Bir kumsalda doğmuştu Nara. Hippi yaşam tarzını benimsemiş annesi ve babasının okyanus sahilinde kiraladığı balıkçı kulübesinde hayat güzeldi.
Brezilya'nın çeşitli yörelerinden şirin sahil köyü Guaxuma'ya taşınanlar kendilerine alternatif bir yaşam kurmuşlardı. Tayra, Nara'nın ayrılmaz dostuydu.
Evlerde sık sık müzikli eğlenceler düzenleniyordu, bilhassa hafta sonları.
Nara küçücük boyuyla dans etmekte olan büyüklerin arasında gezinirken hedonizmin yaydığı pozitif enerjiyi hissediyordu.
Orada tümüyle hürdüler. Okulların açıldığı dönemlerde bile ilk fırsatta sahildeki teknelere biner, mümkün olduğunca yüksekten denize atlarlardı.
Çocukların grubu gayet genişti. Rafa, Yuri, Pitinha, Maíra, Raoni, İtá… fakat Nara ile Tayra'nın dostluğu başkaydı. Birbirleriyle o kadar uyumlu, birbirlerine o kadar benzerdiler ki insanlar isimlerini bile karıştırırdı. Her şeyden önce sırdaştılar.
Büyüdüklerinde de bu aynen sürdü.
Guaxuma'nın tek yüksek binası, birkaç katlı terkedilmiş otelin tepesine çıkıp keyifleniyor, safça bu birlikteliğin ömür boyunca süreceğini düşünüyorlardı.
Fakat günün birinde Nara'nın annesi ile babası ayrılıp kahramanımız şehre taşınmak zorunda kalınca işler değişmişti.
Nara yine de babası, Tayra ve Guaxuma ile özlem gidermek için çocukluğunun geçtiği yerlere her fırsatta dönüyordu, zaten denizi içinde taşımayı öğrenmişti…
Kum estetiği
Çeşitli animasyon teknikleri harmanlanarak kotarılmış Guaxuma adlı kısa film duygusal gücünün yanında sade estetik yaklaşımıyla da seyirciyi hemen etkisi altına alıyor. Güneşin, okyanusun, kumun, rüzgarın, hurma ağaçlarının sıcaklığı zarafetle aktarılırken, çocukluğa, saflığa, arkadaşlığa, sevgiye, özgürlüğe, mutluluğa dair bu methiye sayesinde yoğun 14 dakika geçiriyoruz. Ufakken bir kumsalda kum taneleriyle oynamanın zevkine tekrar tekrar vardığımız kesin.
Aynı zamanda hiçbir şeyin kalıcı olmadığına, değişimlerle mutlaka karşı karşıya kalınacağına dair yönetmenin tecrübesine de ortak oluyoruz. Hayatın belki daha güzel ve rahat olduğu çocukluk dönemine yönelik özlem ve nostaljiyle dolmamak ne mümkün!
Yönetmen Nara Normande Portekizce üstlendiği anlatıcı görevini şefkatle yerine getirirken içimizi yumuşatıyor, kaybettiklerimizi kalbimizde taşıdığımız sürece onları yaşatabileceğimizi mütevazı tavrıyla hatırlatıyor.
Kıyıköy'ün kumsalları
Guaxuma dünya promiyerini Haziran ayında uluslararası Annecy animasyon film festivalinde gerçekleştirmişti. Fransa/Brezilya ortak yapımı eser Gramado film festivalinde yaratıcısına ödül kazandırmış, geçenlerde Toronto'da yarışmıştı. Temmuz ayında Brezilya'da genel gösterime giren kısa film Ekim ayında Hamptons festivalinde de ödüle aday.
Yazın bitip sonbahar hüznüne ister istemez kendimizi kaptırdığımız bu günlerde, huzurlu çocukluğumuzun geçtiği yerlerin devamlı yerle bir edildiği bir süreçte Guaxuma kendime uygun gördüğüm hüzünlü bir mükafat oldu.
Yıkımlar her yerdeydi son zamanlarda ne de olsa, mesela Trakya'nın Karadeniz kıyısındaki Kıyıköy dahil olmak üzere inşaat sektörünün gözünü diktiği doğal kum alanlarının talanı bitmeyecek gibi duruyordu. Balıkların yuvalama alanlarından biri olan mıntıkadan yılda 300 bin ton kum çıkarılmasına izin verildiği ortaya çıkmıştı geçenlerde. Yalnız Türkiye'de değil, tüm dünyada acmasızca süren inşaat furyası yüzünden yok edilen tabii cennetler çakma tapınaklar dikmek için kaba malzemeden öte bir şey olarak görülmüyordu.
Geriye hürriyetimizi doya doya yaşadığımız çocukluğumuzun hatıralarından başka bir şey kalmayacak mı Nara? (MT/BK)