Çocuk fotoğraflarının paylaşımı konusuna bir düzenleme getirme hevesine ben de kapıldım. Şaka bir yana faydalı buluyorum bu tartışmaları. Ne için, kim için? Paylaşanlar için değil elbette, onlar bu tür tartışmalara katılmıyorlar. Tamamen kendim için. Böylece öğreniyorum.
Kuyumcu terazisi kullanmak yerine kantar ile tartınca hali ile topuzu kaçırıyoruz.
“Çocuk fotoğrafı paylaşmayın” diye bir kural olamaz. “Çocuk fotoğrafı paylaşmanın kurallarına uyun” diye bir kural olabilir ama bu kuralı koymak için de uymak için de biraz yorulmayı göze almak gerekir.
Her durumun özelliğine göre çözümler üretecek bilgi ve enerjiye sahip olmazsak, bu sefer aşırı duyarlılıklarımız ile çocuklara zarar veririz.
Öncelikle fotoğrafın hangi alanda kullanıldığına bakarak bir sınıflandırma yapmak, düşünmeyi kolaylaştırabilir.
Haber veya araştırma fotoğrafları
Çocukların bir suçun faili ya da mağduru oldukları hallerde fotoğrafları kullanılamaz. İzin önem ifade etmediği gibi, yüzünü kapatmak da yetmez. Hiçbir biçimde fotoğrafı kullanılamaz. Çünkü? Böyle bir haberde fotoğraf kullanarak, haberde bahsi geçen çocuk budur denmiş olur ve bu teşhir etmektir, yüzü kapatılsa bile. İnsan kendini yüzünden ibaret algılamaz, bedeni ile ilgili bir algısı vardır. Öte yandan bu tür fotoğraflar ile verilen haberler çocukluk ile ilgili de olumsuz bir imajın oluşmasına katkı sunar. Çocuğun kim olduğu hakkındaki bilgi, toplumun haber alma özgürlüğü kapsamında bir konu değildir. Çocuğun yararına üstünlük tanınması, bu tür yarar çatışmalarından doğacak sorunları çözmek için getirilmiş bir ilkedir. Teşhir, çocuğa zarar verir. Bu nedenle de yüzünü yayınlamasanız bile, bedenine veya kimliği ile ilgili bilgi içerecek herhangi bir şeye dair yapılacak yayın, çocuğa kendisini teşhir edilmiş hissettirecektir. Bu nedenle yasaklanmıştır.
Ancak bazı durumlarda çocukların başlarına gelenlerin, toplum tarafından bilinmesi için fotoğrafına ihtiyaç olabilir. Bu durumlarda fotoğraf yayınlanmasını yasaklamak da topyekun çocuklar bakımından veya belli bir koşuldaki çocuklar bakımından yararlarına olmayabilir. Ege denizinde yaşanan can kayıpları ile ilgili sembol olan Alan bebeğin fotoğrafı bu açıdan bir ders konusu olabilecek nitelikte.
“Bakın devletler ve politikaları neye neden oluyor, Ege’de bugün bir çocuk bu politikalar yüzünden hayatını kaybetti” mesajını içeren bir haber için bu fotoğrafın kullanılması gazetecilik eğitine uygun kabul edilebilir. Bu kapsamda, çocuk yararına aykırı olmayabilir.
Ancak bu fotoğrafı, her göçmen haberinde kullanmaya başlarsanız, kanıksamaya neden olduğunuz için artık yarar değil, zarar verdiğinden söz etmek gerekir. Eğer bu fotoğrafı “çocuk istismarı”, “mültecilik” vb. konulu sempozyumunuza afiş, broşürünüze, kitabınıza kapak yaparsanız, bir çeşit istismarda bulunmuş olursunuz. Çünkü etkinliğinize ilgi çekmek gibi bir amaç da bulunmaktadır.
Güncel olaylardan depreme bakacak olursak, yıkılan bir binadan bir çocuğun kurtarıldığını bilmek haber alma hakkına dairdir. Ancak bu çocuğun hangi çocuk olduğunu bilmek sadece yakınları için önemlidir. O da en azından İzmir depreminde ailelerin yetkililerden alabileceği bir bilgidir. Dolayısıyla kamuya açık bir bilgi değildir. Gazeteci orada fotoğraf çekerken bu görüntüyü de çekmiş olabilir. Ama yayınlarken düşünmesi gerekir. Neden yayınlıyorum? Cevabı, çünkü fotoğraf olunca haber daha çok okunuyor ise veya bir çocuğun enkazdan çıkarıldığını görmek toplumun moralini yükseltecek ise, o fotoğrafı kullanmamak gerekir. Çünkü fotoğrafa konu insan bir başka amacın malzemesi haline getirilemez. Öte yandan çocuğun hayatta olduğu ve görüntüsü üzerinde mülkiyet hakkına sahip olduğu da unutulmamalı. Kamuya açık alanda olmanın, bu haklarımızdan vazgeçmemiz anlamına geleceğini düşünürsek dünyayı yaşanmaz bir yer haline getiririz.
Gelelim fotoğraftaki bir detaya, kurtarma görevlisinin elini tutan çocuk eli. Bu detay, çocuklar hakkında olumlu bir kanaat uyandıran ve kazı çalışmalarının önemi anlatan bir hikayeye sahip. Haberiniz şu ise “Depremden sonra 90. saatteyiz ve hala canlı kurtarılabilen çocuklar var. Enkaz altında hala kurtarılmayı bekleyen bir çocuk için umutlar sürüyor. Eğer kazı çalışmaları sonlandırılacak olursa, O’nun için umutlar yitecek.” Bu detay, mesaj ile uyumlu biçimde kullanıldığında haberin dili olarak kabul edilebilir.
Burada bir genelleme yapmak gerekirse, bir çocuğu gördüğünüzde, sorumlu bir yetişkin olarak sizi ilgilendirmesi gereken neresi ise, haberin konusu da orasıdır. Dolayısıyla fotoğraf konusunda da buna bağlı olmak gerekir. Dilenen bir çocuk gördüğünüzde, çocuğun dileniyor olması ve bu durumu yetkililere haber vererek, korunmasını sağlamak ile ilgilenmeniz gerekir. O çocuğun nasıl bir çocuk olduğu, kim olduğu önemli değildir. Dolayısıyla, fotoğrafına ihtiyacınız olmaz.
Araştırmalarda da benzer bir durum yaşanıyor. Araştırmada anlatılan konuyu desteklemek için fotoğrafa ihtiyaç var ise, bunun çocuğu göstermesi gerekip gerekmediği, gerekiyorsa neden gerektiğini değerlendirmek gerekir. Dikkat çektiği için mi yoksa çocuğun sesini, talebini aktardığı için mi? Eğer çocuğun anlattığı bir şey var ise raporda fotoğrafına yer verilebilir. Ancak çadırda yaşadıklarını anlatmak için çocuğun fotoğrafı gerekmez.
Hiçbir durumda kullanılmaması gereken bir fotoğraf türü var ise, izin alınamayacağı bilindiği veya izin verilmediği için çocuğun yüzünü gizleme niyeti ile örtülerek veya arkadan çekilen fotoğraftır. Bu bütün diğerlerinden farklı olarak “hile” içerdiği için en sorunlu fotoğraf biçimidir.
Fotoğrafçılık merakı ile çekilen fotoğraflar
Bir diğer alan, sokakta vb. yerlerdeki çocukların hallerinin sevimli veya fotojenik bulunarak çekilmesi. Sokakta karşılaşılan çocukların (aslında herkesin) habersiz fotoğraflarını çekmek ve paylaşmanın hakkımız olduğunu düşünmemize neden olan şey, fotoğraf sanatında karşılaşılan örnekler olabilir. Ancak herkesin elinde fotoğraf makinesi ile gezdiği bir dünyada bunun çocuklar ve insanlar bakımından taşıdığı risk üzerine düşünmek gerekir. Bir kimsenin habersiz fotoğrafını çekmek, kişilik haklarının ihlali edici bir eylemdir. Bunlar haberli ve izinli olduğunda aynı spontanlık da olmuyorsa, o zaman o fotoğraf olamayacaktır. Bu ne size, ne o çocuğa ne de insanlığa büyük bir şey kaybettirir.
Buna karşı geliştirilen bir savunma, “bilselerdi izin verirlerdi” olabilir. Yoldan geçerken gördüğünüz bisikletin sahibi de ihtiyacınız olduğunu bilirse izin verir ama bu varsayımla o bisikleti alıp kullanamazsınız.
Burada yapılanın ne kadar doğru olduğunu düşünmek için, fotoğrafı çekilenin yerine kendinizi koyabilirsiniz. Burnunuz akarken çok güzel olduğunuzu düşünen birisi fotoğrafınızı çekip, ne kadar sevimli olduğunuzdan bahisle hesabından paylaşsın ister misiniz? Bunun karşılığında bir popülarite veya başka bir yarar elde ediyorsa, bundan huzursuz olur musunuz?
Bir insanın fotoğrafı üzerinden gelir, prestij, popülarite vb. bir sonuç elde ediyorsanız, söz konusu fotoğrafı çekmek için ilgilisini bilgilendirerek onayını almış olmanız gerekir. Çocuğun ayırt etme gücüne sahip olma durumuna göre bu onayın kendisinden ve/veya velisinden alınması gerekir.
Faaliyet fotoğrafları
Bütün bu “olmazlar”ın çocukları toplumda görünmez kılma riski de bulunuyor. Buna da sebebiyet vermemek gerekir. Çocukların katıldıkları bir eğitim faaliyetini anlatırken kafalarına emoji geçirmenin de hiçbir anlamı yok. Ancak, eğer faaliyeti yayınlama sebebiniz bir hayır işledik, ondan da bu çocuklar yararlandı demekse, o zaman emoji de buzlama da kurtarmaz. Kendisinin o sırada oturduğunu bilen çocuk için teşhir edilme gerçekleşmiştir. Önüne yardım kolisi koyarak, ayağına ayakkabı giydirerek resmini hesap verebilirlik için gerekiyorsa, onayını alarak çekebilirsiniz ama arşiviniz dışında bir yerde onayını alsanız dahi kullanamazsınız.
Çünkü yardıma ihtiyacı olan bir kişinin, yardım edene verdiği onay serbest irade ile verilmiş değildir. Yardım eden ile edilen arasında yardım edilenin onayını etkileme potansiyeline sahip asimetrik bir ilişki vardır. Mutlaka yardım ediliyor olması da gerekmez, karşıdaki kişinin hayır demesini zorlaştıracak herhangi bir ilişkinin varlığı onayın serbest irade ile verilmesini sağlama konusunda özen yükümlülüğünü arttırır. Öte yandan bu bilgi üçüncü kişileri ilgilendirmez. Faaliyetleriniz için destekçilerinize güvenilir olduğunuzu göstermeniz gerekiyorsa, hesaplarınızı şeffaf hale getirebilirsiniz.
Kampanya fotoğrafları
Doğrudan yardım kampanyalarını çocuk (genel olarak da insan) fotoğrafı ile yapmak, bu alanda en yaygın yanlış fotoğraf kullanma alanı. Burada onayın olup olmamasının bir önemi yok. Çünkü UNICEF fotoğrafçısı, kendisinin çocuklara yardım fonu adına çalıştığını söyleyerek onay aldıktan sonra fotoğrafı çekilen kişi fotoğrafının bir araştırma raporunda mı, para toplama kampanyasında mı kullanılacağını bilmiyor. Bilse bile, insanların yardıma ihtiyacı olduğu söylenerek toplanan yardımlardan bu kişi bizzat hiç yararlanamadığı gibi, mensubu olduğu topluluktan hiç kimse de yararlanmıyor olabilir.
Bu insanlar, toplanan yardımlar ile yürütülecek faaliyetlere dair de söz sahibi değiller. Öte yandan yardımda bulunan, annesinin kucağında boş memeyi emmeye çalışan aç Afrikalı bebeğin karnının doyması için yaptığı yardımın binde kaçının Afirka’daki bir bebeğe gittiği bilgisine sahip olamıyor. Nitekim, birçok uluslararası kuruluşun yarım asırı geçen süredir bütün dünya devletlerinden ve vatandaşlarından ayrı ayrı aldığı kaynağa rağmen halen bebeklerin açlıktan öldüğü bir dünyada yaşıyoruz.
Bu sadece uluslararası kuruluşların yaptığı değil, onların açtığı yolda yerel kuruluşların da sürdürdüğü bir hata. Yoksulluk gibi hak ihlaline maruz kalmış insanların görüntüsünü yardıma muhtaç olduklarını anlatmak için kullanmak, bireysel olarak hak ihlali olduğu kadar, topluluğun haklarını da ihlal edici bir nitelik taşımaktadır.
Özetle; çocukların fotoğraflarının çekilmesi ve yayınlanması konusunda genel bir kural koyarak yasaklamak işlevsel de değildir, koruyucu da. Aşırı hassas tartılması gereken bir şeyi kantara koymaya benziyor bu yorumlar. Bunun bir benzeri de mahkeme önünde dinlenme konusunda yaşanıyor. Hakim, savcı, avukat camiasının çocuğa uygun soru sormayı bilmemesini gerekçe göstererek çocuğun hiçbir durumda hakim önüne çıkartılmamasını savunan “hukukçular” oluşmuş durumda. Bir acayip dünya yaratıyoruz, çocuğu koruyacağız derken.
(NÖ)