2012’nin 21 Mart akşamı Taksim Meydanı’ndaydık. Newroz’un yasaklanmasını protesto ettik. Newroz kutlamalar her yerde yasaklanmıştı. Bir kişi yasaklamayı protesto ederken polisin attığı gaz bombasının da etkisiyle yaşamını yitirmişti.
Kürt illerinde Newroz kutlamasını yapmakta kararlı olan kitlelere sayısız gaz bombası atılmıştı ama yine de Kürt halkı alanlara girip kutlamasını yapmayı başarmıştı.
2012 yılında KCK tutuklamaları son hızla devam etmişti.
2012 yılında İdris Naim Şahin, terör faaliyetinin sanatla da yapılabileceğini keşfetmişti. Karikatür çizen, resim yapan, tiyatrocu, oyuncu, senarist, köşe yazarı, set işçisi kim varsa, neredeyse bir kaç AKP’li yönetici dışında herkes terörist ilan edilmişti.
2012 yılı boyunca özellikle Kürt halkının haklarını savunan eylemlerde gaz bombası solumaktan trake solunumu yapan canlılara dönüşmüştük.
2012’nin sonuna yaklaşırken, kasvet tüm ağırlığıyla siyasal yaşamın üzerine çökmüştü, herkes açlık grevi yapan KCK tutuklularının kaderini merak ediyordu. İstanbul’dan Van’a kadar açlık grevleriyle dayanışma eylemleri, devletin hoyratlığıyla karşılanıyordu. Ama aslolan içerdekilerin kaderiydi. Tek bir ölüm bile sık sık altı çizildiği gibi, geri dönüşü olmayan daha yoğun çatışmalı bir ortama sürüklenmemize neden olacaktı.
Sonra bir şey oldu... Kürt halkının lider olarak gördüğü Abdullah Öcalan açlık grevlerinin bir kişi dahi ölmeden sona ermesi gerektiğini açıkladı. Ve açlık grevleri bitti. Şimdi üzerinden aylar geçen çözüm ve barış süreci, 2012 yılının tüm kasvetli ağırlığının tam ortasından başladı. Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecrit kalktı ve Öcalan arka arkaya çağrılarını yapmaya başladı.
21 Mart ise yepyeni bir Türkiye’nin kapılarını aralayan bir gün oldu. Daha önceki Kürt isyanlarına liderlik edenler ya öldürülür, ya sürülük ya da faili meçhul cinayetlere kurban giderken, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Kürt lider, hem de tüm dünya halklarının canlı tanıklığında halkına seslenme olanağı buldu.
Şimdi çok hızlı bir değişim sürecinin içindeyiz. Aylardır savaş yok. Aylardır kan dökülmüyor, aylardır gençler öldürülmüyor, köyler boşaltılmıyor, KCK tutuklamaları yapılmıyor.
İşte, bu sürecin değerini bilenler ve gelişmelerin her şeyden önce bir halkın mücadelesinin ürünü olduğunu bilenler, 26 Mayıs’ta, İstanbul’da “Çözüme evet, barışa evet” diyerek, gelişmelerin yanında olduklarını gösterecekler.
Yola çıkarken, “herkesin ve tüm kimliklerin ortak geleceğinin eşitlik içinde inşası açısından bu can alıcı meselenin çözümüne katkı sağlamanın insanlık borcu olduğuna inanıyoruz” diyen Çözüme Evet Koalisyonu çağrılıcıları, herkesi, 26 Mayıs’ta yapılacak barış yürüyüşüne çağırıyor. Evet, kardeşlik ama eşit koşullarda kardeşlik diyen insanlar Kürt halkının uzattığı barış elini tutacaklar. (ŞK/HK)
* Çözüme Evet web sitesi, facebook sayfası