İşimiz pek kolay görünmüyordu çünkü gördüğümüz kadarı ile mülteciler büyük bir güven sorunu içindeydiler, kimseyle konuşmak, görüşmek istemiyorlardı...
Suriyeli çocukların ticari ve cinsel sömürü ve çocuk ticareti konularında bilgilendirilmelerini ve bu tehlikelere karşı nasıl önlemler alabileceklerini öğrenmeleri amacıyla hazırlanan bir proje için Hatay’daydık.
Çocuklara Yönelik Ticari ve Cinsel Sömürü ile Mücadele Ağı (ÇTCS) üyelerinden Bilinçli Kalkınma Derneği tarafından 2014 yılı başında hayata geçirilmiş olan ve Global Vital Voice kurumu tarafından desteklenmekte olan bir projeydi bu: Çocuk Ticaretini ve Çocuklara Yönelik Ticari ve Cinsel Sömürüyü Durduralım!
Proje çerçevesinde Hatay ve Urfa illerinde Suriyeli mülteci çocuklara ve eğitmenlere yönelik eğitimler gerçekleştirildi.
Hatay’da Aktif Kadın ve Gençlik Katılım Derneği, Urfa’da ise Hayat'a Destek Derneği'nin faaliyet göstermekte olduğu toplum merkezlerinde düzenlendi eğitimler de atölye çalışmaları da.
Çocuk ticareti, çocuklara yönelik ticari ve cinsel sömürü, çocuk pornografisi ve yasal mevzuata ilişkin bilgilendirmeler yapıldı ve program sonunda “çocuk ticaretine hayır” temalı afiş çalışmaları gerçekleştirildi.
Hatay
Güven kaygısı içindeki mültecilerle ilişkinin zor olduğunu anladık hemen. Kimseyle konuşmak, görüşmek istemiyorlar. Eğer o bölgede tanıdığınız birileri yoksa iletişime geçmeniz neredeyse imkansız. Tam da bu noktada Çocuklara Yönelik Ticari ve Cinsel Sömürü ile Mücadele Ağı’nın Hatay'daki gönüllü gençleri (Aktif Kadın ve Gençlik Katılım Derneği) yetişiyor imdadımıza.
Onların desteği ile Antakya'ya yerleşmiş olan Suriyeli aileler ile biraraya gelerek bir ailenin evine misafir ediliyoruz. Kısaca projemizden ve amacımızdan bahsediyoruz, proje eğitmenimiz Şahin Antakyalıoğlu'nun bir avukat olduğunu öğrendiklerinde ise birbiri ardına sorularını yöneltmeye başlıyorlar.
Çoğu çocuklarının kayıtsız olmaları nedeniyle sağlık ve eğitim hizmetlerinden faydalanamadıklarını belirten ailelere yasal süreci anlattıktan sonra henüz yedi yaşında olan lösemi hastası bir kız çocuğu ile tanışıyoruz, hastalığına inat gülümseyerek yaklaşıyor bize. Güvenlik nedeni ile adını ve resimlerini paylaşmamız ailesi tarafından uygun bulunmuyor, ancak tedavisi için gerekli olan ilaçları maddi imkansızlıklardan dolayı alamadıklarını belirten aile ilaç kutularını göstererek yardım talebinde bulunuyor.
Ertesi gün küçük bir binada yaklaşık 350 Suriyeli çocuğun eğitim gördüğü bir merkezde devam ediyoruz çalışmamıza. Yine güvenlik nedeni ile yüzlerinin fotoğraflanmasını pek hoş karşılamadıkları için ısrar etmiyoruz.
Hem yetkililerin hem de eğitim gören çocukların büyük bir özveri ile bu merkezi ayakta tutma istekleri bizleri oldukça etkiliyor. Tamamen kendi imkanlarıyla ayakta tutmaya çalıştıkları merkezin kira, elektrik gibi giderlerinin gönüllü eğitmenler ve aileler tarafından karşılandığını ve bunu devam ettirmekte büyük zorluk yaşadıklarını belirtiyorlar.
Binanın fiziki durumu oldukça kötü ve çocukların sağlığı için oldukça uygunsuz olmasının yanısıra yakın zamanda bir de yangın atlatmış ve mahalle sakinleri tarafından söndürülmüş. Bu kötü şartlara rağmen çocuklar matematik, Arapça, Türkçe, tarih, coğrafya, beden eğitimi ve resim dersleri görüyorlar, özellikle resim alanında ki yeteneklerinin yadsınamaz olduğunu belirtmek gerek.
Ayrıca merkezde gönüllü olarak eğitmenlik yapan Suriyeli kadınlar eğitmenliklerinin yanısıra takı tasarımı ve el sanatları ürünleri üreterek merkeze ek gelir yaratmaya çalışıyor.
Çocukların bu merkeze gelerek eğitim almaları onlar için çok önemli çünkü merkezin dışında kalan birçok çocuk ailesi tarafından çalışmaya ya da evlenmeye zorlanıyor. Bu durumları önleyebilmek üzere merkezin aktif olarak çalışması gerektiğini belirtiyorlar, bu tür eğitimlerin merkezlerinde daha fazla gerçekleştirilmesini ve daha fazla bilgi sahibi olmayı istiyorlar.
Ayrıca merkezlerinin 350 öğrenci için yetersiz olduğunu belirtiyor ve son olarak bir de kütüphane ve kitap isteğinde bulunuyorlar.
Korku ve endişenin kol gezdiği Antakya'da Suriyeli mülteci aileler ve çocuklar ile birlikte vakit geçirdikçe aramızdaki buzların eridiğini fark ediyoruz, özellikle yeni boya kalemleri ile birlikte boyama atölyesi yapmak işin en keyifli kısmı haline geliyor.
Buzlar eridikçe öğrendikleri Türkçe kelimeleri bize sıralıyor ve Arapçasını bize öğretiyorlar, böylelikle birkaç Arapça kelimeyi dağarcığımıza ekliyoruz.
Oldukça zor bir durumda bulunduklarını anladığımız mülteciler birlikte vakit geçirmekten ve yeni şeyler öğrenmekten dolayı mutluluk duyuyor.
Suriyeli mülteci çocukların, çocuk ticareti ve çocuklara yönelik ticari ve cinsel sömürüden korunması adına bu küçük merkezde verilen büyük mücadeleyi bir kez daha takdir ederek, Hatay'da bulunan ÇTCS Gençlik Ağı gönüllülerimizi destek olmaları adına merkezle ilişkiye geçiriyor ve programın sonunda aramızdaki tüm buzları eritmiş olarak veda fotoğraflarımızı çekiliyoruz.
Gün boyunca merkezin eğitmenine belli etmeden gerçekleştirdiğimiz konuşmalarımızdan çoğunun One Direction hayranı olduğunu anladığımız öğrencilerle son bir göz göze gelip gülümsüyoruz birbirimize. Tekrar buluşmak üzere vedalaşıyoruz ve onları kışın soğuk yazın sıcak eğitim merkezlerinde bırakarak ayrılıyoruz Antakya'dan, elimizde ihtiyaç listeleri ile...
Urfa
Urfa’da ise işimiz daha kolay, Hayata Destek Derneği'nin faaliyetlerini sürdürdüğü toplum merkezinde toplum temelli çalışmanın canlı bir örneğini görmüş oluyoruz. Profesyonel olarak hem insani yardım sağlayan, aynı zamanda psikososyal destek ve kapasite arttırıcı çalışmaları da barındıran bir stratejinin hayata yansıması eşliğinde eğitimimizi veriyoruz.
Buradaki etkinliği merkezde eğitmenlik, sosyal hizmet uzmanlığı, çocuk gelişimci, avukat vs. gibi farklı görevler üstlenen Suriyeli çalışanların katılımı ile gerçekleştiriyoruz; çoğunluğun ingilizce bilmesi işimizi kolaylaştırıyor. Konu ilerledikçe örnekler paylaşılıyor hem Suriye'den hem Türkiye'den; anlıyoruz ki çocuk istismarı, tacizi sınır tanımıyor.
Yasal süreçleri paylaşarak olası bir vaka durumunda izlenecek yolları konuşuyoruz katılımcılarla. Ve tabii eğitim sonunda atölye çalışmamızı gerçekleştiriyoruz, renkli sahneler oluşturuyor grup çalışmaları, "durun" diyor bir kadın katılımcı "bir de kalp ekleyeceğim" içerisine "Çocukları Koruyalım" yazıyor kendi dilinde.
Ekip profesyonel olunca çalışmak hem daha keyifli hem de daha kolay oluyor, Dünya Mülteciler Günü’nde gerçekleştirmiş olduğumuz eğitimin yararlı olmasını dileyerek vedalaşmaya hazırlanırken farkediyoruz merkezin ne kadar yoğun bir trafiğe sahip olduğunu. Pek çok kadın, erkek ve çocuk Suriyeli girip çıkıyor, uzmanlarla görüşüyorlar, yazışmalar, kayıtlar, Arapça kelimeler uçuşuyor etrafımızda. Uzmanlar ayrı ayrı ilgileniyor her biriyle.
Burada çocuk dostu bir alanın varolmasının verdiği huzurla ayrılıyoruz merkezden. Tabii önce uzun uzun sarılıyoruz birbirimize, yine gelin lütfen diyorlar, inşallah diyoruz.
Urfa’da Suriyeli çocukların özellikle erken evliliklere maruz kaldıklarını ve ikinci, üçüncü eş olarak zorla evlendirildiklerini öğreniyoruz yerel halktan.
Ayrıca Türkiye genelinde olduğu gibi, bu bölgede de sık sık dilenen çocuklar görüyoruz, polis araçlarının yanıbaşında yardım bekleyen gözlerle uzatıyorlar ellerini.
Her ilde olduğu gibi burada da taksiciden al haberi deyip sohbete koyuluyoruz bir taksi sürücüsüyle, "çok üzülüyorum çoğu sokakta yaşıyor" diyor ve her geçen gün sayılarının arttığını belirtiyor. Sesinden bu durumdan endişeli olduğunu anlıyoruz, belli ki söyleyecek çok şeyi var da söyleyemiyor.
Öte yandan şehirde çok sayıda çocuk işçi olduğunu görüyoruz, adeta bu şehir çocukların omuzları üzerinde duruyor. Buram buram tarih kokan bu güzel şehre yakıştıramıyoruz bu durumu. İçimizde birçok “keşke”...
Bu güzel insanları zor şartlar altında hayatta kalma mücadeleleriyle başbaşa bırakarak bu güzel insanları ayrılıyoruz şehirden.
Yüreğimizde aklımızda bir tek dilek "Çocukların barış ve huzur içerisinde çocukluklarını yaşayabilmeleri." (FK/YY)