ABD sinemasının iddialı yönetmenlerinden Paul Thomas Anderson'ın son filmi The Master'da bir ustadan çok çömezinin mücadelesine şahit oluyoruz.
Önümüzdeki Şubat ayında Oscar ödüllerinden birçoğunu alacak gibi görünen üstün sinema örneğinde Joaquin Phoenix, Philip Seymour Hoffman ve Amy Adams da etkili performanslarıyla hafızalara kazılıyor.
İstanbul'da fazla dikkat çekmeden gösterimden kalkan, oysa şimdiden 20 ödülle başarısı perçinlenen The Master Eskişehir'de düzenlenen Palto Film Günleri programında yer alıyor; geçen hafta İzmir'in üç sinemasında birden gösterime girmiş olan görkemli seyirlik bu hafta sadece bir tanesinde iki seans boyunca seyirciyle buluşmaya devam edebiliyor.
Savaş mağduru olmak
Freddie Quell (J.Phoenix) II. Dünya Harbinden yeni dönmüş ve psikolojik travmalarını atlatamamış bir askerdir. Sık sık yaşadığı sinirsel patlamalar yüzünden başı belaya girmekte, özellikle seks konusundaki takıntılarını aşamamaktadır; kendisine uygulanan görsel psikolojik testlerde kadın ve erkek cinsel organlarıyla birleşmelerinden başka bir şey hayal edemeyecek durumdadır. Ruhsal bozukluğu olan bir anne ve alkolik bir babanın çocuğu olsa da esasen savaş sırasında yaşadıkları normal hayata uyum sağlamasına engel teşkil etmekte, askerlikteki başarılarının toplum tarafından yeterince bilinmediğini ve önemsenmediğini düşünmektedir; serseri bir mayın gibi oradan oraya savrulurken savaştan önce flört ettiği genç kızın yanına dönmeye bile cesareti yoktur.
Derken karşısına kafası epey karışık da olsa, yeni yeni kurulmakta olan bir hareketin karizmatik lideri Lancaster Dodd (P.S.Hoffman) çıkar. Freddie'yi kobayı ve çömezi olarak himayesine alan usta ona bir nebze de olsa özgüven telkin eder, aralarında oluşan kimya sayesinde de yollarına beraberce devam etmeye karar verirler. Freddie dahil olmaya başladığı yeni ailenin kendisine kazandırabileceği imkânları bildiğinden boyunduruk altına girmekten gocunmaz, Lancaster'ın adeta köpeği olmaya razıdır, yıkıcılığının mazoşizm yüzdesi yüksektir ne de olsa. Aralarındaki ilişkinin bazında Freddie'nin maharetli elleriyle hazırladığı ve içine tiner bile karıştırabildiği acayip iksirler vardır.
Fakat çömezin karakteri ve alışkanlıkları özellikle ustanın eşi Peggy Dodd (A.Adams) tarafından kabul görmez, ne de olsa tarikatlarının ta başından beri zaten pek sağlam olmayan imajının zedelenme ihtimali yüksektir. Oysa usta Freddie'nin zaaflarının farkında olmasına rağmen kendisine bağlılığının da ender bulunan cinsten olduğunun bilincinde, ruhu örselenmiş çömezini kollamayı sürdürür.
Scientology'ye inat
Geçtiğimiz yıllarda ABD tarihini ve toplumunu deşen Boogie Nights, Magnolia, Punch Drunk Love ve There Will Be Blood gibi yapımlarla kendini kanıtlayan 1970 California doğumlu Anderson senaryosunu yine kendi yazdığı The Master'da ülkenin savaş sonrası atmosferini büyük bir gerçeklikle yansıtabilmiş.
Yönetmen ABD'nin yetiştirdiği en önemli aktörlerden, yıllardan beri beraber çalıştığı Philip Seymour Hoffman'ı yine mükemmel kullanmış, Joaquin Phoenix'e de nevrotik yapılı Freddie karakterini oynatarak hayatının rolünü vermiş. Son zamanlarda dikkat çeken hırslı aktris Amy Adams'ın da başarı hanesine bir çentik daha attıran The Master özellikle ABD'de şimşekleri üzerine çekmiş durumda. Scientology tarikatının başlangıç yıllarını anlattığı farzedildiğinden dinî akımın temsilcileri olumsuz bir tanıtımla karşı karşıya kalmış durumda gibi görünüyorlar.
Filmin prodüktörlerinden Harvey Weinstein her ne kadar senaryonun değiştirilmesine yönelik çeşitli baskılara maruz kalmış olsalar da Anderson'ın projesinden asla vazgeçmediğini belirtmişti.
Zaten filmde ön plana daha çok çıkan çömezin hayata tutunma çabaları ve belirli bir gruba dahil olup olmama arasındaki gelgitleri gibi görünüyor. Görsel açıdan da fazlasıyla tatmin edici olan yapımın sonlarında Lancaster çömezi Freddie'ye "Ustasız bir hayat yaşayabilmenin yolunu bulursan bize de haber ver, şu dünyada bu işi başaran ilk insan sen olacaksın..." gibi beylik bir konuşma yapar, Freddie'nin seçimi sanki tam da bu yöndedir.
Anadolu Üniversitesi Sinema Kulübü çatısı altında Eskişehir'de 6'ncısı düzenlenen Palto Film Günleri'nde yer alan The Master büyük bir olasılıkla kazanacağı Oscar ödüllerinden sonra daha çok seyirci toplayacaktır.
Tabii memleketimizde geleneksel sinemaların büyük boy perdeleri artık mumla arandığından, müşterilerini bir lira fazlasına iki misli patlamış mısırla cezbeden küçük salonlu işletmelere talim etmek zorunda kalıyoruz. Benim İzmir'de düştüğüm bu duruma siz de düşerseniz sinema seyircisi olarak ödediğiniz yüksek bedelin karşılığı olan kaliteli görüntü, ses ve havalandırma için fazlasıyla mücadele etmeniz gerekecektir, hüsranla sonuçlansa da The Master için değer... (MT/HK)