Hem paylaşılamayan hem de acı çektirilen bir çocuğun öyküsünü içeren mahkeme kararını konu alan bir haberden yola çıkarak sormuştuk “Doğuran mı? Büyüten mi?” diye.
Cevap ilgili Ankara 9. Aile Mahkemesinden geldi: Büyüten.
Cevabın meali şu: Ebeveynliğin toplumsal ve duygusal yönü; biyolojik yanından daha önemli.
* * *
Ebeveynliğe dair bu hukuk öyküsünün satırbaşlarını kısaca hatırlayalım.
Anne henüz 40 günlük prematüre bebeğini, doktorların uyarısına rağmen terk ediyor. Baba bebeği, dayısının aracılığıyla çocuksuz bir aileye veriyor. Aile evlat edinme yapacağına bebeği nüfusa kendi adına kaydettiriyor.
Eşini ve bebeğini terk eden annenin açtığı boşanma davası esnasında kadının bebeği olduğu ortaya çıkıyor. Çift boşanıyor ve çocuğun nüfusa kaydına ilişkin usulsüz işlem de iptal ediliyor. Çocuğun velayeti babaya veriliyor. Çocuk nüfusa kaydettirilip ardından korunma altına alınarak yuvaya yerleştiriliyor.
Anne çocuğu yuvadan alıp birlikte yaşamaya başlıyor. Annenin, çocuğu daha önce nüfusuna geçiren aileden maddi çıkar sağladığı iddiaları varsa da; yasal süreç işletilerek çocuk aile tarafından evlat edinilse de anne çocuğu aileden kaçırıyor. Fakat aile çocuk kaçırma davası açınca, ceza almaktan korkan anneden çocuk tedviren teslim alınıyor. Ailenin büyüttüğü çocuğunu arada bir görmek isteyen anne dava açıyor.
Ankara 9. Aile Mahkemesi; 40 günlük iken bebeğini terk eden, satan, kaçıran annenin; evlat edinilen çocukla kişisel ilişki kurması istemini ret eden ve çocuğun yararına olmadığına karar verince; anne temyiz yoluna başvuruyor.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi “Evlatlığın kendi ailesiyle soybağı ilişkisi evlat edinmeyle ortadan kalkmaz. Ana-babasından ayrılmasına karar verilmiş çocuğun, kendi yüksek yararına aykırı olmadıkça ana-babasıyla düzenli biçimde kişisel ilişki kurma hakkı vardır. Küçüğün evlat edinilmiş olması nedeniyle, gerçek ailesi ile aralarındaki soybağı gereği, bu hak ilanihaye ortadan kaldırmaz. Olağanüstü koşulların varlığı halinde ve küçüğün menfaatine uygun düştüğü ölçüde hakim kararıyla bu ilişki yeniden tesis edilebilir“ kararı verince dosya yerel Mahkemeye iade ediliyor.
Ankara 9. Aile Mahkemesi 17 Haziran 2013 tarihinde verdiği kararla; ilk kararında ısrar ederek davayı (yine) reddetti.
Kısacası mahkeme; çocuğun bir birey olduğunu; sevgi ve emeğin doğurmanın üstünde hak vereceğini, çocuğunun yüksek yararının biyolojik annenin hakkının üzerinde olması gerektiği inancıyla kararında ısrar etti.
* * *
Çocuk hakları aktivisti ve aynı zamanda ailenin avukatlığını yapan Türkay Asma Çelen yaptığımız görüşmede; “Bu dava özelinde biyolojik ebeveynin, ebeveynlik yetilerinin sorgulanması gerektiğini, süreç içerisinde olumlu ebeveynlik gelişimlerinin olmadığı ve hatta istismarın söz konusu olduğunu, biyolojik ailenin çocuk ile şahsi münasebet kurmasının çocuğa ne tür yarar sağlayacağına ilişkin bir saptamanın kararda olmadığını, Yargıtay’ın olası riskleri değerlendirmeye almadığını” söylemişti.
Ankara 9. Aile Mahkemesi 17.06.2013 tarihli duruşmasında mahkemenin önceki kararında ısrar etmesini talep eden Avukat Türkay Asma Çelen sonuçtan mutlu ve bir sonraki aşamada Hukuk Genel Kuruluna gidecek dosyaya ilişkin çıkacak sonuçtan da umutlu. Nihai sonuca göre davayı AİHM’ne taşımakta da kararlı.
Avukat Türkay Asma Çelen; bu dava özelinde emek sevgi ve çocuğun yüksek yararı lehine yayınlar aralarında bianet’in de olduğu medya kuruluşlarına çocuklar adına teşekkür ediyor.
*Şadiye Dönümcü, Sosyal hizmet uzmanı.
** Bertolt Brecht’in Kafkas Tebeşir Dairesi oyunundaki analık imtihanında da doğuran değil, büyüten anneden yana olmuştum. Bu davada da anne-babalığın biyolojik yönünden çok, toplumsal ve duygusal yönünü önemsediğim için büyüten aileden taraf olarak bu konuya ilişkin gelişmeleri aktarmaya devam edeceğim.