10 Nisan 2010. Tarihi bir gün. Büyük bir gün. Balıkesir'de polis "bir ilke imza attı"; "zihinsel engelli 16 çocuk polislerle birlikte araçlara yön verdi" ve "asayişi sağlamak için kimlik sordu" (Hürriyet Ege, s.15). Diyarbakır'da ise sokakta çalışan çocukların bir öbeğine polis üniforması giydirildi ve geçit törenine katılmaları sağlandı (AA).
Bu büyük gün tarihe çocukların kullanılması ile geçecek. Tarihe düşülecek notlar da belli. Bir kere, Balıkesir'de veya Diyarbakır'da yapılanlar 'münferit' değil. Her biri yukarıdan gelen talepler ile gerçekleştiriliyor. Örneğin, Balıkesir'de olanlar İl Emniyet Müdürü Ömer Aydın'ın girişimi ile gerçekleşmiş. Diğer yandan, tarihe destekçiler ve ses çıkarmayanlar da geçecek. Örneğin Aydın'da, üniforma giydirilmiş çocukların hemen arkasında vali, belediye başkanı ve cumhuriyet savcısı dimdik duruyorlar. Fotoğrafları gazetelerde.
Türkiye 10 Nisan Cumartesi baştan başa tarihe geçecek anlarla dolu. Rize'deki törende bir kız çocuğu üzerinde polis üniforması, elinde sahicisini hiç aratmayan kocaman bir oyuncak silahla. Arka planda devlet yetkilileri var. Olanlara seyirci oluyorlar. Bursa'daki 'protokol' ise polis üniformalı bir çocuğa yakından ilgi gösteriyor; çocuğu protokol bölümünde seviyorlar. Fotoğraflar Anadolu Ajansı web sitesinde.
Bütün bunlar hiç kuşkusuz tarihe geçiyor. Polis Haftası bahanesiyle çocukların ellerine 'oyuncak silah' verilmesi, yüzlerce - belki binlerce - çocuğa polis üniforması giydirilmesi kolay rastlanacak şeyler değil. Üniformaların tek bir çeşidi bile unutulmamış. Törende giyilenden, özel timin giydiğine dek hepsinden var. Üniforma, cop, silah kuşanmış çocukların alkışlanması, onların 'uygun davranışlar' sergilemeleri için teşvik edilmesi demek. Teşvik işe yarıyor. Rize'deki törende kız elindeki silahla ateş eder gibi hareketler yapıyor. Ankara Gölbaşı Polis Okulu Stadı'nda üniformalı çocuklardan biri yumruğunu kaldırıp bağırıyor. Başka bir yerde, üniformalı bir çocuk önündeki bir diğer üniformalı çocuğun kolunu büküp kelepçe takıyor.
Büyük medya kuruluşları bu tarihi anları 'nesnel' bir duruşla belgeliyor; "Kutlamalarda ... kadın ve çocukların ön saflarda bulunması dikkat çekti" (Akşam, s.13) gibi başlıklarla çocuk hakları gibi kafa karıştırıcı meseleleri işe karıştırmıyorlar. Posta başsayfada her gün yer alan "En güzel çocuk" bölümünde polis üniformalı bir çocuk var. Magazinsever televizyonlardan birinde yinelenen başlık ise, "Polis Balosu Oskar törenini aratmadı." (ATV Ana Haber, Pazar 18:45).
Oysa Polis Balosu'nda tarihe geçecek özel anlar yaşanıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü'nden sorumlu İçişleri Bakanı Beşir Atalay, polis üniforması giydirilmiş çocuklarla boy boy fotoğraf çektiriyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bu çocuklarla yakından ilgilenip, fotoğraflar çektiriyor. Fotoğraflarda AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu da var. Hükümet ve iktidar partisi yetkilileri dünya çocuk tarihine geçiyorlar.
Polis Haftası törenlerinde çocukların başına gelenler tarihe geçerken, tarihi düşünmemek elde değil. Bu aralar iyice popüler olan "yeni Osmanlı" düzenine uygun, devleti için her şeyi yapmaya hazır bir bir polis gücü için kapıkulu askerlerinden kopya çekiliyor. Dini ve ideolojisi bütün, Türk-İslam Sentezi'ne tam uyumlu, devletini kutsal bilen bir polis gücü. Ama bu polis gücü anlayışı Osmanlı'nın kapıkulundan daha totaliter. Kapıkulu askerlerinin çocuklarına asker üniforması giydirilmezdi. Polis üniforması giydirilen çocukların çoğu ise polis çocuğu. Yeni kapıkullarının eşi, çocuğu da kapıkulu gibi görülüyor.
Kapıkulu çocuklar baştacı edilirken, kapıkullarına taş attığı gerekçesi ile içeri tıkılan, kötü muamele gören, ağır cezalar verilen çocuklar çoğalıyor. Bir yanda kapıkulu çocuklar, bir yanda muhalif çocuklar. Devletin has çocukları belli. "Ne yapalım?" deyip geçmek mi gerekir, siz karar verin.(SD/EÜ)
* Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu.