorlar. Bizi darp ederek alandan dışarı çıkarmaya çalışıyorlar. Annelerin direncini belgelemememiz için set kuruyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar biz annelerin sesini duyurmaya devam edeceğiz. Bize engel koysalar da annelerin sesinin yankılanmasına engel olamazlar. Biz beynimizdeki barikatları kırmış gazetecileriz, sokaktakiler bize vız gelir.”
Orman: Kalkanların arasından annelere ulaşıyoruz
Gazete Tamam’dan Emre Orman da, uzun yıllardır anneleri takip edenlerden. Önce 700’üncü haftaya değiniyor:
“700’üncü haftaya güçlü bir katılım bekleniyordu. Güçlü bir öfke açığa çıkacaktı sanırım bundan korkuldu ve 700’üncü hafta engellendi. O haftadan beri de bu sokaktayız.”
“Bizim de canımız yanıyor” diyor Orman:
“Düşünseniz her hafta annelerin acısını dinliyorsun, hikayelerini öğreniyorsun. İnsan olarak etkilenmemek mümkün değil. Onların acısı bizim de acımız oldu. Onlara şiddet uygulanınca bizim de canımız yanıyor. Kendimizi onlardan ayrı görmüyoruz. Anneler nerede biz oradayız. Aramıza set koyuyorlar kaç haftadır. O kalkanların kıyısından köşesinden bir yol bulup annelerin sesini duymaya çalışıyoruz, annelere ulaşıyoruz. Annelerin sesini duyurmaktan vazgeçmeyiz.”
Karademir: Annelere dokunulmasına dayanamıyoruz
Zale Karademir yurttaş gazetecilerden. Yıllardır annelere destek olmak için gelmiş meydana, basının sayısının yeterli olmadığını görünce kendi kendisine telefonla sosyal medyadan canlı yayın yapmaya başlamış. O günden beri de annelerin hem destekçisi hem de habercisi:
“Bizi bu dar sokağa sıkıştırdılar. Anneler özel insanlar. Elini bir kez tutunca onlardan vazgeçemiyorsunuz. İçlerinde Hanife Yıldız var mesela. Oğlunu kendi eliyle devlete teslim etmiş, şimdi oğlunu arıyor. Onun sesine nasıl kulak kapatalım? Annelere dokunulmasın. Biz buna dayanamıyoruz. Bu sokaklarda çalışan gazeteci arkadaşların işi çok zor. Onları çok iyi anlıyorum.”
Öztaş: Gelecek hafta da bu sokaktayız
Özgür Gelecek’ten Taylan Öztaş tıpkı gazeteci arkadaşları gibi, 700’üncü haftadan beri bu sokakta:
“Burada saldırıya maruz kalıyoruz. Biz buradaki annelerin sesini duyurmaya çalışıyoruz. Yaşlı insanlar darp ediliyor, üzülüyoruz, öfkemiz artıyor ama profesyonellik gereği sessiz kalıp işimizi yapmaya çalışıyoruz. Son dönemde kalkanla uzaklaştırılıyorlar küfürler hakaretler ediyorlar. Yılmadık, gelecek hafta da buradayız.”
Erdoğan: Bize engellemekten vazgeçsinler
Fatma Erdoğan da yurttaş gazetecilerden. Her hafta polisin düzenli olarak alan dışına çıkardığı gruptan olduğunu biliyorum. O bir yurttaş gazeteci, gazeteci kartının olmadığını polis de biliyor; her cumartesi önce ona yöneliyorlar.
Ama “Kararlıyız” diyor Fatma:
“Anneler her hafta vazgeçmiyor, biz de vazgeçmiyoruz, polisler de. Her hafta aynı arbede, itiş kakış yaşanıyor. Biz anneleri kaydetmekten vazgeçmiyoruz. Bizden bunu beklemesinler. Yeter artık her hafta bize aynı şeyleri yaşatmasınlar. Biz, engellemekten vazgeçsinler”
Rapor aldı suç duyurusunda bulundu
İrem Afşin de İHD sokağının gazetecilerinden. 704’üncü hafta darp edilen İrem, darp raporu alıp polislerden şikayetçi de oldu.
Afşin, polisin, “Basının çekmesine engel olun” talimatı ile bu alana geldiğini düşünüyor:
“Uzun zamandan sonra bu haftayı sessiz sakin geçirdik. Annelere izin verildi ve biz de biraz daha rahat işimizi yapabildik. Her hafta aynı itiş kakış oluyor, bu bizi etkilemiyor. Buraya gelmeyeceğimiz anlamına gelmesin. Annelerin sesini kaydetmeye, duyurmaya devam edeceğim.”
Gündüz: Anneler de vazgeçmiyor, biz de
Sendika.org’dan Gül Gündüz de annelerin takipçilerinden. Gündüz, anneleri 550’nci haftadan itibaren düzenli olarak takip ediyor.
Annelerin haberlerinin yaygın basında sadece anneler şiddet gördüğünde yayınlandığına dikkat çekiyor:
“Biz o meydanda her zaman haber yapmayı ilke edindik. Genç bir gazeteci olarak da orayla başka bir bağ kurdum. O meydanı anlatmak benim için bir görev ve bir borç. Anneler, 700’üncü haftadan itibaren İHD’nin sokağında kayıplarının akıbetini soruyor biz de onlar gibi haberlerimizi yapmaya bu sokakta devam ediyoruz. Anneler vazgeçmiyor, biz de vazgeçmiyoruz. İHD penceresinden veya duvarların üstünden yayın yapmaya devam ediyoruz.” (EMK/HK)