Doktoru da, öğretmeni de, bankacısı, postacısı da...
Hep çift isim, yüzünden.
Çocuklarımıza verdiğimiz şu çift isim...
Mehmet Can, Mustafa Arda, Rasime Gül, Fatma Pelin, Sadık Tolga, Taylan Fırat, Huriye Deniz, Elif Esra...
Birinci isimler genellikle erkeğin babasının adı... Ya da annesinin...
Nadiren, kızın babası ya da annesinin de adı konulmuyor değil...
Nedeni de, büyüğe olan saygıyı kanıtlama çabası.
"...Sen ölüp gitsen de arkanda seni sürdürecek bir torunun var. Hem de adınla !.." dercesine...
Her ne denli bu amaçla konuluyor görülse de, özellikle kentte ya da kasabada, "...Görüyorsunuz, evde benim borum ötüyor" anlamına geliyor bu birinci isimler.
İkinci isimler ise hep çağcıl...
Burak, Selin, Yasemin, Beste, Melis, Ekin, Devrim, Çağdaş, Yağmur, Berk, Sinem, Damla, İdil...
Yeni evlilerimiz doğacak çocukları için kitapçılara gidip yeni isimlerin içinde yer aldığı kitaplardan seçiyor çocuklarının adlarını.
Arkadaşlarımdan biri oğluna koyduğu Berken adını böyle bir kitaptan buldu.
Bizden önceki kuşaktan bir akrabam oğluna Sinan adını verdi. Birinci isminin Nurhak olduğunu Sinan 10 yaşına geldiğinde öğrendim. Sinan'ın babası 68'liydi.
O kuşaktan kimileri Nurhak Dağları'nda vurulduğundan eklemişti Sinan'a Nurhak'ı...
Ama hiç kimsenin bizim Sinan'a Nurhak dediği yok!
İsim koyma konusu köylerde tartışma yaratmıyor hiç. İbrahim Çavuş'un oğlu Ahmet'in çocuğu erkek olursa, gelini de bilir ki çocuk İbrahim olacak.
Zaten bütün köylü de bilir bu gerçeği.
Kız babaları, "Neden bizim adımız konulmaz ki.." diye düşünmez bile.
Anadolu'da töredir bu.
Ne var ki kasabada, kentte artık yıkılmıştır bu töre.
Kadın çalışmak zorundadır. Geçim zordur.
"Ne münasebet! Benim babam..." tartışmalarının tohumları ekilmiştir artık.
Devrimci kesimde durum nedir ?
"...Nazım koymazsam !..." diyenine kadar her devrimci arkadaşımız, bu isimlerin başına bir de Hüseyin'i, Ali'yi, Abdullah'ı, İbrahim'i getirir oldu.
Ali Ulaş, Osman Taylan, Hüseyin Sinan, Süleyman Cevahir...
Sözüm ona Cevahir'i, Ulaş'ı, Sinan'ı, Deniz'i babasıyla birlikte yaşatacak.
Ölenler Ali Ulaş, Mustafa Sinan değillerdi ki..
Hem devrimcilik, hem dayatmacılık, hem de "erkek" tavır!..
Bu olmuyor!..
Kaldı ki isim koymakla da iş bitmiyor.
Ekim Devrim diye bildiğim bir arkadaş kızı vardı, bir futbolcu ile evlendi.
Her Taylan,her Özgür üstelik devrimci de olmuyor.
Umut'un önüne Süleyman'ı getirmeyin lütfen.
Güney'in önüne Ramazan'ı getirmeyin n'olur!
Süleyman Umut diye seslenecekseniz oğlunuza itirazım yok!
Oğlunuzu sofraya Ramazan Güney,diye çağıracaksanız sözüm yok!
Amaaa...
Devrim, Barış, Deniz, Özgür, Cevahir, Sinan, Ulaş, Mahirler'i yaşatmayı düşünüyorsak, "Bir ölür bin geliriz'i"cümle aleme öğretmek istiyorsak oportünizmi bırakalım.
Çocuklarımıza sadece Barış diyelim. Sadece Deniz diye seslenelim.
Sinan'a unutmayalım ki Sinan olmak yakışır.
Nazım'a sadece Nazım olmanın çok yakıştığı gibi.