*Görsel: Pixabay.
Koronavirüs Pandemisi (Covid-19) II. Dünya Savaşı'ndan beri dünyanın verdiği en büyük sınav.
2020 senesinin sonuna kadar, 1930'larda yaşanan Büyük Buhran'dan bu yana küresel ölçekte görülen en büyük ekonomik durgunluğun (resesyon) görüleceği tahmin ediliyor.
Bu krizin bu kadar büyük olmasının nedeni, henüz tam anlaşılmamış ve aşısı geliştirilmemiş bir salgın olması dışında, kuşkusuz ülke, millet ve ırk gözetmeden dünyanın dört bir tarafında sadece insan sağlığını değil, aynı zamanda küresel sermayeleri ciddi anlamda tehdit etmesi.
2020 senesinde bir hayalet gibi dünyanın üzerine çöken bu salgın, aslında kapitalist sistemin böylesi bir kriz karşısında ne kadar hazırlıksız ve çaresiz olduğunu ortaya koydu.
Sorun sadece yetersiz solunum cihazları, hastane kontenjanları veya koruyucu maskeler değil. Zira, devletler belirli bir seviyeye kadar ölümlerin olmasını kabul ediyorlar; hele ki hayatını kaybedenlerin çoğu devletlere yük olarak kabul edilen yaşlılar ve kronik hastalıkları olanlar olunca.
Asıl sorun, bu salgının doğurduğu krize dünya ekonomisinin hiç hazırlıksız yakalanmış olması. Durma noktasına gelen endüstriyel üretimler ve hizmet sektörü daha önce 2008 ekonomik krizinde zora girmiş olan ABD ve Avrupa ekonomilerini iyice sarstı.
Yüzde 6 daralma bekleniyor
Sadece Mart-Haziran 2020 arasındaki üç ay içerisinde 40 milyon kişinin işini kaybettiği ABD'de ekonominin 2019'a göre %6 civarında daralması bekleniyor. AB ülkeleri ve yolunu yakın zamanda ayırmış olan İngiltere'de de benzeri durum mevcut.
Zaten yaşlanan nüfus ve düşük işgücü verimliliği artışı yüzünden zorda olan Avrupa ülkelerinin 2020 senesinde bir önceki seneye göre ortalama %7 kadar ekonomik daralma yaşayacakları öngörülüyor.
Oysa, 2008 ekonomik krizinden sonra AB'nin ekonomisi %4,5 daralmıştı.
Ekonomik durgunluğun en büyük nedenlerinden biri, küresel üretim merkezlerinin konumunda yapılan stratejik hata.
Bazı küresel endüstriyel üretimler ağırlıklı olarak tek bir ülkeye bağlı ve böylesi bir kriz anında kısa süre içerisinde üretimler başka bir ülke tarafından kolaylıkla takviye edilemiyor.
Örneğin, Ocak 2020'de ilk olarak Koronavirüs'ün ortaya çıktığı Çin, pandemi öncesi resmi rakamlara göre dünyadaki toplam yüksek teknoloji ve kimyasal üretiminin %40'dan fazlasına sahipken, kauçuk-plastik ve makine üretimlerinin ise neredeyse %40'ına sahipti.
Covid-19 sonrası Çin'de önlem amaçlı çok sayıda fabrikanın kapatılması endüstriyel üretimi, dış ülkelere ulaşımın kısıtlaması ise Covid-19 öncesi çok düzenli işleyen küresel tedarik zincirini ağır şekilde etkiledi.
Bunun sonucunda, dünyadaki otomobil üretiminden bilgisayar üretimine ve kimyasal üreticilere kadar pek çok endüstri zarar gördü.
Nasıl oldu da 2003 senesinde ortaya çıkan SARS salgınının aynı etkiyi göstermediğinin cevabı ise Çin'in 2003 senesinde dünya Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH)'sının sadece %4 kadarına sahipken, şu anda %16,3'üne sahip olmasıdır.
İstihdam merdiveninin en savunmasız ucu
Dünya ekonomisini balyoz gibi vuran bir diğer faktör; kapitalizmin lokomotifi olan tüketici talebindeki düşüş. Düşen tüketimin ardındaki en büyük neden ise Koronavirüs salgını sonrası ortaya çıkan işsizlik ve düşen alım gücü.
BM'nin uzmanlık kuruluşlarından biri olan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2020'nin başından bu yana tam zamanlı iş kayıplarının, tahminen dünya işgücünün %10,5'ine denk gelen 305 milyona yükseldiğini açıkladı.
Kuruluş, aynı zamanda kayıt dışı ekonomide küresel işgücünün neredeyse yarısına tekabül eden 1,6 milyar işçinin geçimlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını açıkladı.
Kayıt dışı ekonomide yer alan işçiler istihdam merdiveninin en savunmasız ucundalar ve iş kaybı onlar için açlık ve geleceklerinin yok olması demek.
Ayrıca, sosyal mesafe önlemlerinin insanların bir araya gelmelerine engel olması, üstüne iş yerleri ve okulların da kapalı olması, insanların tüketim ihtiyaçlarını en aza indiriyor. Dahası, gelecek hakkındaki belirsizlik insanları sadece en gerekli olan ürünleri satın almaya ve hatta depolamaya teşvik ediyor.
Bu nedenle, en gerekli olan taze ve paketli gıdalar, ambalajlı su ve hijyen kaygılarının yükselmesi sonucu temizlik ürünlerine olan tüketici talebi yükselirken, lükse kaçan giysi-ayakkabı, takı ve mücevher, kozmetik malzemeleri gibi ürünlerin tüketimleri global bazda 2020 sonuna kadar çift haneli düşüş yaşayacaklardır.
Çin toparlamaya başladı ancak...
Gelinen süreçte, her ne kadar Çin artık kendisini ekonomik olarak toparlamaya başlasa da, ABD ve Avrupa'da fabrikalar halen kapalı olduklarından dolayı endüstriyel üretimleri belirsiz bir zamana kadar sekteye uğramış gibi görünüyor.
2021 senesinde ABD ekonomisinin toparlanması umuluyor, ancak mevcut durum bunun olasılığının zayıf olduğunu gösteriyor.
Aynı durum Avrupa ülkeleri için de geçerli. Gerçekçi olan; 2021'in sonuna gelindiğinde dahi Avrupa ekonomisi hala 2019 senesine kıyasla daha zayıf olacağıdır.
İstatistikler, ABD'de işini kaybeden insanların neredeyse yarısının Koronavirüs sonrası kapılarına kilit vurulan ve neredeyse %100 daralan turizm, otelcilik, bar, kafe-restoran ve eğlence (tiyatro, sinema, müzik, vs.) sektörlerinden olduklarını gösteriyor.
Peki, karantina uygulamaları kalktıktan sonra dahi, turizm, yiyecek-içecek ve eğlence sektörlerinin eski müşteri sayılarını bulmaları ve aldıkları finansal yarayı kapatmaları kaç sene alacaktır?
2019 senesi sonundaki istihdam tekrar 2021 sonuna kadar sağlanabilecek mi? Ayrıca, ekonomik belirsizlik yerel ve yabancı yatırımcıları korkutuyor.
Onca büyük şirketin dahi iflas ettiği bu günlerde, her ne kadar devletler tüketimi ve yatırımları teşvik etmek amacıyla faizleri düşürmüş olsalar da, bu yatırımcıların güvenini kazanmakta yetersiz.
"İyimser" ve "kötümser" senaryolar
Avrupa'da artık yavaş yavaş insanlar işlerine dönüyorlar, devlet okulları yaz tatiline kadar okullarının kapılarını tekrar açmaya başladılar.
Amaç, gerekli güvenlik önlemleri dahilinde tekrar 'normal'e dönmek. Belirsizliğin hâkim olduğu bu ortamda ekonomi için sadece "iyimser" ve "kötümser" senaryoları üretilebiliyor.
İyimser senaryolar; 2020 yazında karantinanın tamamen kalkacağını, senenin sonuna kadar dünya nüfusunun en fazla %10'unun salgın dolayısıyla hastanelerde tedavi göreceğini, endüstriyel üretim yapan fabrikaların, turizm, otelcilik, bar, kafe-restoran ve eğlence sektörlerinin tekrar aktif hale geleceğini ve şirket iflaslarını önleme amacıyla önemli hükümet politikalarının geliştirileceğini söylüyor.
Kötümser senaryolar ise; 2020 yazından sonra ikinci ve üçüncü Covid-19 dalgasının vuracağını, dünya nüfusunun neredeyse yarısının salgından etkileneceğini ve pek çok ülkede sağlık sistemlerinin çökeceği, gelişmiş ülkelerde dahil hastanelerin yeni hastaları kabul edemeyeceği, karantinanın 2021 yazına kadar uzatılacağı, yüksek sayıda şirketin iflas etmesi sonucu dünyadaki işsizlik oranının jet hızıyla yükseleceğini ve ülke ekonomilerinin iflas edeceğini söylüyor.
1918 senesi İspanyol Gribi 50 milyon kadar insanın ölümü ile sonuçlanmıştı.
Fakat, sonucunda çalışanların maaşları yükseltilmiş ve devletler daha güçlü sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri politikaları üretmişlerdi.
Umudumuz, Covid-19 Pandemiği sonrasında da halkların sağlık ve refahları için hükümetler tarafından geliştirilmiş politikaların benimsenmesi. Yoksa, acaba böylesi büyük bir kriz sonrası, işlerini ellerinde tutma veya istihdam edilme karşılığında çalışanlar şirketler tarafından daha uzun saatler, daha az paraya ya da azaltılmış sosyal haklara sahip olarak çalışmaya mı zorlanacaklar?
Bunu süreç gösterecek...
(EB/PT)