Çocuktuk. Üç arkadaş. Küçük şehirde yaşamanın keyiflerini yaşayabilenlerdendik. Evin iki adım ötesindeki okula yürüyerek gider, yolda bulduğumuz yumuşak toz yığını içinde zıplayabilir, evin yanındaki iki apartman arası ağaçlı, yeşillik alanda oynardık.
Kar yağardı. Çok kar yağardı. Öyle ki çocuk boyumuzla karlara uzandığımızda görünmez olurduk. Camdan bakardık iki apartman arası yeşil alana, kar biraz dinsin diye. Rüzgar hafiflerdi, koşardık oraya, iki apartman arası yeşillik alana.
Çocuktuk, okuldan çıkmıştık. O iki apartman arası yeşil alanın önünde tabela vardı. İnşaat tabelası. Üzerinde “yetkili”lerin isimleri. Ezber ettik en baştaki ismi, en sevmediğimiz oldu birden.
Ünite dergileri olurdu. Her ay bir yenisi. Nasıl oldu, öncesinde nasıl planladık çok hatırlamıyorum. Çocuktuk. Üç çocuk. İki ev arasındaki yeşil alana apartman yapıyorlardı. Okul çıkışı gittik oraya, etrafta birkaç kişi başlıyorlardı talana.
Ağaç vardı, kocamandı ya da biz çok çocuktuk. Çıktık ağacın yanına, ünite dergisi sayfa bilmem kaçtaki “ağaçlı şiir”i okuduk. Bilmem nasıldı sözleri ama “Ağaçlar güzeldir, kesilmesin”di meali.
Yanımıza biri geldi. Ona yöneldik hemen:
“Buraya apartman yapamazsınız, ağacı kesemezsiniz”.
Dedi ki:
“Ağaç sinek yapıyor”.
Dedik, hem de gösterdik ki:
“İşte biz hemen burada oturuyoruz, sinek yapsa biz bilirdik, sinek yapmıyor ağaç.”
“Hem biz burada oynuyoruz. Apartman yapamazsınız oyun yerimizi” dedik.
“Gidin okulun bahçesinde oynayın” dedi.
“Annelerimiz okulun bahçesine gitmemize izin vermiyor” dedik.
“Hem de orası beton” dedik.
Duymadı.
Çocuktuk. İki ev arası ağaçlı yeşillik alan bizimdi. Apartmanlara sıkışmış çocuklukların kendini bulabildikleri yerdi. Buluşma alanıydı, oyun alanıydı, oyuncakları paylaştığımız, kar topu oynadığımız yerdi.
Çocuktuk diye galiba, duymadılar bizi, diktiler apartmanı. Evin arkasında garajların yanındaki küçük alan kaldı bize. Apartman büyüdü gitgide, güneş girmez oldu sağ yandaki odalara.
Büyürken camdan karşı apartmanın önündeki ağacı izlerdim. Büyümek, cam kenarına iter insanı biraz. Bahar gelir çiçeklenir, yazda yeşillenir, sonra çırılçıplak kalır, ardından da kar dolardı ağacın dallarına.
Biraz daha büyünce gittim o şehirden. Eve kısa süreli gidişlerde bilip tanıyıp, aşina olduklarını görmek istiyor insan. Camdan baktım, yoktu dört mevsimini bildiğim ağaç. Yerinde bir araba. Belli ki bir araba daha çekilsin diye kesmişler ağacı. Gölgesi yoktu.
Acaba dedim çıkmış mıdır üç çocuk ağaca kesilmeden hemen önce, var mıdır hala ünite dergisi, okumuşlar mıdır bir “ağaçlı şiir”, demişler midir “gölgesinde oyunlar oynarız biz, kesmeyin” diye.
Büyüdüm. Elimde makinem haberlerdeyim artık. Öncesi de var anlatılacak ama bitmesine iki gün kala bu mayıs ayı da anlatır demek istediğimi.
1’ydi ya mayısın, uykudan gaz bombasına açtık ya gözlerimizi, hani yedi saat sürdü ya saldırı, hani en son herkesin toplanmasına izin vermek zorunda kaldılar, sonra dağılıyoruz derken insanlar, hem de toplarken pankartlarını “dağılın” diyerek attılar ya gaz bombalarını. İktidar üzerine tez yazdırırdı hani “Siz kendiniz dağılamazsınız, biz dağıtacağız” telaşı.
Nedense gözümün önüne başbakanın üçüncü köprünün yapılacağı yere bakarken helikopterdeki fotoğrafı geldi o gün. Yüzündeki ifade, ta ilki yapılırken başlayan itirazlar, diğerleri gibi onun da duymaması. Biz küçükken bizi duymayanlar gibi. Bugün “tören” varmış, belli ki duymazlık sürmekte.
Dün, Gezi Parkı’ndaydı insanlar. Yaşam alanına dalan dozerlerin önündelerdi, elinde ünite dergisi olmasa da ağaçtaydı biri, çocukluğumuzdaki gibi anlatmaya çalıştılar hem bağır çağır, hem tane tane. Duymadılar önce. Ağaçlar kökünden söküldükçe gölge azaldı diye belki, iyice sinirlendi eli gazlılar. Sonra, durdurdular. Durdurmuşlar yani, benim gazdan gözlerimi açamadığım o anlarda.
Çocuktuk, büyüdük sonra. Dokunuyorlar aşina olduğumuz her alana, gölgesinde uyuduğumuz, içki içtiğimiz, sohbet ettiğimiz ve ilk öpüşleri yaşadığımız ağaçlarda elleri, sokağın herkesi bir araya getirebilen hemzeminliğinde gözleri.
Ama birileri ağaçlarda hala, birileri önünde dozerlerin, birileri hiçbirini duymadan itirazların baksa da helikopterden, baktığı yeri dağıtsa da sözleri, biliyorum çocuklar var hala, şiirler okuyorlar ağaçların üstünde, duyururlar seslerini.