“Anne, lütfen biraz çabuk ol, işe geç kalacağım. Neden daha önce girmedin tuvalete? Biliyorsun ki, servis beklemiyor.”
“N’apayım kızım. Tuvalete gitme ihtiyacım yeni oluştu. Hem biz her gün Latif Bey’i bekliyoruz. Bu günde beni beklesinler. “
“Sevgili Leziz Hanımların ve değerli Latif Beylerin acelesi yok tabii. Oysa gıyabınızda hayat akıyor; hem de çok hızlı. Çantanı da as boynuna. Dün yedek alt bezlerini bıraktım kreşe.“
“Sağol kızım. Akşama ilacımı, folik asiti yani, unutma.“
“Anneciğim, Ayşe Teyzeyle de uğraşmayı bırak artık. Aldırma ona. Bırak ne yapıyorsa yapsın. Çocuk gibi tartışıp durmayın birbirinizle.”
“Kıskanıyor beni. Yaptığım, söylediğim her şeye bir kulp takıyor. Boş ver sen bunları. Akşam gelirken bana yeni bir sudoku kitabı daha alıver. Elimdeki bitmek üzere. Kareleri büyük olsun.“
“Tamam geliyoruz İbrahim Bey... Çalma artık kornayı, milleti rahatsız etme!”
Bir evde ana-kız arasında bu konuşma geçerken, bir başka evde de baba–oğul arasında aşağıdaki konuşma geçer.
“Babacığım, üç yaşındaki çocuğu, Selva’yı, kreşe bırakıp geldim. Sabahın köründe uyanıp yedi, içti giyindi. Üç otuzundaki sen daha giyinmemişsin bile.”
“Evlat! Sen daha iki otuzuna bile gelmediğinden beni anlaman zor. Ne diyeyim? Gel de gör.”
“Seni üzmek için söylemedim. Acele etmemiz gerekiyor. Şoför İbrahim Bey dün ‘bekletmeyin’ diye uyardı da...“
“Torun çocuğum Selva gibi, büyükbaba Latif de kreşe gidiyor. Hey gidi dünya; hey!
“Biliyorsun ki gündüzleri senin yalnız olmadığını bilmek bizi, çocuklarını rahatlatıyor. Sağ olsun akşamları da Gülfidan Hanım var. “
“Tamam geliyoruz İbrahim Bey... Çalma artık kornayı; milleti rahatsız etme.”
Serviste Leziz Hanımın yanına oturan Latif Bey “Her sabah aynı terane. Benim oğlan anlamıyor yaşlı insanların hızlı hareket edemediğini. Ne kadar erken kalkarsam kalkayım Gülfidan Hanımın desteğine rağmen yine de zor yetişiyorum.“
“Latif Bey, dün fizyoterapist kızımızın verdiği ödevleri yaptınız mı?”
“Nerdeeee! Oysa boyun-kol-bacak egzersizleri çok iyi geliyor yaptığımda. Televizyonda ‘Elveda Rumeli’ dizisini izlerken uyuya kalmışım.”
“Ben izledim. Ramiz Efendi öleyazdı nerdeyse.“
“Bizim toprakların öyküsü bu dizi. Kreşe vardığımızda ıhlamurumuzu içerken anlatır mısınız olan-biteni?”
“Evet, ama benimle konken oynamanız koşuluyla.”
Yakında...
Yürürlüğe giren “Özel Huzurevleri İle Huzurevi Yaşlı Bakım Merkezleri Yönetmeliği” ve “Yaşlı Hizmet Merkezlerinde Sunulacak Gündüzlü Bakım İle Evde Bakım Hizmetleri Hakkında Yönetmelik” yaşlılara özel huzurevleri ya da Yaşlı Hizmet Merkezleri bünyesindeki birimlerde gündüzlü bakım hizmeti verilebilmesine ilişkin düzenlemeler içerdiğinden, uygulama başladığında yaşlı anne-babaların kreşe gittiğine dair yukarıda okuduklarınız çok kısa bir süre sonra fantazi olmaktan çıkacak.
Gündüzleyin Yaşlı Hizmet Merkezine gelerek/getirilerek sosyal-psikolojik-sağlık hizmetinin yanı sıra günlük yaşamlarını ve boş zamanlarını ilgilerine yönelik çeşitli aktivitelerle değerlendirme, değişik konularda danışmanlık ve rehberlik hizmeti alma, kendi olanaklarıyla gerçekleştiremediği iş ve işlemleri yapabilmesi için destek hizmeti alan yaşlının yaşam kalitesinin yanı sıra (varsa) ailesi ve yakınlarıyla dayanışma ve paylaşımı artacaktır.
Yaşamlarının "ikinci çocukluk" döneminde, bağımlılık geliştirdikleri mekan ve çevreden ayrılmaksızın sevdikleriyle birlikte toplumsal yaşama dahil olmalarını ve çok yönlü iyilik halini sürdürmesine katkı sağlayacağına inandığımız yaşlılara gündüzlü bakım hizmeti verilmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemeleri önemsiyoruz.
“Haydi Yaşlılar Kreşe“ yada “Anne-babalar kreşte, çocuklar işte“ diyebileceğimiz günler çok uzak değil artık...(ŞD/EÜ)
* Şadiye Dönümcü, sosyal hizmet uzmanı.