“Çivisi çıkmış” değimini çok kullanırdık bir zamanlar. Aksayan, işlemeyen, sallantıda olan, bozulmaya yüz tutmuş işlemler için kullanılan bir deyimdi.
Bu deyim artık yetersiz kalıyor!
Ülkenin en önemli kurumu, ülkenin geleceğini hazırlayan, geleceği olan çocukları bilimsel ve işlevsel bilgilerle donatıp geleceği daha iyi, güzel ve huzurlu sağlayacak nesil hazırlaması gereken Milli Eğitim bakanlığında işler sarpasardı.
15 yılda 6 bakan ve altı sistem değişikliği yaşadık! Diğer müfredat ve benzeri değişikliklerini de koyarsak, yapılan değişikliklerle hem velilerin hem de öğrencilerin kafası döndü! Bırakın eğitim almayı, sistemi anlamak bile zor.
Yapılan son değişiklikle liselere geçiş sınavı, “nitelikli” okullar hariç olmak üzere kaldırıldı.
Yapılan bu değişiklikle birlikte “nitelikli” olan ve olmayan okullar da tartışmaya açılmış oldu. Sınavla öğrenci alacak okullar “nitelikli” denilen sınıfta. Diğerleri doğal olarak niteliksiz sayılıyor. Her ne kadar bakan, “birine iyi dendiğinde diğeri kötü olmaz” diyerek sözlerini savunmaya kalksa da, görünen ne yazık ki iç açıcı değil.
“Evine en yakın okula gidebilme” koşuluyla kayıtların yapılacağı açıklanmasından sonra, “nitelikli” olarak adlandırılan okulların çevrelerinde ev fiyatları artmaya, insanlar çocukları için ev değiştirme girişimlerinde bulunmaya, bakanlık ise buna karşı tedbirler almaya başladı.
Deliler ülkesinde akıllı olmanın alemi yok.
Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile binlerce akademisyenin görevden alındığı üniversitelerde de durum iç açıcı değil.
Üniversitelere akademisyen alımları için verilen ilanlar ya kişiye özel oluyor ya da istenilen kişinin alımı için hiç kimsenin tutturamayacağı özellikler sıralanıyor.
"Şeytanla mücadele edebilecek yeterliliğe sahip akademisyen".
Bu ilan ne yazık ki şaka değil.
Tıpkı, “Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor”, “Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine (anlayış-sezgi) güveniyorum”, “Ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır” diyerek gündeme gelen, Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı’nın sözleri gibi şaka değil.
Artık bu ülkenin işleyiş aksaklıklarına “çivisi çıkmış” demek yetersiz. Çivi tutacak yeri kalmamış.
Yaşanan karışıklıkları tanımlayacak deyim ise bulmak zor.
Asıl amaç olan ve rektör yardımcısının dillendirdiği, “cahil ve okumamış halk” yaratmak için eğitim alabildiğince işlevsiz bırakılmış. Milli Eğitim cemaatlerle yapılan ortak protokollerle cemaatlere teslim edilmiş, çocuklar bilimsellikten uzak, sadece inanç üzerine yetiştirilerek, “Çok günaha girmeden ölmem lazım anne” diyen çocuklar yaratılmaya başlanmış.
Okumuş, bilimsel eğitim almış, sorgulayan ve araştıran insanlar gerçeği arar, hakkını arar, yanlışları sorgular, yapılanların hesabını sorar.
Hakkını aramayacak, sorgulayıp araştırmayacak, yanlışları bulup hesap sormayacak insanlar gerekiyor ki yönetmek kolay olsun.
Ayrıca, Eğitimi gerçekleştirecek kurum olan Milli Eğitim Bakanlığının 2018 yılı bütçesinin sadece yüzde 20’lik kısmının eğitime ayrılması, eğitime ayrılan kısmın yüzde 35'inin ise dini eğitime ayrılması da dikkat çekici.
Mesela, ortaya dökülen yeni belgelerde Malta kökenli şirketlerin sahiplerine, "Neden Türkiye’de değil de Malta’da şirket kuruyorsun" diye soracak kimseler olmasın.
Eğitimli, bilimsel ve araştırmacı bilgilerle donanmış vatandaş, “Malta’da şirket kurmak, vergi kaçırmaktır, ülkene vergi vermemektir, vatan hainliğidir, ülken zordayken, yeni kaynaklar ararken ve bunun için vergi zamları yapmak zorunda kalırken senin vergi vermemek için Malta’da şirket kurmak gibi bir lüksün olamaz” diyebilir.
Böyle sorular sorduğunda haklı da olur.
Ama bu sorular yönetenleri zorda bırakabilir. Sorulmamalıdır...
Ha tabii Malta’da herkes şirket kurabilir.
Uluslararası yasalar gereği, vergisi en düşük yerlerde, daha az vergi, daha fazla kazanç için her insan, ticaretini bu tür ülkelerde şirketler kurarak yapabilir.
Daha az vergi, daha fazla kazançtır. Bunu istemek suç sayılmaz.
Ama bunu, ülkenin en üst düzey yöneticisi, Başbakanı, Bakanı, çocukları, akrabaları yapamaz/yapmamalıdır.
Ülkenin ekonomisi yetersiz diye vergi zammı yapmak zorunda kaldık diyen sensin... Hem bunu yapan yetkililerden birisi olacaksın, hem de senin en yakınındakiler, TC vatandaşı olarak, vergi vermemek için Malta’da şirket kurup ticaret yapacaklar.
Devletin yönetim kademesinde olanların veya yakınlarının böyle bir durumda olması, daha az vergi vermek ve daha fazla kazanç sağlamak için ticaretlerini başka ülkelerin bayrakları altında yapması, vatandaşı olduğu ülkeye, içerisinde bulunduğu zorlu koşulları da göz önüne alındığında, en hafif deyimle, doğru ve etik değildir.
Ekonomiye kaynak yaratmak için vergilere zam yapılıyor.
Vatandaştan fedakârlık isteniyor.
Bunu isteyen yönetimin bakanı ve başbakanının yakınları, vergi vermemek için başka ülkelerin bayrakları altında ticaret yapıyor.
Eğitim darmadağın edilmiş.
“Bize cahil toplum lazım” deniyor.
Yöneten eğitimli olsun yeter.
Yöneticilerin çocukları ya ülke dışında ya da özel okullarda okuyor.
Dünyada sorunumuz olmadığı ülke bırakılmadı. Tüm komşularla sorun yaşıyoruz. Suriye iç savaşına müdahil olduk. ABD vize vermiyor, Avrupa Birliği bizi almıyor.
Her tarafta savaş çığlıkları var.
Çivi çakılacak yer var mı?
Karmaşık olmayan, kolayca anlayabileceğiniz bir yer var mı?
Çivi çakmak için uğraşmayın.
Tutacak yeri yok! (NT/HK)