"Yıllarca süren yok sayma ve devam eden baskılara rağmen ana dili Kürtçe'nin çok yol kat etti" diyen şair/çevirmen Kawa Nemir "Türkiye'de var olan ve tehlike altında olan dillerin korunmasının o dillerde verilecek eğitimle mümkün olacağını" söylüyor.
Sizin ana dilinizle, Kürtçe ile ilişkiniz nasıl gelişti?
Benim anadilim Kürtçeyle ilişkim, kuşağımdan birçok şair, yazar ve çevirmen arkadaşımın Kürtçeyle ilişkisinden hayli farklı gelişti. Kürtçenin günlük hayata hâkim olduğu bir ortamda doğma ve büyüme şansım olmadı. Asimilasyonun, zihinsel yıkımın yerle yeksan ettiği bir bölgede ve bir ailede doğdum. Dünyaya geldiğimde ilk duyduğum ses Kürtçeydi, ilkokula başlayıncaya kadar ruhumun dilinin hayli Kürtçe, bir yere kadar da Azerice olduğunu iyi hatırlıyorum. Ama faşizmi ve ruhen düşürmeyi dayatmaktan başka bir şey yapmayan okula başlar başlamaz hızla eriyip gittim, Kürtçem neredeyse yok oldu, uzun bir dönem ruhen kayboldum ve hatta pratikte kendimi inkâr ettiğim bir dönem bile yaşadım.
Doğduğum evde Seîdê Kurdî'nin bir eserinden ve Kuran'dan başka bir kitap yoktu. Bu, fukaralığın daniskasıydı, bense, başta şiir, roman, öykü ve ansiklopedi olmak üzere, çok okumayı tercih ettim, okudukça da yazmak istedim. Daha ortaokuldayken Türkçe şiir yazmaya başladım. Fakat liseye başladığımda son derece uç bir ruhsal ve politik değişim yaşadım, aidiyetimle ilgili yoğun okumalara giriştim, Türkçe bilmeyen annemin dil evrenini merak ettim ve bir Kürtçe edebi metin yazabilir miyim, Kürtçe rüya görebilir miyim diye kendime sordum günün birinde. Yıl 1990 idi, İstanbul'da kolejde okuyordum, yoğun İngilizce eğitim alıyordum; işte şu, adına gelecek dedikleri şey için yoğun bir fen ve matematik eğitimi.
Kürtçe yazmak istedim ve elbette çuvalladım. Bir Kürtçe gramer kitabının fotokopisinden kendi kendime, son derece planlı, günlük bir çalışma yaptım, ardından çocukluğum birdenbire sökün etti. Kısa bir süre sonra büyük bir özgüvenle, ama düşe kalka, Kürtçe yazmaya başladım ve Kürtçe yazmaya geçer geçmez de İngilizceden Kürtçeye çeviri yapmaya başladım.
Ama benim için en önemlisi, rüyamı Kürtçe görmekti ve hiç unutmam, 93 yılının güzel bir bahar sabahı uyandıktan sonra çığlık atmıştım. Çocukluğumdan bu yana ilk Kürtçe rüyamı görmüştüm.
Oradan buraya, benim Kürtçeyle ilgili hikâyem özetle böyle.
Shakespeare'i Kürtçeye çevirmeye nasıl karar verdiniz? Özellikle tercih etmenizin gerekçeleri neler?
Çeviriyi anadilimizin yüksek ifade imkânlarına ulaşması için kaçınılmaz bir iş olarak gördüğümü yıllardır her fırsatta vurguluyorum. Ve ta baştan beri, eğer çevireceksem, Kürtçeye çevireceğim, dil ve edebiyat dünyalarıyla güreşeceğim şair ve yazarların tüm insanlığın ortak değerlerini yaratmış şair ve yazarlar olmaları gerektiğini en baştan tespit ettim. Tabii bu konudaki seçimlerimi okumalarım, usta diye bildiğim şair ve yazarlar belirliyor. Konu şiir olunca, benim ruhsalımda İrlandalı şair Yeats'i aşmış kimse çıkmadı henüz; o, benim ruhumun ustasıdır. Ama William Shakespeare'e de bir o kadar tutkun ve hayranım. Shakespeare, özellikle soneleriyle, arzunun ağzını açmıştır, aşkın insanı düşürdüğü en ulu ve en düşkün halleri çatır çatır ölümsüzleştirmiştir. Yakında birer ikişer Kürtçeye kavuşunca, tek tek oyunlarıyla ilgili de konuşacağım. Şimdilik sonelerinin bana bu söylettiklerinden ötürü Shakespeare'i Kürtçeye çevirmem en baştan kaçınılmazdı benim için.
Bir de, hani Kürtçe bir dil ve bir edebiyat olarak kendisini hiç kimseye ispat etmek zorunda değildir ama ben ezber bozan bir adamım. Faşist paşa eskilerine, gerici Kemalistlere, bilir bilmez atıp tutan sığ akademisyenlere, özgüvenlerini kaybetmiş bilumum Kürtlere duyururum. Bizi bu kadar kanatan arsızlara ve ruh işgalcilerine inat, Kürtçe küllerinden yeniden doğdu, 90'lı yıllardan bu yana da son derece verimli alanlarda gövermeye başladı. Bu çeviri, bu anlamda dilime verdiğim küçük bir armağandır. Shakespeare, Kürtçeyi kanatlandırmalıydı, öyle de yaptı.
Dünya edebiyatının bir dile, özelde de Kürtçeye kazandırılmasının dile katkıları neler? Neler düşünüyorsunuz?
Dünya edebiyatı olmadan, herhangi bir ulusal edebiyatın gelişmesinden söz etmek mümkün değildir. Dünya edebiyatı, insanlığın ortak mirasıdır, tüm edebiyatın lingua francasıdır, ki bu da kendi sözlü ve yazılı birikimimize nasıl yaklaşmamız gerektiğiyle, şimdi ve gelecekle ilgili bize bir nevi bir yol haritası, bir yöntemsel düşünme fırsatı verir. Elbette en ideali her şair ve yazarı orijinal dilde okuyabilmektir, ama bunun çoğunlukla mümkün olmadığını hepimiz iyi biliyoruz. Bu nedenle, bizler kendi anadilimizde örneğin Shakespeare, Dante Alighieri, Musa, İsa, Muhammet, Ahmede Xanî, Williams Faulkner, James Joyce, Virginia Woolf, Sylvia Plath okumadığımız sürece, ne dilin başka düzeylerinin ve imkânlarının olduğunun farkına varabiliriz, ne de düşünceyi, yeni olanı, daha insani olanı üretebiliriz.
Kürtçe, son yirmi yıldır bu doğru sürecin içine girmeye başladı. Kürtler, iyi bir şiir, roman, öykü yazabilmenin yolunun evrensel sesleri Kürtçe okumaktan geçtiğini görmeye başladılar. Biz de buna kendi cephemizden bir cevap verebilmek için, merkezi Diyarbakır'da bulunan Lîs Yayınevi olarak son iki yıldır 100 eserlik Dünya Edebiyatı dizimizin üstünde çalışmaktayız, geçen yıl bu dizinin ilk beş kitabını da yayınladık, bu yıl için planlamamızda 13 eser var. Biz, her türlü imkânsızlığa rağmen, bu projeyi beş yılda tamamlamayı planlıyoruz. Bu diziden çıkacak eserlerin yaygınca okunmalarının, yakın gelecekte ne kadar müthiş gelişmelere yol açacağını hep birlikte göreceğiz ve buna sevineceğiz.
Sırada başka eserler var mı?
Dediğim gibi, Dünya Edebiyatı dizimizden çıkacak büyük romanlar ve öyküler var ve bu dizinin de editörü benim, ayrıca çevirmenlerinden de biriyim. Bu diziden bana ait Oscar Wilde, Stephen Crane, Daniel Defoe çevirilerim var. Ayrıca yakında basılacak iki Shakespeare oyunu çevirim var: Bir Yaz Gecesi Rüyası ve Romeo ve Juliet.
Bugüne kadar yaptığım ve çoğunluğu dünyanın büyük şairlerinden olan 80 civarında çeviri çalışmalarım arasında 100 şiirlik Sylvia Plath, 216 şiirlik Langston Hughes, 150 şiirlik Emily Dickinson çalışmalarının basılmalarının zamanı geldi sanırım. Ayrıca bitmiş bu kadar çalışmayı yayına hazırlamakla uğraşıyorum.
Türkiye'nin politik tarihini de düşünürsek Kürtçenin tüm baskılara, yasaklamalara rağmen geldiği noktayı nasıl değerlendirirsiniz?
Bence Kürtçe sözlü ve yazılı mirasıyla ezber bozdu, bozmaya da devam edecek. Bu dilin öleceğine, bu edebiyatın gizli hazinesinin ve bu hazinenin şimdilerde ortaya çıkardıklarının görülmeyeceğine kendilerini son derece inandırmışların akıllarına şaşmaya devam ediyorum. Dünyadaki bütün dillerin yaşaması en büyük dileklerimdendir ama bir gerçek de var ki binlerce dil yok olmakla karşı karşıya ve Kürtçenin her türlü baskıya, yasaklamaya rağmen, şimdilerde dünyanın en etkili 30 dilinden birisi olarak tespit edildiği, geçen yıl bir araştırma sonucunda ortaya çıktı. Ayrıca Kürtçenin dünyanın kendi yazılı edebiyatını yaratabilmiş sayılı dillerinden olduğu da gün gibi ortada.
Kürtçe kefeni yırtmıştır, sıra Kürtçenin anayasal güvenceye kavuşması ve anaokulundan üniversitenin her düzeyine kadar Kürtçe eğitimin başlamasıdır. Bu olduğunda, ben 10 yılda çok büyük gelişmelerin olacağından eminim.
Türkçedeki hangi eserlerin Kürtçeye çevirmesi Kürt dili açısından önemli?
Eser adı olarak değil de, yazar adı olarak vermem daha uygun düşer bana. Benim kendimce şu isimlerden oluşan bir listem var ki bunlardan Kürtçeye ne çevrilse yeridir: Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Edip Cansever, Turgut Uyar, Nilgün Marmara, Melih Cevdet Anday, Orhan Pamuk, Leyla Erbil, Ayfer Tunç, Faruk Duman, Aslı Erdoğan, Sema Kaygusuz, Murat Uyurkulak. Şimdi aklıma gelmeyen birkaç isim daha var.
Özelde Kürt edebiyatının bugünkü durumunu yorumlamanızı istesem? Kitap ve yazar örnekleriyle birlikte...
Merak edenlere şunu söylemek istiyorum. Öncelikle, Kürt edebiyatının sevgili Mehmet Uzun'dan ibaret olmadığına herkesin artık uyanması gerekiyor. Kuzeyiyle, güneyiyle, diasporasıyla, günümüz Kürt edebiyatında çok bilinmeyen, ama daha zengin bir ortam var. Kürtçe şiir, bin yıldır yazılan bir şiir ve günümüz Kürt şiiri bundan aldığı güçle modern seslere sahip. Örneğin, Bazbend û Kewname'nin şairi Ehmed Huseynî, yığınla kitabı olan Evdila Peşêw, Şêrko Bêkes, Arjen Arî, Deqên Qesas'ı yazmış Lal Laleş, Janya'yı yazmış Rênas Jiyan ve daha bir çok şair; romanda ve öyküde Bextiyar Elî, Hesenê Metê, Sobarto ve Gava Ku Masî Tî Dibin'la Helîm Yûsiv, Mîrname'yle Jan Dost, Saturn'un yazarı Remezan Alan, bir Mardin üçlemesinin yazarı Yaqob Tilermenî, iki romanıyla Şener Özmen, iki romanıyla genç yazar ve çevirmen Yunus Eroğlu ve daha birçok başka isim.
21 Şubat Dünya Anadil günü. Kürtçe özelinden de tüm tehlike altındaki diller için de dillerin korunmasının önemine dair neler söyleyebilirsiniz? Devlet bu konuda neler yapmalı ve yazarlar?
Gene insan mahsulü bir sistem olan küresel sistem, vahşi kapitalizm, hem doğayı hem de kültürü ortadan kaldırmakla meşgul. İngilizcenin tüm dünyaya hâkim olması, özünde bir dilsizlik ve kültürsüzlüğe götürmekte tüm insanlığı.
Durum böyleyken, en azından Türkiye, ah, bakın medeni Fransa'da bile tüm hayat Fransızca Fransızlığını artık terk etmek zorundadır. Bu yapılan, kötüyü örnek almaktır. Türkiye'de 80 yıldır yapılmaya çalışılan, aptallığın genele hâkim kılınması çabasıdır ve herkes en azından Kürtlerin buna karşı ortaya koyduğu muhteşem direnişi görmeli, bunun beyhude bir çaba olduğu apaçıktır. Bir değişim var, ama bu özde değildir, sözdedir. Önümüzde büyük bir tehlikenin olduğunu görüyorum.
Devlet eğer gerçekten değişiyorsa ve demokratikleşiyorsa, yeni uygulamalar için ülkenin dil ve kültür haritasının korkusuzca ortaya konulsun derim. Buna istinaden, bu ülkenin ezici çoğunluğunun Türk olduğu koca bir yalandır diye düşünüyorum. İhtiyaçların doğru karşılanabilmesi için bunların doğru tespit edilmesi gerekir. Ve buna paralel olarak da acilen Kürtçe ve topraklarımızdaki diğer dillerde, öyle seçmeli falan filan değil, resmen eğitim devreye girmelidir.
Ha, yok ülke bölünür zamanla teranesi var bir de. Ben, bölünmez diyorum, ama ille de bölünecekse de bölünsün. Kürtçe ve bu kadar başka dil ve kültür öleceğine bir yerlerimizden yırtılsak daha iyidir.(BÇ)