Eh artık gazetecilikte lisans döneminin sonuna geldim diyerek yıllarca hem tembellikten hem de çekingenlikten ertelediğim stajımı yapma zamanımın geldiğini fark etmiş bulundum bu yıl. Staj için başvurduğum tek yer ise bianet’ti.
Uzun süredir takip ettiğim bianet’in arka planında nelerin olduğunu görmek, bu işi yapacaksam bile istediğim ve doğru olduğuna inandığım bir şekilde yapmayı öğrenmek istediğim için bianet’e başvurdum. Ne şanstır ki, artık gelmez dediğim bir zamanda, bir ay sonra Haluk Abi’den kabul maili geldi.
Bir süre sonra staj başlangıç belgelerini imzalatmaya gideceğim, yüz yüze görüşmek her zaman iyidir diye düşünüp teşekkür maili atmadım, biraz kabalık oldu sanki. Bu da Haluk Abi’nin gözünden kaçmıyor tabii. Beklediğimden uzun süre erteledikten sonra bianet’e gidiyorum. O anda Haluk Abi’den “sen neden cevap atmadın?” diye paparayı yiyorum. Ben mahcup. Devamı da geliyor, “cevap maili atmadığın için adın stajyerlerin arasında yok.” Neyse ki sonra eklemeler yapılıyor ve benim sorumsuzluğum çözülmüş oluyor, ben de rahatlıyorum.
Yapmak istediğimiz ve yaptığımız neredeyse her habere açık, müdahaleci olmayan, kendimizi de rahatça ifade edebildiğimiz, görünmez olmadığımız bir ortam yaratıyor bianet. Fikirlerimizi geliştirebilmemiz için bize yol gösteren, mesafesiz, teşvik edici bir yol izliyor çalışan herkes. Yaptığı işin hakkını vermeye çalışan, gedik bırakmamak için uğraşan bir avuç gazetecinin ve yazılarıyla birçok yerden destek verenlerin çabası, medyanın bütün karmaşasında okumaya, takip etmeye değer nadir haber kaynaklarından birini ortaya çıkarıyor.
Bir aylık staj deneyimimle haberin veriliş şeklinin, başlığından tutun, kullanılan bütün kelimelere, fotoğraflara kadar ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ama bu sefer pratik ederek fark ettim. Nilay’ın masasından Haluk’un masasına doğru uçuşan sözcüklerde bile faydalanabileceğimiz bir şeyler mutlaka çıktı.
İngilizce’den haber çevirirken kelimelerin karşılığını bulmanın ne kadar zor olduğunu, bu işe ciddi bir şekilde kafa yormak gerektiğini anladım. Ama en sonunda uygun bir kelime bulunduğundaki rahatlama paha biçilemez oldu. Ofiste yapılan beyin fırtınalarının tümü beraber çalışmanın ne kadar da önemli olduğunu fark ettirdi. Başkası için deşifre yaparken kendim için yaptığım zamanlardan farklı olarak en ufak bir kelimeyi atlamamak için verdiğim çaba yüzünden saatlerce bitmek bilmeyen deşifreler yaptım. Bir ikisinden sonra anladım ki atlayabilmek gerekiyormuş. Kendin için, ödev için haber yapmaya benzemiyor çalışmak. Daha hızlı olmak gerekiyor, yalnızca ben sorumlu değilim yaptığım işten, bunun da ağırlığı var. Aynı anda hızlı, eksiksiz ve doğru ifadelerle haber yapabilmek oldukça zor.
OHO’nun yapıldığı günlerin birinde, Faikpaşa Apartmanı’nda elektrikler gitti. Hayliyle herkes panik, işler aksayacak. Fellik fellik bir çözüm yolu aranıyor, biz stajyerler ise dertsiz tasasız bekliyoruz, o zaman anlıyorum işte herkesin yaptığı işe ne kadar önem verdiğini. Çözüm en sonunda bulunuyor, apar topar OHO’nun yapıldığı Kadir Has Üniversitesi’ne doğru yol alıyoruz.
Katılamadığımız için üzüldüğümüz OHO’ya gidebileceğimiz için bizim de yüzümüz gülüyor, bianet’in gazeteci adaylarına sunduğu bir fırsattan daha yararlanabiliyoruz böylece. Bir günlük yoğun programın ertesi gününde ise Özgür Gündem ziyaretiyle OHO deneyimimiz daha da güzelleşiyor. Günün en yoğun saatlerinde bize kapısını açan Özgür Gündem’de yapılanın ne kadar zor şartlar altında yapıldığına ve yaşanan acılara tanık olabiliyoruz.
Şunu söylemeden geçemeyeceğim, sabah kahvesi, öğle yemeği, akşamüstü çayı derken kaytarmaya çok müsait bir ortam ve hevesli çalışanlar görüyorsunuz aslında, işin garip yani gün sonunda her şey olması gerektiği gibi bitmiş bir şekilde ofisten çıkılıyor.
Biraz özeleştiri yapmak gerek. Teorisini her zaman çok severek okuduğum gazetecilik bölümünde pratik kısmı beni hep korkuttu. Kendimi yeteri kadar girişken, konuşkan ve iletişimi kuvvetli birisi olarak görmedim. İlk iki yıl pratik ağırlıklı derslerle bu sorunumu biraz da olsa hallettim. Artık daha rahat konuşup haber yapabiliyordum.
Sonrasında gelen uzun ara bu konuda körelmeme neden oldu. Anladım ki, bazıları için iletişim kolay bir iş olsa da benim bunun üzerine çalışmam gerekiyormuş, nedense bende unutmaya müsait bir özellik oldu. Bu yüzden de bianet’te kendimi biraz beceriksiz hissettim. Bir aylık deneyimimle pratiğin ne kadar kıymetli olduğunu geç de olsa fark ettim. Uzun süren bir rehavet döneminden sonra bianet’teki herkes suskun ve çekingen biriyle karşılaştı. İlerleyen zamanlarda bu işi yapabilecek miyim bilmiyorum ama bianet’te staj yapmanın çekingenliğime de faydası olduğu kesin.
Güleç yüzlerle kendini yabancı hissetmediğin bir yerde staj yapabildiğim için mutluyum. Derslerde gördüğümüz aslında biraz hayalî görünen gazetecilik etiğinin pratiğe dönüştüğünü görmek ise umut verici. Biraz gecikmeli staj yazımla Faikpaşa Apartmanı No:7’deki herkese teşekkürler ve selamlar…(FK/NV)