Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) gazetecilerin ve bazı meslek mensupları sigortalının yıpranma hakkını ortadan kaldıran sosyal güvenlik hakkındaki tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilince tepki gösterdi.
Özellikle eleştiri ve uyarıları hiç dikkate almayan Adalet ve Kalkınma Parti'li (AKP) milletvekillerini kıyasıya eleştirdi. Çok haklıdır. Sese kulak verin.
Sendika; TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmelerde iktidar partisi milletvekilleri ile Sosyal Güvenlik Kurumu bürokratlarının alaycı ifadelerini, sadece basın mensuplarını değil tüm halkı rencide edici nitelikte buluyor.
"Her öldürüleni kanuna mı koyacağız"
Tepkisini dile getiren TGS Yönetim Kurulu Komisyon görüşmeleri sırasında konuşulanlar hakkında kamuoyunu bilgilendiriyor.
Milletvekillerinden birisi ne demiş? TGS diyor ki; "Görevinden dolayı öldürülen ve saldırıya uğrayan gazetecilerden örnekler verilirken, bir AKP milletvekilinin, 'Her öldürüleni kanuna mı koyacağız? Ne yıpranıyorlar ki? Masa başında haber yapıyorlar' diyecek kadar saygıdan yoksun olduğunu o ana kadar hiç kimse fark etmemişti".
TGS olup bitenleri fark ettiriyor "Farkında mısınız? Topluma sadece 'türban' tartışmasını gösteriyorlar. Peki ya biz 'türban' yanında asıl tehlikenin farkında mıyız? TGS Yönetim Kurulu farkında".
Herkesin ifade özgürlüğü ve bilgi edinme ve gerçekleri öğrenme hakkı için toplumu uyarıyor. Örgütlenme hakkı için gazetecilerin sendikal örgütü olarak AKP milletvekillerini kınıyor.
TGS gazeteciliğe devam ediyor. TGS'nin kınama metninin içeriği ve bir milletvekilinin dediği, haber bile olmuyor. Medya, fark etmiyor.
8 Mart ve Clara Zetkin
8 Mart 1857 Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) New York kentinde Cotton tekstil fabrikasındaki işçi kadınlar, emeklerinin karşılığında hak ettikleri ücret ve daha iyi bir yaşam için greve giderler. Patronlar, grevin başka fabrikalara sıçraması önlemek için grevcileri fabrikaya kilitler. Fabrikada yangın çıkar.
Yanan fabrikadan kaçmayı ve fabrikanın çevresine kurulmuş polis barikatları aşmayı başaramayan çoğunluğu 129 kadın işçi yanarak ölür.
26-27 Ağustos 1910'da Kopenhag'daki 2. Enternasyonale bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda Almanya Sosyal Demokrat Parti önderlerinden Clara Zetkin, yangında yaşamını yitiren 129 kadın işçi anısına 8 Mart gününün "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmasına dair önerisi benimsenir.
Öneri 1921'de Moskova da yapılan 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda kabul edilir. Birleşmiş Milletler (BM), 16 Aralık 1977'de 8 Mart'ın tüm kadınlar için Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasına karar verir. Türkiye de ilk kez 1921'de "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlar. Kutlu olsun!
Kadınlarla birlikte mücadele etmeli
Öldürülen gazeteciye vicdanı sızlamayan, yaşayan gazetecinin sosyal güvenlik hakkını elinden alan erkek egemen yönetim erki ve onun zihniyetini kınamak yetmiyor. 151 yıl önce New York kentinde yanarak ölen grevci kadın işçilerin adlarını kimse anımsamıyor. Hayatın yaratıcısı olan o kadınlar bize 8 Mart tarihini miras bıraktı...
Ama ben hâlâ bu düzeni ve hâlâ bu düzeninin "zihniyetini" değiştiremiyorum. Peki nerede hata yapıyorum?
Ben demokrasi derken, bağımsızlık derken; sosyalizm demeyi unuttum. Unutmamam gerekiyor. Ben hâlâ Clara Zetkin'i sevmeye devam ediyorum. Sevmek yetmiyor. Hayatı yaratan kadınlarla birlikte mücadele etmeliyim... (Fİ/GG)