'kürtçe'nin asıl dil olduğu, çok dilli mezopotamya tıp kongresi 4. yılında.
bu yıl da kongreye gidemedim. ilkinin görkemi hep aklımda ve kalacak. ama artık iç rahatlığıyla "kurumlaştığı"nı söyleyebilirim. bu yıl bir de örgütlenmenin "müjde"sini verdiler: "mezopotamya tıp derneği" resmi olarak kuruluyor.
kendi dilinde "tıp kongresi" düzenlemek kürt hekimlerinin hakkıydı ve haklarının gereğini yerine getirdikleri için onları kutluyorum.
duyarlı bir hekim ve mücadeleden yılmayan arkadaşım sevgili adem avcıkıran'ın onursal başkanlığını yaptığı kongre bu yıl 'çocuklarımız geleceğimizdir' sloganıyla gerçekleşecek.
bilimsel niteliği yanında kongre çağrısında da vurgulandığı gibi "yüzyıllardır baskı altıda tutulmuş olan kürt dilinin bilim ve tıp alanında kullanımına dair uzmanların sunacağı dil panelinin kürt dilinin tıptaki kullanımı"nın yaygınlaşması ve kurumlaşması, artık bu coğrafyada yaşayan insanların da, en doğal sağlık ve hasta hakkı olan "anadilinde sağlık hizmetine ulaşmaları" konusunda yol açıcı olacak.
kongrenin gündeminde yer alan "roboskî çocukları oturumu (psikopatoloji)", "türkiye'de çocuk sağlığında eşitsizlik", "tıp eğitimi" konuları da tıbbın sosyal yönünü tartışma olanağını sağlayacak.
sağlığın sosyal belirleyicileri ve eşitsizliklerin sağlığa etkisi
kongreyle ilgili sürece koşut olarak diyarbakır bağlar belediyesi'nin bir süredir gerçekleştirdiği sağlık taramalarıyla ilgili bir haber ulaştı.
haberde yapılan bir tarama çalışmasında 'çarpıcı sonuçlar"ın ortaya çıktığı belirtiliyordu.
çalışma sırasında seçilen 5 köyde [sarı dallı (dermejûr), kabahıdır, develi, karaveli ve asi (asya)] 470 kadın, 432 erkek ve 615'i çocuk olmak üzere toplam 1517 kişiye ulaşılmış ve gereksindikleri sağlık hizmetleri sunulmuş.
çalışmanın önemli sonuçları da var: yapılan kontrol ve gözlemler sonucu "çocuklarda yüzde 90 oranında büyüme-gelişme geriliği", "yüzde 50 oranında anemi yani kansızlık" ve yaklaşık "yüzde 40'ında ise paraziter hastalıklar ve bazı cilt hastalıkları" saptanmış.
çocuklarda görülen paraziter ve cilt hastalıklarına bölgede pek çok köyde de olduğu gibi lağımların köy içinden açık bir şekilde geçmesinin neden olduğu söyleniyor. ayrıca çocuklara yönelik kişisel koruyucu önlemler ve bakımlarının da yetersiz olduğu gözlemlenmiş.
çalışmayı gerçekleştiren hekim bu köylerde yaşayanlara ayrıca "anadillerinde sağlık bilgisi" vermiş.
bilindiği üzere artık türkiye'nin tamamında herkesin "aile hekimi" var. bölgede de öyle mi, eğer varsa, onlar bu insanlara ulaşabiliyor mu, bölgedeki aile hekimleri hem "dil", hem de sahip oldukları "olanak"lar olarak, orada yaşayanların gereksinimlerine yeterli bir şekilde yanıt verebiliyorlar mı bunları bilmiyoruz. aile hekimleri buradaki nüfusa ulaşsalar bile yine de sorunlar yaşandığı tahmin edilebilir. çünkü sağlık bakanlığı "ana dilde sağlık hizmeti"ne açıkça karşı.
ama yapılan çalışmada saptananlar özellikle sağlığın korunması, geliştirilmesi ve hastalıkların önlenmesi konularındaki eksiklik ve yetersizlikler olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
doğu-batı, kır-kent, zengin-yoksul arasındaki eşitsizlikler sağlığı doğrudan etkiliyor. saptanan durum ve gözlenen hastalıkların tümü "önlenebilir" nitelikte. ama onların olmaması için yapılanlar çok belli ki yeterli değil. bu gerçeği görüp, gereğini yerine getirmemek, bir "sosyal devlet"te kuşkusuz kabul edilemez.
çok açık ki bu sorunlar "kürtaj"dan da "sezaryen"den de çok daha önemli ve yaşamsal. ama ne yazık ki bu konular ne ülke gündeminde, ne de bata hükümet ve sağlık bakanlığı olmak üzere yetkili ve sorumluların gündeminde değil.
işte bu nedenle de kürtçe ve çok dilli "mezopotamya tıp kongresi" çok önemli.
bilmiyorum sayın başbakan ve sağlık bakanı kongreye bir mesaj gönderip bu bilimsel kongrede söylenenler ve ortaya konulanlarla ilgili bilgi talebinde bulunacaklar mı?
ama eğer bunu yaparlarsa, yalnız o çocukların daha sağlıklı olması için değil, aynı zamanda ülkenin her yerinde "barış"ın gerçekleşmesi için de bir adım atmış olacaklar.
sağlık herkesin gereksinimi ve tüm farklılıkları ortadan kaldıran bir alan. Bu alanda atılacak olumlu adımların tüm ülkenin insanının "iyilik hali"nde olmasını sağlayacağı açık.
operasyonlarla "iyilik hali" sağlanamaz!
kongreyle eş zamanlı gerçekleştirilen "kck halk sağlığı birimi"ne yönelik olduğu ileri sürülen operasyonun (*) ve bu sırada göz altına alınan "tıp öğrencileri"yle "hekimler(?)"in bu iyilik halini sağlayamayacağı da göz ardı edilmemeli.
hekimler koşullar ve durum ne olursa olsun, her zaman insandan ve insanın "iyiliği"nden yanadır ve görevleri de böyle davranmaktır. ettikleri yemin de bunun güvencesidir.
eğer hekimlere yönelik yapılan müdahaleler, baskı ve zorlamalar onların bu özelliklerini ortadan kaldırırsa, ülkede gerçek anlamda "hekim" kalmaz, kalamaz!
böyle davranılırsa, hemen hepsi 12 eylül darbesini yapan generallerin o zamanlar sıkça söyledikleri gibi "önce asker" haline gelirler. bu ise kuşkusuz "iyiliği" değil, "savaşı" büyütür, yükseltir ve yaygınlaştırır.
unutulmamalıdır ki hekimlere herkesin gereksinimi vardır: çünkü "tam iyilik hali"ne ulaşmak herkesin amacıdır. bunu uzun süredir ciddi sağlık sorunları yaşadığı söylenen başbakanın da, önce bir hekim olması gereken sağlık bakanının da çok iyi biliyor olması gereklidir.
o yüzden en azından iyi bildikleri konularda "doğru davranmak" herkesten önce onların görevidir.
hem de unvan ve konumları nedeniyle değil, "insan" oldukları için!
coğrafyanın tüm insanlarının "tam iyilik hali"nde olmaları için beklentimiz bu... (ms/hk)